Yoongi;
Son kez öpüp ayrılmıştım Jimin'den. "Ödülünüz için teşekkürler Bay Park." Ellerim boynuna sarılıydı,onun ise elleri belimdeydi."Rica ederim öğrenci." O da benim gibi gülerek söylemişti. "Dün Jungkook sana ne dedi bu arada?" Gerçekten ikisine de hiç soramamıştım. Ama meraktan ölebilirim.
"Benimle artık arasını düzeltmek istediğini falan söyledi." Söylediği şeye kocaman gülüp sarılmıştım. Benim için hayat daha ne kadar güzel olabilirdi ki?
Sevdiğim yanımda, kardeşlerim yanımda,ve en önemlisi hepimiz sağlıklı ve mutluyuz. O da yavaşça saçlarımı parmaklarıyla tarıyordu.
Boyun girintisi en sevdiğim yerdi. Keşke hiç kalkmasam buradan. "Seni seviyorum sevgilim. Ama tahmin bile edemezsin. Kelimelere dökmediğim o kadar çok şey var ki. İyi ki yanımdasın Jimin. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum."
"Sen de iyi ki varsın aşkım. Dediğin şeylerin hepsi benim için de geçerli. Tek ailem sensin,her şeyimi anlatabildiğim bir tek sen varsın. Tek sığınağım sensin,benim için çok özelsin Yoongi. Lütfen hiç gitme." Yine duygu dolu bir konuşma yapınca daha da duygusallaştım.
Bir kere daha sarıldıktan sonra zilin sesi gelmişti. "Hadi gidelim." Kafamı tamam anlamında sallayıp arkasından ilerledim. " Yoongi dudakların çok kızarmış,biraz bekle istersen." Gülerek söylediği şeye göz devirdim. Acaba kim yaptı?
"Aaa acaba kimin marifeti. Ne diye gülüyorsun hem sen?" Kollarımı birbirine bağlayıp kafamı sağa çevirdim. Naz yapmak istiyordum banane!
Bir kere daha kahkaha atarak yanıma gelmişti. Aramızda santimler kalmıştı şimdi. "Küçük kedicik bana trip mi atıyor yoksa? Hım?" Hâlâ yüzüne bakmıyordum.
Tam o anda boynuma öpücükler kondurmaya başlamıştı. Bu sefer gülmeye başladım. Gıdıklanıyordum ve o da daha fazla yapıyordu.
"J-jimin dur!" Gülmekten zorla konuşuyordum ki bu sefer de karnımı gıdıklamaya başlamıştı. "Hâlâ trip atıyor musunuz Min Kedi."
"H-hayır yeter t-tamam." Sonunda ellerini üzerimden çektiğinde kendimi merdivene atmıştım. "Hadi bakalım gidelim artık. " Gülerek elini uzattığında iki elimle tutup kalktım. Trip bile atamıyordum...
Aşağıya indiğimizde son kez tuttuğu elimi öperek bıraktı. "İyi dersler sevgilim. Kendine dikkat et." Ben de yanağını küçücük öptükten sonra el salladım. İlk o çıktı bir kaç dakika sonra ise ben çıktım.
Kuaförde bıyığımı aldıktan sonra kızarıklığı geçsin diye krem sürdürmüştü. Ben de bir gün lazım olur diye araklamıştım. Bence işe yarar çünkü resmen sömürmüştü ve özellikle üst dudağım kıpkırmızı olmuştu. Kısmet bugüne imiş kullanmak için.
Bu yüzden sınıfa kadar ellerimle ne kadar kapatabilirsem kapatmaya çalıştım. Herkes görsün ama bizim iki salak görmesin diye dua etmeye başladım. Çünkü asla dillerinden kurtulamazdım.
Ama benim dediklerim olur mu hiç? Asla!
Beni gören Jungkook öküz gibi bağırarak gülmeye başlamıştı. Hemen kendimi sınıfa atmam lazım yoksa cümle âlem duyacaktı.
Sınıfa sonunda kendimi attığımda hemen sıraya girip çantamı karıştırdım. O sırada ise Jungkook içeriye girmişti.
"Y-yoongi tipi-" cümlesini bitiremeden tekrar gülmeye başlamıştı. O sırada Taehyung da bana dönmüş ve halimi görmüştü. Aynı o da Jungkook gibi gülmeye başladı. Sabrım çok fazla sınanıyordu.
İkisi de kendini yere atmış kahkaha atıyorlardı. Ne vardı bu kadar gülecek. "Amerika Afrika'yı bu kadar sömürmedi amına koyim." Taehyung'un dediğine tekrardan gülmeye başlamışlardı.