Tam da tahmin ettiğim gibi Yoongi şuan o güzel gülümsemesiyle yanındaki çocuklarla oynuyordu. Yol boyunca meraktan ölmüştüm. Çünkü eğer burda da yoksa nereye bakacağımı bilmiyordum.
İçim şuan çok rahatlamıştı. Hemen Jin hyungu arayıp haber verdim belki Tae'nin numarası onda vardır diye. Ama gelmemelirini onu kendi elimle getireceğimi söyledim.
Kesin beni öldürmek falan istiyorlardır şimdi. Ne ara oluştuğunu bilmediğim gülümsemeyi fark edince hemen ciddileştim. Ciddi anlamda çok güzel gülüyordu. Ama beni ondan iten şeyler vardı ne olduğunu anlamasam da...
Sabah ona başımdan geçen olayları anlatmıştım. Her şeyimi biliyordu hemen hemen. Neden anlatmıştım onu bende bilmiyordum.
Bir dakika bu yetimhaneye niye gelmişti ki bu arada? Bunu sonra düşünmeye karar vererek yanına doğru adımladım,kendini çimlere atınca.Çünkü üç saattir onu izliyordum.
Yoongi;
Kafam çok bulanmıştı nereye gideceğimi bilmiyordum. Saattlerce ağlayıp sonra da uyuya kalmıştım. Eve falan gitmek istemiyordum çocukların yanına da gidersem kesin beni sorguya çekerler ve ben hiç açıklama yapacak hâlde değildim.Aklıma birden Jimin'i her takip ettiğimde gittiği bir yetimhane geldi. Jimin oraya gidince çok mutlu oluyordu. Belki bende olurdum. Yavaşça oturduğum yerden kalkıp yürümeye başladım.
Gözlerimi zorlukla açıyordum ağlamaktan kurmuşlardı artık. Başım da çok ağrıyordu ama akşama kadar da böyle durmazdım. Bana nasıl öyle şeyler söyledi hâlâ aklım almıyor.
Tamam şuan o kadar sinirli değildim. Haklıydı ona açıklamazsam nereden bilecekti ki? Ama beni kıran şey bana böyle şeyleri yakışıtırmasıydı.
Gerçi ne bekliyordum ki. Daha adımı bile yeni öğrenen birinden. Şuan tüm kızgınlığım gitmişti. Jimin haklıydı o hep haklıydı. Yada ben çok salaktım.
Uzun bir yürüyüşün ardından gelmiştim. Jimin'in bu kapıdan girdiği zaman yüzünde oluşan mutluluk geldi aklıma, o her zaman çok iyi kalpliydi. Her şeyiyle o en iyisiydi.
Onu gördüğüm zaman sadece kalbim değil tüm vücudum kan pompalıyordu sanki. En sevdiğim özelliği gülünce gözlerinin kısalması.
O görüntüye ömrümü bile veririm. Girip sorumlularla konuşup bir sorun olup olmadığını sordum. Onlar da memnuniyetle kabul edince kendimi çocukların yanında bulmuştum.
Hepsinin farklı farklı hikayesi vardı ortak özellikleri ise acılarıydı. Hiç biri böyle şeyler yaşamayı hak etmemişti. Hele de çocukken böyle bir travma...
Babam da beni çok sevmezdi ama annem öyle değildi. Beni her zaman destekleyip bana her zaman en iyi imkânları sunlardı. Babamın bana karşı neden öyle olduğunu hiçbir zaman sorgulamamıştım.
Ama buraya gelip hiç tanımadığım çocukları böylesine severken o nasıl kendi evladını sevmezdi ki? Bana karşı olan bakışları hep kalbimi kırmıştı. Ama sonrasında takmıyormuş gibi yapmaya başladım her zaman yaptığım gibi.
Ben bunları düşünürken bir yandan da kızlarla beraber resim çiziyordum "Hey!Yoongi cidden çok kötü çizdin. Sana bakınca keyfim yerine geldi." Yanımdaki kız konuştuktan sonra kahkaha atmaya başladı. Sonra ise hepimiz beraber gülmeye başladık.
Cidden kötü çizmiştim, hiç bir konuda iyi değilim resmen şaka gibi. "Evet öyle oldu galiba." Beraber konuşmaya başlamıştık.
Saatler sonra ise erkeklerle beraber basketbol maçı yapmaya gittim. İki ayrı bina vardı ama aralarındaki tek sınır duvardı. Bende kapıya kadar gitmek istemediğim için duvardan atlayıp girmiştim.
"Ooo Hyung çok iyi oynuyorsun." Hepsi ne ara bu kadar bana alıştı bilmiyorum. Ama bana karşı sıcak ve şirin davranmaları hoşuma gitmişti. Galiba Jimin'in neden geldiği şuan daha iyi anladım.
"Sana da öğretirim istersen?" Anında yüzünde kocaman gülümseme ile kafasını sallamıştı. Dayanamayıp yanaklarından öpmüştüm.
Güneşin yavaş yavaş battığını gördüğümde kendimi çimenlere atmıştım. Çok yoruldum fakat buna değdi. Kafamdaki her şeyi onlar sayesinde unuttum.
Birkaç saat bile olsa huzurluydum. Tam o anda karşımda beliren Jimin'i fark ettim. Hafif yerimde doğrularak emin olmaya çalıştım. Belki de yorgunluktan hayal falan görüyorumdur.
Ama bana seslenmesiyle gerçek olduğunu anladım. "Yoongi." Gülümseyerek buraya geliyordu. Yine o kocaman gülümsemesi suratındaydı. Kaşlarımı çatıp ona bakmaya başladım. Benim burada olduğumu nerden bilmişti?
"Galiba birisi seni üzdü." Yanıma oturarak konuşmuştu. Hahlayıp önüme döndüm. Sanki bilmiyor birisinin kim olduğunu?
"Umrunda falan değilim ne diye beni takip ediyorsun?" Beni bulmasının en mantıklı yolunun bu olacağını düşündüm çünkü.
"Ah bilmiyoum inanacak mısın ama bende hep buraya gelirim." Biliyorum...
"Ve senin de ortalıkta olmadığını duydum ben kafam bozuk olunca geldiğim için senin de burada olabileceğini tahmin ettim sadece." Kafamı sallamıştım ne takibi Tanrı aşkına?
Umutsuz vakanın tekiyim. Onunla deli gibi konuşmak istiyordum. Ama bir yandan gitmek de istiyordum. Bana dediği şeyler üzmüştü ama haklıydı yani yaptığım saçma bir hareketti.
"Konuşmayacaksın galiba... Eee şey ben ben cidden özür dilerim. Seni üzdüğüm için yani. Bu kadar kızacağını tahmin etmemiştim." Kafamı aşağı yukarı salladım. Diyecek birşeyim yoktu çünkü.
"Lütfen benimle konuş Yoongi. Başına ne geldiğini bilmeden nasıl senin hakkında birşey düşünebilirim ki?" Haklıydı.
"Haklısınız Bay Park yanlış anlaşılma yok. Ben tam da bahsettiğiniz gibi biriyim." Trip atmak istiyorum banane!
"Tamam değilsin öyle biri anladım. Ama ilk önce anlat lütfen." Böyle konuşunca nasıl trip atabilirim ki?
"Peki Bay Park anlatacağım." Bu sefer ne düşüneceği umrumda değil herşeyi anlatacağım.
Bölüm atmaya karar verdim çünkü herkesin kendi vicdanına kalmış. Bundan sonra eğlenmek için yazacağım.
Ha bu arada diğer kitabıma da bir bakın istersenizzz.😽