3.0

851 71 16
                                    

Yorum

Yıldızı doldurup başlasak bölüme=)

Keyifli Okumalar ♡

Hâlâ ona şaşkınca bakarken o izin almadan yanından geçerek içeri geçti ve ayakkabılarını seri bir şekilde çıkartıp mutfağa ilerlemeye başladı.

Benim kaşlarım bu hareketiyle iyice çatılırken, "Ne yapıyorsun sen Jimin?" dedim. Evime hiç bir şey demeden izinsiz girmesine anlam veremiyordum.

"Sana bakmaya geldim." diyerek mutfağa girdiğinde yüzüme şaşkınlık yayılsa da hızlı adımlarla peşinden mutfağa girdim ve, "Ben senin bana bakmanı istediğimi söylediğimi hatırlamıyorum ama? Lütfen gider misin?" dediğimde yüzü hala durgun olsa da kafasını sağa sola sallamıştı.

Canım iyice sıkılırken ofladım. "Jimin, yalnız kalmak istiyorum dedim. Beni rahat bırak. Ayrıca evimi nasıl buldun?"

Poşetten et çıkartan eli durdu ve bana döndü. "Annenlere sordum. Onlar da söyledi."

Gözlerimi devirip yanına yaklaştım. Annemler nasıl bu kadar rahat olabiliyorlardı ilk kez gördükleri insana karşı? "Bak o çalışanın yaptığı şey yüzünden kendini veya şirketteki insanları suçlu hissetme çünkü ben öyle hissetmiyorum. Vicdanın rahat olsun. Git lütfen."

Sesim yorgun çıksa da yalnız kalamadığım için sinirlenmem an meselesiydi. Bir anda bu ilgi ve alakasını beklemediğim için şaşırmıştım ama yalnız kalmak istiyordum.

"O olayı tam anlatmadın bu arada," Duraksadı ve bakışları üstüne döndürüp montunu çıkartmaya başlayarak mutfaktan dışarı adımladı. "ben sana yemek yaparken anlatırsın.

"Jimin." dedim bu sefer ciddi bir sesle. Ama o durmamış ve portmantoya ilerlemişti. "Git. Ciddiyim git."

Portmantoya montunu astı ve bana döndü. "Bu sahne tanıdık geliyor bana." Evet o gün sarhoş olduğunda bunları Jimin bana söylemişti ama durum farklıydı.

"Neden böyle yapıyorsun?" dedim artık sesimi yükseltmeye başvurarak. İstediğim sakin alana sahip olamayınca gerginleşiyordum ve Jimin bu alanı elimden alan olarak hedefime girmişti.

"Sakince git diyorum. Özel alan istiyorum diyorum, bu halimi görmek sana zevk falan mı verdi de dinlemiyorsun beni?"

Saçmalıyor olabilirdim ve o bu ani çıkışıma anlam verememiş olabilirdi. Gene de tam şu anda biraz kafa dinlemek istiyordum.

Yanıma yavaş adımlarla yaklaştı ve ellerini yüzüme doğru kaldırdı. Sıcak ellerini yanaklarımda gezdirdiğinde hissettiğim ıslaklıkla irkildim. Ben ağlıyor muydum?

"Sorun değil." dedi bir anda. Sesi kısık ve samimiydi. Anlamazcasına ona baktım ve bir kaç adım geriledim. Elleri böylece yüzümden çekilmiş olmuştu.

"Ne?"

Bana burukça baktı. "Olanları biliyorum. Justin- yani senin aslında eski sevgilin değil de yakın arkadaşın olan kişiyle karşılaştık ve konuştuk. Bana anlattı her şeyi."

Eski sevgilin derken ki sesi farklı bir tınıda çıkmıştı. Yine de bu saçma oyunun ortaya çıkmasını umursayamadan yeniden akmak üzere olan göz yaşlarımı hızla geri gönderip, "O zaman nasıl sorun yok dersin?" dedim. Ayrıca Justin'in bunları neden benden izinsiz Jimin'e anlattığını bilmiyordum. Hiç onluk bir hareket değildi.

"Shin Hye için donor verecek çocuk öldü Jimin! Benim hastalığımın tedavisi yok ve belki 7 yıl bittiğinde bile peşimi bırakamayacak!" Alaylı bir gülüş sergiledim. "Ve sorun değil bunlar öyle mi?"

𝐁𝐨𝐥𝐚𝐡𝐞𝐧𝐤✔✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin