B.3/ Ada Müzesi

82 6 1
                                    

Yer; Bozcaada
#LİNA;

    Gözlerimi ağrıtan şeyin ne olduğunu anlamak için açtığımda yüzüme vuran güneşe karşı ellerimi siper ettim. Dün akşamın etkisi hala üzerimdeydi ve kendimi yatağımda hissedince biraz daha gerildim. Her yerim ağrıyordu. Bardan çıkana kadar olanları hayal meyal hatırlıyordum ancak otele nasıl geldiğimizi bilmiyordum. En son Akel bizi arabaya bindirmişti...

Talya; Tünaydın uykucu. Kalk hadi kahvaltı saati bitmeden yukarı çıkıp bir şeyler yiyelim.

- Saat kaç?

Talya; 11.30 tatlım ve kızlar çıktı bende gidiyorum. Toparlan yukarı gel sana tabak alırım.

- Anlaştık.

  Talya odadan çıkınca zorda olsa kalkıp kendimi duşa attım. Dünün rezilliğini anca böyle atlatabilirdim herhalde. Talya, Akel'in üniversiteden oda arkadaşı olmasına rağmen onun aksine çok tatlı ve sevecen bir kız. Açelya ise benim ruh ikizim deli kankam. Her şeyi birlikte yapmaya o kadar alıştık ki asla ayrılamıyoruz. Lise bizim için sonunda bitmişti ve bu tatil için anneme ne diller döktüğümü hatırlayınca sırıttım ancak bu tatilin Akel için zehir olduğuna eminim çünkü planları arasında üvey kız kardeşini ve baş belası kankasını da yanına almak yoktu. Akel şehrimizde ki İstanbul Üniversitesinde okusa da yurtta kalmaya devam etti ve gerçi ilkokulu bitirir bitirmez de yatılı liseye gitmişti bu yüzden bayramlarda ve hafta sonları hariç eve pek gelmezdi. Babam nasıl konuştuysa başta karşı çıkmıştı ama sonunda bu tatile dördümüz geldik. Sanırım annemin hamilelik dönemimin ağır geçtiğinden yakınıp vicdan yaptırdı. Bu yaşımda küçük bir kardeş beklemiyordum açıkcası ama kadere ne denir. Aynada hazır halime son bir bakış atıp sarı saçlarımı omuzlarımın arkasına attım.

- Asıl şimdi günaydın bebekler...

Yüzümde koca bir gülümseme ile bir kaç gün öncesi geldiğimiz güzel ve sıcak ortama ait otelin merdivenlerini tırmanırken insanlara da selam veriyordum. Bozcaada'nın en güzel, hoş ve sakin otellerinden birinde kalıyorduk. Tabi bu büyük odada dört kişi kaldığımızı varsaymazsak. İstediğim tek şey İstanbul'un o yoğun ve kalabalıklığından uzak huzur dolu güzel temiz havaydı. Kahvaltı yapan kızları gördüğümde gülümseyerek yanlarına oturup hepsini selamladım.

- Günaydın.

Açelya; Nerede kaldın kızım, çayını al.

- Anca işte.

Akel; O kadar süslenmeye iyi bile yetiştin.

- Bu doğal güzellik.

Akel; Ihım...

Gözlerimi devirip çayımı karıştırırken, Akel zeytin çöpünü kafama fırlattığında sinirli bakışlarımı ona yollamıştım.

Akel; Bana gözleri devirme.

- Aman be...bu zulüm işte görün. Küçük kardeş olmanın acılarından biri de bu. Benden büyüksün diye sen istediğini yapıyorsun ama ben yapamıyorum.

Akel; Boş yapma.

Kızarmış ekmeğe incir reçelimi sürerken Akel masadan kalkmaya hazırlanıyordu.

Akel; Sigaramı içip geliyorum.

Hepimiz aynı anda başımızı sallayıp yemeğe devam ederken Açi günlük planımızı merak ediyordu.

ZOMBİ ÇAĞI- PARAZİTLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin