1.8

811 69 42
                                    

Yorum

Keyifli Okumalar ♡

"Sence bunu beğenir mi?" 

Elimde ki mavi ve yeşil elbiseyi alışverişe beraber çıktığım Min Seo'ya gösterdiğimde bakındığı eteklerden kafasını bana çevirdi ve gülümseyip, "Tatlıymış. Bunu alabilirsin." dedi.

Bunun üstüne keyifli bir gülümsemeyle koluma astığım sepetin içine 5-6 yaş için olan elbiseleri atıp ayakkabı bölümüne ilerledim.

4 gündür Shin Hye ile vakit geçiriyordum ve Jung Ha ile yavaş yavaş bu sosyal fobisi atlatmaya başlaması beni mutlu ediyordu. Elbette hala kalabalıktan korkuyordu ama arkadaş edinme konusuna öyle fazla endişeli bakmıyordu artık. Zaten o çocuktu. Arkadaş edinme, eğlenme veya oyun onun vazgeçilmezinde vardı. Sadece biraz korkusuna karşı cesur olmalıydı o kadar.

Bugün yani pazar günü de alışverişe çıkmak istemiştim Min Seo ile. Ama kendime kıyafet bakmak yerine bir anda Shin Hye'ye kıyafet bakmaya başlamıştım. İlk başta vaftiz babasının neden Shin Hye'ye böyle fazladan eşya aldığını sorguluyordum ama şimdi ben ona bir şeyler almadan duramamıştım.  Ve Jung Ha'ya da kıyafet almıştım elbette ki. O da kalbimi feth eden biriydi.

Ayrıca Min Seo ve Justin Shin Hye'den haberdarlardı. Hastaneye gelip bir görmek istemişlerdi fotoğrafını gösterdiğim zaman ama biraz erkendi. Zaten ben tanışalı 1 hafta falan oluyordu. 

Zaman lazımdı.

Shin Hye zannımca çok sürmeden arkadaşları ile sağlıklı bir iletişim kurmaya başlayacaktı bu süreçte ama donor olayı canımı fena halde sıkıyordu. Bu yüzden babamla konuşup Shin Hye için donor arayışlarına girmesini istemiştim. Bu devirde donor sırasına girmek büyük bir zaman kaybıydı ve Shin Hye'nin böyle bir zamanı yoktu.

Beyaz ve püskülleri olan bir bot seçtikten sonra Min Seo'nun alışverişte alma arasında kaldığı kıyafetlerde yardımcı olmuştum. Ve kendime şaşırtıcı şekilde bir şey almadan alışveriş merkezinden çıkmış bulunuyordum.

"Direkt hastaneye mi geçeceksin?" Min Seo'ya kısa bir şekilde dönüp omuz silktim ve sonra üstüme baktım. Hastaneye böyle gidebilirdim sanırım. 

"Evet. Seni eve bırakınca geçerim."

Beni onayladı ve kapısını açtığım arabanın içine girdi. Hediye paketi yaptırdığım eşyaları arkaya özenle bıraktım ve sürücü koltuğuna geçtim. Hızlıca eve sürmeye başlamıştım.

"İrlanda'da ki kuzenim evlenecekmiş bir iki aya, annemler vizelerini yeniletmekle meşguller. Beni de her an alıp götürebilirler, haberin olsun kanka."

Telefonunda anladığım kadarıyla annesiyle mesajlaşırken konuştuğunda kafamı salladım. "Kaç gün kalırsın gidersen? Belki o süre de annemlere geçerim." 

Evde uzun süre yalnız kalmaya gelemeyen bir insandım ve Justin'le kalmayı hayal bile edemediğim için annemlere evi bir süreliğine kapatıp geçmek çok mantıklıydı.

"Bir ay muhtemelen. Nişan sosyeteye uygun olmak zorunda olduğu için düğünle yakın tutmuşlar. Hepsini aynı zamanda halledecekler. Ben gene de bu bir ayı iki haftaya düşürmeye çalışacağım gidersem."

Sinsice güldüm ve, "Bize damat bulur musun oradan? Yoksa single* olmaya devam mı?" dediğimde o da gülmüş ve koluma hafifçe vurmuştu. Araba kullanmasaydım kolumu göçerteceğine emindim ama değerli hayatını önemsemiş olmalıydı.

"Ben eniştene değil enişten bana gelecek. En azından benim beklentim bu yönde. Birde İrlanda'lı erkekler fazla yakışıklı, benim de eşim oralı olursa kıskançlık krizi geçirip dururum. Yani kalsın."

𝐁𝐨𝐥𝐚𝐡𝐞𝐧𝐤✔✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin