Mavi safir yıldız yine çıkmıştı ortaya ancak bu sefer gideceğimiz yer bambaşkaydı. Yüksek melekler kurulunun merkezi. Bu beni geriyordu inkar edemezdim. Sanki melekler ordusu ile değil de canavarlar ordusu ile karşılaşacaktım. Onları bu şekilde hayal etmemin nedeni Gece ile çiğnediğimiz kurallar sonrası yaşadığım stresli zamanlardı.
Bir insan olduğum için beni görmek istemeyen huzurlarına kabul etmeyen melekler şimdi beni Seraphim'i görmek için can atıyordu. Beni nasıl karşılayacaklarını merak ediyordum. En çok duygularını hissetmek istiyordum. Onların benim hakkımda neler düşündüğünü az buçuk anlamama sebep olacak duygularını...
"Gideceğimiz yer buradan biraz farklı bir dünya. İlk kez gideceğin için bunu söyleme gereği hissettim. Aynı zamanda sizler içinde öyle olacak" dedi Kıray Işıl ve Elisa'ya bakarken. Elbette onlarda benim gibi ilk kez yüksek melekler kurulunun karşısına çıkacaktı. "Endişelenecek bir durum olmadığına sizi temin ederim. Dünya içerisinde yapacağınız yolculuktan farksız. Onlara gelirsek yüksek melekler kuruluna; onlar biraz duygusuz ve kibirli görünecekler gözünüze ve birçoğu için haklı olduğunuzu söyleyebilirim. Fakat gireceğimiz bu savaşta bize gerçekten faydaları olacaktır. Bu nedenle her ne derlerse desinler soğukkanlılığınızı korumanızı öneririm. Şimdi eğer hazırsanız gidelim"dedi hepimize tek tek bakarken. Işıl, Elisa ve benim haricimde Akay ve Gece'de yanımızdaydı. Gelmek istemişlerdi ve bende bunun uygun olduğunu düşünmüştüm. Hem onların yanımda olması kendimi daha iyi hissetmeme sebep olacaktı hem de daha önceden onların karşılarına çıktıkları için tecrübelilerdi.
Kıray melek dilinde ilk kez duyduğum kelimeleri fısıldadı ve biz göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir sürede cennetteydik. Kesinlikle cennetteydik. Mis gibi çiçek kokuları burun deliklerime dolarken bedenim de tatlı bir esintinin esiriydi. Burada esir olmak ödül olurdu şüphesiz.
Yeşilin her tonunun arasında yükselen bir saray vardı tam karşımda. Krem rengi taşlarla döşenmiş bir saray. Laf olsun diye demiyordum gerçekten kocaman bir saraya bakıyordum şu anda. İlk kez gördüğümü düşündüğüm ağaçlarla çevrili ve bir nehrin üzerinde havada asılıymış gibi bulutların arasında duran muhteşem yapı. Ortada kocaman bir kubbesi yanlara doğru sanki size sarılacakmış gibi uzanan kolları vardı. Girişi yüksek bir kemerden oluşuyordu yine krem rengi beyaz taşlarla bezeliydi ve etrafına sarılı sarmaşık bir çiçek vardı.
Her baktığınızda yeni bir şey keşfediyordunuz. Sanki bir adanın üzerine kurulmuş gibiydi. Sadece yeşil değil mavide kaplıyordu her yanını. Suyun sesinden de yakınlarda bir şelale olduğu izlenimine kapılıyordunuz. Benim şelalem gibi mi? Doğduğum su gibi... Bunu merak etmekten kendimi alamıyordum ve etrafıma bakmaktan. Buradaki her şeyin efsunlu bir yanı vardı. Hem dünyadakine benzer hem de değil.
Hayranlıkla çevremi incelerken emin olduğum şey şu siyah ve kırmızının karışımı ile kafasını göğe doğru kaldırmış çiçeğin eşsiz olduğuydu. Dünyada bundan kesinlikle olmadığına emindim. Yakınına iyice yaklaştım ve dizlerimin üzerine çökerken narin bir gelincikmiş de dokunsam dağılacakmış gibi korkarak elimi uzattım. Ancak o bir gelinciğin narinliğinden çok ama çok uzaktı. Yumuşacık yaprakları elimin altında kayarken bana hissettirdiği şey ise fevkaladeydi. Bunu kelimelere nasıl dökerdim emin değildim ama dokunduğum anda mutluluktan ağlamak üzereydim. Tam anlamıyla ilk defa ait olduğum yeri bulmuş gibiydim. Sanki yuvamda güvendeydim.
Ayağa kalktım ve buraya daha önce gelip gelmediğimi hatırlamaya çalıştım. Melekken gelmiştim belki de ya da aslında evim buraydı. Hafif bir esinti içime dolup mutluluğumu yüzüme taşırken etrafımı kaplayan siyah ve kırmızıların dansını izledim. Birbirleriyle olan uyumları inanılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesir III "Tamamlandı"
FantasyGece ve Akay liderliklerini yaptıkları meleklerle Arel'i arıyorlardı. Haftalardır onları görmüyordum ve bu yokluğun sonunda elime sevinebileceğim bir şeylerin geçmesi için dua ediyordum. Arel'i eskisi gibi sağ salim aramızda görmek istiyordum. Ama y...