Alıntı -Bölüm 25

308 19 44
                                    

Merhaba meleklerim,

Finalimizin alıntısı da gelmiş bulunmakta. 🎉🎉🎉Üstelik öncekilerden biraz daha uzun. Bu daha bir şey değil bir de bölümü görün diyerek sizi heyecanlandırayım az. 😎Lafı uzatmadan hemen kaçayım bölümü hala yazıyorum.🤭🙈

Sevgiler hepinize...💕💕💕

***

"Kim kibirli sen mi?" diye inanmayan gözlerle bana bakan Arbuz dan yayılan serinlik beni de cezbetmişti. "Uyuyacağını düşünmüştüm eanqa yoksa banyo keyfimi seninle geçirmek isterdim."

"Eminim isterdin" dedim gülümseyerek.

"İstersen bir kez daha hayır demem."derken kast ettiğinin duş almak olmadığını gözlerinin içerisinde parlayan yeşillerden anlıyordum. Ve buna hayır diyemeyeceğimi de biliyordum.

Onu uyurken seyretmemiştim daha önce. Öyle huzurlu görünüyordu ki. Buna şaşırdım. Onun uyayabileceğini hiç düşünmediğimden kaynaklanıyordu bu şaşkınlığım. Sanki 7/24 uyanık gezen bir cindi. Her yerde her şeyde kulağı olan korkmanız gereken bir Daimon. Koluma dayalı olan yanağım acımaya başlamıştı. Bu nedenle kolumu başımın altına alarak yastığımın üzerine yüzüstü döndüm ve onu izlemeye devam ettim. Açık olan kızıl saçlarım tenime değiyordu ve yaşadığım o dakikaları anbean hatırlatıyordu. Onu ilk gördüğümden bu zamana ne kadar çok şey değişmişti. Varlığını misk kokusundan ve rüzgarından duyumsayabildiğim soğuk canavar Daimon'dı o. Onun yaşlı, çirkin ve acımasız bir cin olduğunu hayal ediyordum çünkü konuşmaları, davranışları bunu gösteriyordu.

Onun kötü bir canavar olduğunu.

Kaya ile çarpışmadan sağ çıkmamı sağlaması, bana daha iyi davranmaya başlaması ve ruhumun özgürlük verebileceği ihtimaline rağmen beni özgür bırakması. Yeşil gözlü misk kokulu tatlı cin.

Bir an bedeninde bir titreme meydana geldi. Sanırım rüya görüyordu. O an aklıma rüyalarıma girdiği zaman geldi. Şu anda benimle olmadığına göre yine kime emir veriyordu ve bedeni neden kasılıyordu? Uyandırmalı mıydım onu? Bir kabus falan mı görüyordu acaba yoksa bu bedeninin verdiği normal bir tepki miydi? Endişelenmeli miydim? derken kesildi ani bir bıçak gibi.

Onun hakkında çok fazla şey bilmiyordum ama kendimi ona teslim edebiliyordum. Aptallık mıydı ona bu kadar güvenmem? Hayal kırıklığına uğramam an meselesi olur muydu? Arbuz beni üzer misin? diye fısıldadım. Tam anlamıyla kalbimi açmak istesem o riski alsam kırgınlıklarıma bir yenisini ekler misin?

Seni seviyor.

Karanlığım ne kadar da haklısın beni seviyor ama Gece'de seviyordu ve bu beni kırmasına engel olmadı. Arbuz da öyle sevmesine rağmen beni incitecek bir şeyler buldu. Kendimi tamamen onun sevgisine bıraktığımda daha fazlasını neden yapmasın ki? Ben bu nedenle mi gitmek isiyordum üzülmekten kırılmaktan korktuğum için mi?

Ten yalan söyler mi?

O konuya girmeyelim. Elbette söyler. Tesirimin aslında tesir olmadığını anlamam baya sürmüştü ve içimde büyük bir yıkım yaratmıştı. Bununda belki de girdiğimiz pazarlığın, mühürün sonucu olmadığından nasıl emin olacaktım ki? O an gözlerim kolumdaki mühüre kaydı. İzi belli belirsiz oradaydı. Aynı Arbuzunkinin durduğu gibi. Sanırım duruyordu. Onun kolundaki görmek için yavaşça üzerine uzandım ve yan duran kolunun içerisinden görmeye çalıştım. Evet orada duruyordu. Yani bendeki duruyorsa ondaki de duruyor olmalıydı. Pazarlığımız tamamlanmamıştı.

Yeniden yatağa uzanacağım esnada yastığın üzerinde hemen kafasının yanında bükülü duran kolunun bilek kısmına yakın bir kısmında belli belirsiz bir iz daha gördüm. Bu bizimkinden biraz daha farklıydı. Sanki sanki ufak bir alev gibiydi. Hafif pembelik vardı özellikle çizilmiş gibi. Benden başka biri ile daha yaptığı pazarlık gerçekleşmemişti. Kimle yaptığın pazarlığın karşılığını alamadın Gece, ben ve daha kaç cin ya da melek vardı ya da insan? İşte gözlerim bu noktada üzerinde hiç olmadığı kadar dikkatle inceleme başlattı. Vücudundaki herbir noktaya özenle bakıyordum. Kaç tane pazarlık halen sürüyordu? Başka kimlere ne vaat etmiş karşılığında ne istemiştin?

Kolunu oynattığı anda korkuyla sıçradım. Ancak uykusu ağırdı onu uyandırmaya yetmemişti. Dudakları kıpırdanmaya başladı. Uykusunda mı konuşuyordu? Bunu anlayabilmek için yanına biraz daha yaklaştım. Rüyanda biriyle mi konuşuyorsun ne oluyor? Yine hafif bir titreme ele geçirince bedenini uyandırmalıyım belki de diye düşündüm. Hatta tam olarak buna yeltendim. Ama beni asıl durduran mırıldanmaları oldu. Bir şeyler söylüyordu ama sessiz ve anlamadığım kelimeler... Bu melek dilinden daha yabancı geliyordu kulağıma. Anlayabilecekmişim gibi daha da eğildim ve daha önce duyduğumu sandığım o kelimeyi duydum. Easal.

O kimdi ya da neydi? Birine mi seslenmişti bir şey mi ifade etmişti? Yavaşça sanrıları biterken elimi kucağıma indirdim. Belki de sadece kötü bir kabus görmüştü. Bazen benim gördüğüm gibi diyeceğim ancak birçoğunu zaten Arbuz beni uyarmak için bana ulaşmak için yapmıştı. Aslında bu yaşamımda neredeyse benimle birlikteydi. Ben aramızdaki tüm engeli kaldırana kadar. Belki de onunla olmak bu kadar kötü bir fikir değildir. Aramızdaki tüm engelleri kaldırmak belki de hayatımızı bambaşka yapar. 

Sırtımı yastığa dayadım ve bizi düşündüm. Onun sevgisi çok güzeldi. Elde edinceye kadar değil de dediği gibi sonsuza kadardı belki de. Dokunuşunda bile kendi imzası vardı. Ona has bir özellik. Her yaptığını layığıyla yapmak ilkesi olmuştu sanırım. Güzel dokunuyordu cüssesine karşıt olarak gayet nazik davranıyordu.

"Dahası da var eanqa." dedi sesi davet gibiydi. Ne zaman uyandığını anlayamadığım bir anda düşüncelerimin arasına kendi düşüncelerini atıvermişti. Ona doğru döndüm ve ee devam et der gibi baktım.

"Bedene dokunduğunda haz olur, kalbe dokunduğunda aşk, ruha dokunduğunda ise şifa. Sana hazzı verdim sanıyorum eanqa"dedi sırıtarak. Sıra da ruhun ve kalbin var. Onlara da aşkı ve şifayı vereceğim..." derken elleri bana doğru uzanıyordu ki düşüncelerim zihnine doluşuverdi.

'Bunun için zaman yok üzgünüm.'

Kaşlarını çatarken "ne için zaman yok" dedi.

"Bunlar için yok ben gidiyorum." dedim.

Oturumuna gelerek sırtını dikleştirdi ve "Bunu tekrarla ancak daha yavaş lütfen." dedi kulağı tıkanmış duymamış gibi elini kulağına götürürken.

"Yapma işte duydun ne dediğimi" dedim.

"Hayır duymadım sende söylememişsin farz ediyorum" dedi ve hızla kalkarak dolabının önüne gidip güzel bir beyaz gömleği yatağın üzerine koydu.

"Farz etmen gerçeği değiştirmeyecek Arbuz ben gidiyorum istesen de istemesen de." dedim yataktan kalkıp üzerime açık pembe geceliği giyerken. Tam kuşağı bağlayacağım esnada önümde bitti.

Kısılı gözleri bile ateş ediyordu resmen. Dudaklarımın söyleyemediği zihnimin gerisinde tekrarladığım kelimeleri çalmıştı. "Ne yani bunun yalnızca birleşmeden ibaret olduğuna inanmamı mı istiyorsun? Dün geceden bu yana geçirdiğimiz o sevgi dolu anların sadece arzu olduğuna mı inanmalıyım? Asla eanqa asla izin vermem gitmene; özellikle bunları yaşadıktan sonra."

"Ne yapacaksın esir mi edeceksin yine?" dedim sinirle.

"Gerekirse evet." Ela gözlerim ateş ateşti. Bunu bana söylediğine inanamıyordum. Bunu zihninden geçirmesi dahi bir ihanetti benim için.

"İhanet değil koruma, ben seni koruyorum."

"Hayır sen beni hapsetmek tekeline almak istiyorsun."

"Buradan çıkıp seni koruyamıyorum bile. Güçlüyken güçsüzlüğü yaşıyorum ilk kez savunmasız acizim. Daha önce hiç bu kadar biri için buradan kurtulmak istememiştim. Yanımdan ayrıldığın anda canın yanacak korkusu ile bırak dakikaları saniyeleri sayıyorum. Sana verebildiğim tek koruma bu kalede. Kalkanları öyle güçlü ki kimse benden izinsiz bu duvarları aşamaz. Ben nasıl çıkamıyorsam içeri de istemediğim kimse giremez eanqa."

Tesir III "Tamamlandı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin