Canım sıkkın...İngilizce sınavım istediğim gibi geçmedi ve üniversite olayımda engeller çıktı çok fazla.....Ne yapacağım bilmiyorum. Gerçekten bu stres çok kötüymüş. Beni normalde o kadar rahatsız etmezdi çünkü sülalem geniş denecek kadar hayatı tesbih yapıp sallayan birisiyim fakat sorunlar üst üste gelince modum fazla düştü=(
Guncelleme: Deprem oldu ve simdi telefonumun dokunmatigi bozuldugu icin kablosuz klavyem ve mouse'umla islerimi halledebiliyorum...HARIKA!
Neyse buna da sukur allahım....
Yıldızı doldurup başlasak bölüme=)
Yorum
Keyifli Okumalar ♡
1 hafta sonra...
Jimin'den;
"Jimin bu çorbayı bitiremem, çok fazla."
Minik ağzına uzattığım 5. kaşığı reddeden kızımla sahtece suratımı astım. "Ama bebeğim kilon çok az ve bu en sevdiğin çorba."
Omuz silkti. "Ama çok doydum."
El mahkum kafamı salladığımda yemek masasını kenara çektim ve kemikli zayıf elini tuttum. 5 gün önce uyanmıştı Shin Hye ve ağlayarak artık hastalıktan kurtulduğunu söylemiştim.
Elbette çok sevinmişti yarı açık gözleriyle ama kendine iyice geldiğinde ona kimin iliğini verdiğini sorduğunda Mira olduğunu söylemek hala onun uyanmamış olması durumundan dolayı beni zora sokmuştu.
Ameliyat akşamı Mira yoğun bakım ünitesinde kalmaya başlamıştı. Kan naklini sorun olmadan bedeni kabul etsede bir türlü onu uyandıramıyorduk. Ve eğer Shin Hye'ye bakmam gerektiğini bilmesem kafayı çoktan yemiş olurdum.
Kızım şu anda umutlara tutunmam için tek daldı.
"İyi hissediyorsun değil mi kızım?" dedim düşüncelerime ara verip. Artık yüzü solgun değildi ve bu yıllardır hasret olduğum sayılı şeylerdendi. "Çok iyiyim. Peki Mira unni bugün de mi uyanmadı?"
Yüzümde ki ifade donakalırken sessizce yutkundum. "Bilmiyorum güzelim." dedim yeniden kalbime hafif bir sızı baş gösterirken. "Bugün yeniden doktoruyla görüşeceğim. Jungkook sana bakamaya gelecek ben gittiğimde."
"Jimin?"
"Hmm?"
"Ben mi neden oldum unnimin bu hale gelmesine?"
Başımı hızlıca sağa sola salladım. Onun hiçbir suçu yoktu, Mira'nın vücudunda beklenilmedik bir reaksiyon oluştuğunu söylemişti doktor. "Sana yemin ederim, seninle hiç bir alakası yok Shin Hye. Ayrıca unnin uyanacak ve siz oyun oynamaya devam edeceksiniz."
İkna olmadığı belli olan gözlerle, "Tamam." dediğinde ona yaklaşıp küçük bedenini kollarım arasına alarak sardım. Gözlerim hem Shin Hye'nin gün geçtikçe toparlandığını gördüğüm için hem de sevdiğim kadının hala uyanmamasından dolayı dolarken kafamı yukarı kaldırdım.
Shin Hye beni ağlarken görürse çok üzülürdü. Doktor strese girmesini ve üzülmesine sakın izin vermeyin demişti. Bu nedenle içimde kopan isyan dolu acı fırtınalarını onun yanında yüzüme yansıtmıyordum.
Gene de bir yaş gözümden izinsizce düşmüştü. Hızlıca gözlerimi seçildiğim sırada kapı tıklatıldı ve Shin Hye'den ayrılmak zorunda kaldım.
"Girin!"
Kapıyı açıp ilk kafasını sonra da her zaman ki siyahlara bürünmüş bedenini içeriye sokan Jungkook dişlerini gösterip beni eş geçerek kızıma gülümseyerek baktı ve, "Selam! Birileri ona bakmam için beni çağırmış sanırım. Görevimi yapmaya geldim." dediğinde arkasından onun aksine açık renkleri giymeyi seven Abella yavru ağzı tulumla girmişti. Shin Hye ise merak ve utangaçlık radarlarını açmıştı çoktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐨𝐥𝐚𝐡𝐞𝐧𝐤✔✔
FanfictionTAMAMLANDI ✔✔ 《𝑃𝑎𝑟𝑘 𝐽𝑖𝑚𝑖𝑛》 Kırık bir cam gibiydin bana karşı. Her değdiğinde kesikler bırakmak istiyordun... Ancak şunu hep unutmuştun; Yumuşak görünen bedenimin altında yatan dikenler, senin için çıkmaya her zaman hazırdı. Ve ne ünlülüğü...