19. Bölüm

1.6K 129 58
                                    

Yoongi;
"Olum ne anlatıyor lan bu adam" Jungkook'un isyan eder gibi konuşmasına aşırı hak verdim. Çünkü gerçekten yaptığı tek şey kendi kendine birşeyler zırvalamaktı.(medya ile aşırı uyumlu dhemdbsjsnwksn)

"Bilmiyorum bende anlamıyorum ki." Üçümüz beraber fısır fısır konuşmaya çalışıyorduk ve bu cidden zordu. Hemen zil çalsın. Asla beyimi görmek için değil tabiki.

Eve gelip üstümüzü başımızı giyindikten sonra evden çıkmıştık. Sevdiğim bey de bizimle aynı anda çıkınca okula beraber geldik. Yol boyunca onunla sohbet ettiğim için aşırı mutluydum.

Bir de Jungkook ile aralarındaki gerginlik biterse tabii...

Neyse eninde sonunda birbirlerini sevecekler nasıl olsa. Ben bunları düşünürken zilin çaldığını duyunca anında ayağa fırladım fakat salak adamın seslenmesiyle durdum.

"Min Yoongi sınıf başkanı olarak hiçbir görevini yerine getirmiyorsun. Sana kağıtları al ve öğrencilere ver dedim fakat kimse bende yok diyor." Yine şu salak saçma başkan konusu açılınca göz devirdim.

"Hocam kusura bakmayın ama başkan olmayı ben istemedim siz her zaman demiyor musunuz istediğinizi yapın kimse sizi zorlayamaz. Hem ben kağıtları getirip masaya koydum beyinleri birazcık olsun çalışsaydı o bir sürü kağıdın test için olduğunu anlarlardı."(bizim sınıfa demek istediğim şeyler...)

Hoca sadece "sen tam bir umutsuz vakasın" bakışları atarak yanımdan geçerken sınıftaki kendini bir bok sanan oğlan yanıma gelmeye başladı. "Yoongi hyung sakın kavga etme" korktuğu zaman hyung diyen Tae'ye sadece gülümsedim. Ne yapacağım belli olmaz der gibi...

"Sen kim oluyorsun da bize beyinsiz diyorsun Yoongi. Yeni geldin diye birşey demiyorum ama ayağını denk al." Tehdit ettiğini sanarak kendince saçmaladıktan sonra sadece gülmüştüm.

"Pardon? Zaten yeni gelmesem de bana hiçbir şey yapamayacağını biliyoruz. O yüzden boş boş konuşma. Hem haksız mıyım sınıfa getirdiğim kağıtları açıp camdan atmayacağıma göre?" Tae arkamdan yeter artık diye sessizce söylenirken, Jungkook da kaşların çatarak ona bakıyordu.

Arkadaş yavaşça Tae'nin omzuna dokunup gitmesini söyledim. Eğer kalırsa iyi şeyler olmazdı. Woonbin ise bana kıpkırmızı olmuş suratıyla bakıyordu.

"Özür dilemezsen iyi şeyler olmaz." Dişlerini sıkarak konuşunca aynı bir köpeğe benzemişti. Pardon köpeğe hakaret...

"Jungkook Taehyung'u al ve git geliyorum." İkiletmeden gittiklerinde sevindim çünkü şuan bir de onlarla uğraşamazdım. Karşımdaki yeterince sinirimi bozuyordu.

"Hah. Ne diye gönderin özür dilerken arkadaşların arasındaki bad boy havan bozulmasın diye mi?" Alay ederek konuşması iyice sinirimi bozarken asla belli etmiyordum. İlk adımı o atmazsa vurmazdım.

"Hayır. Sana rezil ederken en azından iki kişi eksilsin değil mi? Eğer önemli şeyler söylemeyeceksen bende gidiyorum zaten." Yüzümdeki piç gülümseme asla solmuyordu ki onu da bu yeterince sinirlendiriyordu.

"Kaşınıyorsu!" Dedikten sonra elleri gömleğimin yakalarını bulmuştu. Yine gülerek kafamı birkaç kere yana yaptırdıktan sonra ellerini tutup yere itmiştim. "Kaşısana." Hâlâ gülerken söylediğim şeylerle bu sefer yüzüme pek de sağlam olmayan bir yumruk yemiştim.

Sağ tarafa hafif düşen kafamı kaldırıp gülümsememi silmiştim. Hayır yani neyine güveniyorsun ki sen?

Bir anda yüzüne sonra ise karnına yumruk geçirdiğim için yüksek bir çığlık bırakmıştı. Durmadan yere düşen bedene tekme atmaya başlamıştım. Sınıfta ciyaklayan kızlardan bir tanesi kapıdan çıkacakken anında onu durdurup hepsine ölümcül bakışlarımı attım.

Karşı Komşum/YoonMin/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin