#AKEL#
Bulunduğumuz şehirden de çıktık ve yol bana bitmiyor gibi geliyordu. Umduğum tek şey Öykü'nün orada ve güvende olmasıydı. Aracın içinde büyük bir sessizlikle devam ediyorduk ve askerlerin bahsettiği çadırlara giderken aracın ön camından yerde yatan cansız bedenlere boş gözlerle baktım. İçimde bir şeyin kaybolduğunu hissediyordum ama pes etmekte istemiyordum. Ne olursa olsun kızları bulmalı ve eve götürmeliydim. Tabi ev diye bir yer kaldıysa. Belki de bunu yapmamalıyım, yolumuza bakmalıyız ama bunu Öykü'ye anlatmak o kadar zorki. Şu anda ne kadar çok korktuğunu hayal bile edemem. Onunla hiç bir zaman yakın olmadık ama şu anda onu kollayan birine ihtiyacı olduğunu biliyorum. Tek başına kalmanın ne demek olduğunu en iyi bilen biriyim ve bu dünyada bu o kadar zor ki. Bunu bile bile Öykü'yü kuyunun dibine itemezdim. Anne ve babasına ne kadar düşkün olduğunu da biliyorum ve ailesinden geriye şu anda sadece ben varım. Beni kaybetmek de onu kötü etkileyecektir. Bir an önce o lanet yere varmamız lazım. Ahmet, uyanalı pek olmadı ama bana büyük bir nefretle baktığını da söyleyemem. Oldukça sakin bir şekilde yolculuk yapıyorduk .Araba durunca başımı şoför koltuğunda ki Kaya'ya çevirdim.
- Neden durduk?
Uraz; Yol kapalı.
Emre; Başka yol yok mu?
Kaya; Direkler devrilmiş , onları kaldıramayız ve etrafından da gidebileceğimiz bir yol yok.
Emre; Emin misin?
Kaya; Maalesef eminim! Uzun süredir tek yönde devam ettik! Geride kalan dönüşe neredeyse 1 saatlik yol var ve gideceğimiz yerde 1.30 saatlik mesafede...
- Geri dönmek zaman kaybı. Yürüyelim, buradan geçelim ve ileride başka araç bulalım.
Kaya; Katılıyorum.
Uraz; Tamam o halde, şanslıysak araç bulur ve gün doğmadan orada oluruz.
Emre; Tamam hadi o zaman.
Şaşırtıcı derecede kimse yokuşa sürmemiş ve hepimiz ayaklanmıştık. Herkes arabadan indiğinde bende indim ve bir şey demeden belimden silahımı alıp yanlarında durdum. Her biri bir an bana baksa da tek kelime bile etmemiştim. Buradan geriye dönmek için baya yolumuz vardı ve önümdeki yola baktığımda, kasabanın yol boyu direkleri devrilmiş, arabaları adeta ezip geçmiş. Emre, Ahmet'e yardım ediyor birlikte yürüyorlardı.
Ahmet; Ne olmuş burada böyle...
Emre; Cehennem gibi.
Uraz; Bir şeye dokunmayın. En azından gerekmedikçe.
Ahmet; Tam olarak neredeyiz?
Kaya; Burası Yalova.
Diğerlerinin gerisinde kalıp yanıma yaklaştığında;
Kaya; Parmağını tetikte tutma, bir şey görürsen bana söyle hemen ateş etme.
- Anladım. Ses onları çeker biliyorum.
Ona kayıtsız bakmış ve önümde yürüyen Emre'nin peşine takılmıştım. Merkezde kaldırımda yürürken hareketsiz duran caddeye ve dükkanlara baktım. Yoldaki araçların içinde ölü insanlar gördüğümde tüylerim diken diken olmuştu. Bu kadar kısa bir sürede gerçekten böyle bir etki mi yaşamıştık. Kimi evlerde perdelerin oynadığını fark edince insanların saklandıklarını anladım. Polis formalarıyla dolanan gençler onlara ümit vermiş olmalı ki bir kaçı balkona büyük bir merakla çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOMBİ ÇAĞI- PARAZİTLER
General Fiction#Kaderlerini ölümün kollarına bırakmak istemeyen bir grup insan... İstedikleri şey ise karşılarına çıkan fırsatları kullanıp, dünyalarını koca bir yıkımdan kurtarmak ancak her biri geçmişlerine o kadar takıntılı ki birbirlerini göremiyorlar. Bu yo...