22. Bölüm

1.4K 118 50
                                    

Yoongi;
Hepimiz giyinmiş aşağıya iniyorduk. Jungkook arkamızdan söylenerek iniyordu, haklıydı birazcık.

Tae'nin ise heyecanlı olduğu yüzünden anlaşılıyordu. "Acaba iyi anlaşır mıyız? Gerçekten çok heyecanlıyım piç kuruları." "Ne sikime bu kadar heyecan yaptın olum. Altı üstü bir yemek." Jungkook'un duygusuzca yaptığı konuşmaya göz devirdik.

"Bence anlaşırız Tae. Hem Jimin'i zaten tanıyoruz." Onu rahatlatmak için söylüyordum fakat ben de ondan farksızdım. Jimin'in tek ailesiyle iyi anlaşmak benim için önemliydi çünkü.

"Bir de o var. Resmen öğretmenimle akşam yemeğine gidicem. Sadece tuhaf hisseden ben miyim?" Dediğine sadece gülüp kapıyı açmıştım. Haklıydı.

"Abartma. Hem ben onu öğretmeni olarak görmüyorum nedense." Bana yaptığı göndermeyle omzuna vurmuştum. Tae'nin yanında belli etme dedikçe daha fazla ima yapıyordu. Salak velet.

"Yeter Jungkook bu kadar kin besleme insanlara." Kapının önünde durduğumuzda hâlâ konuşmaya devam ediyorlardı. Ben de heyecandan ne dediklerini anlamıyordum bile.

Sonra önümüzde gri bir araba belirmişti. Jimin'ler olduğunu anlamak zor değildi. Arabadan ilk önce Jimin inmişti.

Gördüğüm anda kalbim resmen depar atmaya başlamıştı. Bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı? Giydiği siyah takımla aşırı havalı görünüyordu. Saçları yeni boyadığı siyah rengiyle çok fazla dikkat çekiyordu. Fön çekmişti sadece. Hafif bir makyaj ve taktığı küpeleri. Tam bir tablo gibiydi kusursuz...

Ben onu süzerken o çoktan yanıma gülümseyerek gelmişti. Yanında ise sadece gömlek ve pantolon olan Jin gelmişti. "Ee hazır mısınız bakalım?" Jin Tae'ye bakarak konuşurken hepimiz kafa sallamıştık. Jungkook dışında...

"Kaç saattir hazırız. Kapının önünde donduk resmen." Bilerek yaptığı çenesizliğe sadece gülmüştüm. Bizden önce de o arabaya doğru ilerlemişti. "Neyse Jin hyung senin hatırına bir şey demeyeyim." Söylediği şeyden sonra kapıyı kapatmıştı. Resmen şaka gibi biriydi.

Hepimiz gülerek arabaya binmiştik. Önde Jin hyung ve Tae oturmuştu biz de arkaya geçmiştik. Jimin ile başkalarına çaktırmamak için bir şey konuşmamıştık. Ama o yanımda böyle afet gibi dururken iltifat etmeden duramıyordum. Sessizce kulağına yaklaşıp konuşmaya başladım.

"Çok yakışıklı olmuşsun yada güzel mi demeliyim?" Dediğim şeyden sonra elini elimin üzerine yavaşça koymuştu. "Senin yanında ben asla dikkat çekmem. İlk önce aynaya bakmalısın." Söylediği şeye yanağımın kızardığını hissettim. Ben iltifat almaya alışık değildim ki.

Tae'nin buraya bakmasıyla hemen elimi elinden çekip dışarıya bakıyormuş gibi yaptım. "Gözlerini kısarak suratıma baktıktan sonra Jin hyungun konuşmasıyla dikkatini ona vermişti. "Diğer çocuklar direk oraya gidecek yer olmaz diye onlar kendi arabalarıyla gittiler. Gideceğimiz yer biraz uzak ama gerçekten güzel bir yer."

"Ah anlıyoruz hyung sorun yok bekleriz." Jungkook'un dediğini hepimiz onaylamıştık. Şu anda konuşamıyordum gerçekten. "Ee siz nasılsınız? Keyfiniz yerinde değil mi." Hemen yanımdaki sevgilim konuşunca ona dönmüştüm. Aşağıdan bakınca daha da yakışıklıydı. Hele çene hattı...

"Evet iyiyiz hyung. Şey hyung diyebilirim değil mi?" Bize dönerek konuşan Tae'ye bakmıştık. "Tabiki diyebilirsin. Dışarıdayız sonuçta." İkisi de gülümsedikten sonra önümüze dönmüştük. Bende çaktırmadan onu izlemeye başlamıştım.

Hâlâ onunla olmak hayal gibi geliyordu. Tam anlamıyla teklif etmediği için sevgili sayılmıyorsunuz demişti Jungkook ama bana göre artık öyleyiz. Benimle olması için illa teklif etmesine gerek yoktu. Beni öpmesinden anlamak zor olmazdı değil mi?

Karşı Komşum/YoonMin/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin