Bölüm 20 - Geçmişten Gelen

319 35 33
                                    

"Onu seviyor musun?" Gece beni gafil avlamıştı. Hücrelerim mutluluğumu paylaşırken onun düşüncelerinden millerce uzaktaydım. Bu nedenle bir anda bana beton gibi çarpan sözlerini karşılayamamıştım. Elimde havlu saçlarımı kurularken karşısında kalakalmıştım. Buradan nasıl toparlanırdı bilmiyordum.

Çok değil yalnızca birkaç dakika önceki tatlı ifadesi yerini ciddi ve asık bir ifadeye bırakmıştı. Bunu öylesine değil gerçekten soruyordu. Zihni öyle karmaşıktı ki. Aynı anda yakaladığı ayrıntıları süzgecinden geçiriyordu. Biri bir diğerini onu da bir sonraki takip ediyordu. En son yakaladığında kaldık. O da bende. Arbuz'un 'ilk olmadığımı biliyorum ama son ben olacağım' cümlesinde. Bunun nereden ve nasıl çıktığını düşünüyordu. Ben bir ümit mi vermiştim nasıl bu kadar emindi? Yoksa aramızda bilmediği bazı şeyler mi olmuştu? Ona kayıtsız kalamıyor ama Gece'den de vazgeçemiyor muydum?

"Hey hey dur artık" dedim düşünceleri zihnimi yorarken. "Dur lütfen." Bir an beni üzdüğü düşüncesiyle duraksadı ama yine de ardı ardına aklına gelen soruları sormayı durduramadı. Bunu neden yapıyordu neden soruyordu? Daha önce bunları aklından bile geçirmiyordu. Ya da o zamanlar ben okuyamıyordum. Bu beni yoruyordu tüm bu olanlar. Sürekli birilerine durumları nedenlerini anlatmaya çalışmak oldukça yıpratıcıydı. Özellikle yalan söyleyemediğim zamanlar.

Elimdeki havluyu yatağın üzerine bıraktım ve üzerimdeki krem rengi bornoza daha sıkı sarındım sanki beni kurtarabilecek bir gücü varmış gibi. Yumuşak kumaşı tenimde daha belirgin hissettiğimdeyse bir gücü olduğunu hissediyordum. Evet yumuşak kollar gibi sarıp sarmalanma gücü.

Derin derin nefesler alıp bıraktım ve yatağın öbür ucuna oturdum. Gece'yi kırmadan hissettiklerimi anlatabilmek zordu. Ama doğru kelimeleri bulmak önemliydi. Ama şu anda beynim resmen durmuştu. Bana verebilecek bir önerisi yoktu. Onun işlevini karanlığım yerine getirdi. Ona dürüst ol. Olduğu gibi söyle.

Olduğu gibi söylemek biraz fazla ağır olurdu. Bana bile fazla gelirken o nasıl karşılardı ki bu durumu?

'Söyle. Şu anda acı çektiğinden daha kötü olamaz.' Karanlığımın benim iyiliğime çalışmadığını biliyordum. Nerede bir felaket varsa ona odaklanıyor adeta onu yapmam için tüm enerjisini ona harcıyordu. Fakat şu anda ona hak veriyordum. Ona karşı dürüst olmam en azından zihninde dolanan şu saçmalıklardan çok daha iyiydi.

"Onu seviyorum."dedim hızla. Sanki bir anda söylersem biter giderdi. Geçmişte kalırdı ve biz bir sonraki cümlemizden, andan devam ederdik yaşamımıza. Ama bunun başka tür sorular getireceğini bu konunun öyle mi iyi tamam diyerek kapanacağını sanmıyordum.

'Onu da seviyor beni de öyle mi?' dedi zihni kederle. Başını yenilmiş gibi önüne eğdi ve elleriyle zonklayan başını tuttu.

"Ona olan sevgim sana olan gibi değil. Seni melek ruhum üzerine yemin edecek kadar seviyorum."dedim yavaşça oturduğum yerde kıpırdanarak. Bu onu ne kadar teselli ederdi?

"Bu ne demek bilmiyorum Lal."dedi. Anlaşılan edememişti. Onu da seviyor olmam kederine yetmişti. Aptal karanlığım seni hiç dinlememeliydim. Onu ikna edecek kadar kendimden emin konuşmam yeterliydi. Zaten Arbuz'a olan hislerimin ne olduğunu ben bile bilmiyordum. Bir tür büyü olduğunu düşünmüş onu suçlamıştım. Son öğrendiklerime göre suçlayacağım o olmayacaktı. Kendi iradesiz nefsim olacaktı.

"Hep bir ruh eşi ile savaşmam gerekeceğini sanıyordum. Hiçbir zaman bir cinle karşı karşıya kalacağımı düşünmemiştim." Acılı kelimelerinin ardındaki dudağı büküldü ve "ama uğruna savaşılan kişi sensin. Elbette öyle olacak, bunu unutuyorum."dedi oturduğu yerden kalkıp önüme diz çöktü. Ellerimi sıcak avuçları içine aldı. Tenim teninin değmesi ile kontrolünü kaybediyordu. Omurgamdan aşağıya inen titreşim ayak tırnaklarıma kadar kendini hissediyordu. İşte buydu gerçek olan. Tesirimdi. Bunu Arbuz yapamıyordu. Ama Gece yapıyordu. Hatta çok daha fazlasını yaşatıyordu hem bedenimde hem ruhumda.

Tesir III "Tamamlandı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin