BÖLÜM 7

8.3K 293 71
                                    

ARAS'IN AĞZINDAN

Ben artık kimi sakinleştireceğimi, kimi düşüneceğimi şaşırdım. Annemi sürekli uyutmalarına mı yanayım, Mert'e mi yanayım, ikizim diye ağlayan Ege'ye mi, transa geçmiş Ayaz'a mı??

Ne yapacağımı şaşırdım artık.

Doktor ve hemşirelerin odadan çıkmalarını bekliyorduk. Ege kendi kendine sayıklıyordu.

Yeter lan yeter! Niye hâlâ çıkmadılar. Ne bok yiyolar odada.

Doktor elinde maskesiyle yanımıza geldi. "Dolunay Hanım'ın iki kez kalbi durdu. Ama şu an iyi korkmayın. Uyanmasını bekleyeceğiz. Geçmiş olsun."

Yoğun bakım camının perdesi açılmıştı. Hepimiz Dolunay'a bakıyorduk. Yüzü aşırı bitkindi. Solmuştu. Tıpkı dalından koparılan bir çiçek gibiydi.

Kardeşlerime dönüp "Hepimizin burda beklemesine gerek yok siz eve gidin toparlanın biraz."

İlk itiraz Mert'ten geldi. Hemen onu kesin bir dille reddettim.

"Ben burdayım babam da annemin yanında. Dolunay iyi olacak uyanınca bizi güçlü görmeli. Yıkılmak yok."

Nihayet kardeşlerimi yollamıştım eve. Babam da buraya yanıma gelmişti. Öylece Dolunay'ı izliyorduk.

O da neee!!

Elini mi oynattı Dolunay.

Babama baktığımda o da Dolunay'ın eline bakıyordu.

"Ben doktor çağırıyorum. Sen bekle burda baba."

Doktorla birlikte geldik. Doktor odaya girip serumu falan kontrol etti.

"Elini oynatması büyük bir adım. Hayati tehlikesi yok normal odaya alıcaz. Muhtemelen bir iki saate uyanır."

İki saat demeyin bana artık yaa başımıza ne geldiyse bu iki saat bokundan geldi.

"Baba ben bizimkilere haber vereyim sende annemin yanına git." hemen telefona yapıştım.

"Alo Mert Dolunay normal odaya alınacak. Bir iki saate uyanırmış.

"Neee abii ciddi misinn sennn. Allah'ım şükürler olsun."

"Dikkatlice gelin hadi. Dolunay'a kıyafet de getirin." ihtiyacı olabilirdi.

"Tamam abi." kapattım telefonu hemen.

Hastanenin cafesine inip bir şeyler atıştırdım. Adamakıllı bir şey yememiştik hiç.

Yukarı çıktığımda bizimkiler gelmişti. Dolunay odaya alınmıştı. Hep birlikte uyanmasını bekliyorduk.

Nihayet Dolunay uyanmıştı.

Gözlerini açıp su istedi. Annem eli titreyerek vermeye çalıştı. Hâlâ kendinde değildi. Hemen müdahale ettim. Elindeki bardağı Dolunay'a içirip başını öptüm.

Tebessüm etti bana. Evimize ilk geldiği günkü gibi.. Samimi, içten, sevgi ile...

Konuşmak için ağzını açmıştı ama hemen geri kapattı. Sanki acı çekiyordu. Uyuşmuş gibiydi ağzı.

"İ-iyiyim" diye ses çıkardı.

Gerçekten iyi miydi? Arabanın teki yandan vurmuştu. Dolunay'ın tarafına üstelik. Minik bedeni bu korkuya nasıl dayandı. Düşündükçe deliriyordum.

Sakin kalmaya çalışarak "İyi olacaksın güzelim. İyileştireceğiz seni" dedim güven veren bir sesle.

"Şey abim nasıl?" istemsizce sinirlenmiştim bize abi bile demiyordu daha.

"İyi taburcu olacak"

Sonra Ege'ye döndü. Ama bizim mal Ege hüngür hüngür ağlıyordu hâlâ.

Yıllarca evin en küçüğü olmasının sebebi diye düşünüyorum bu ağlamaları.

"Seni duydum ikizim. Yalnız bırakmadım sizi. Nolur ağlama artık. Çünkü ben de ölüyorum sen ağladığında.

Gözüm dolduğunda kimseye belli etmeden odadan çıktım.

EGE'NİN AĞZINDAN

Biliyordum ikizimin beni duyacağını biliyordum.

"Biliyordum. İyi ki duydun beni, iyi ki hissettin." bana parıldayan gözleriyle bakıyordu.

"Evet hissettim."

Babam girdi lafa "Kolunda kırık var, vücudunda morluk başını da sert çarpmışsın."

Babam konuştukça Dolunay'ın gözü doluyordu.

"Akşam hastaneden çıkıp eve gidicez akrabalar geldi. Sen yorgun olursun. İstersen kimseyle tanışma odanda dinlen. Bir hafta sonra da okula gidersin."

"Tanışabilirim. Daha ölmedik yaa." espri yaparak güçlü durmaya çalışıyordu.

Nihayet eve gelmiştik. Dolunay'ı odasına çıkardı Aras abim bizde aşağıya indik.

Dayım, yengem, kuzenim Elif ve Dilek bir köşede, teyzem bir köşede oturuyordu.

Teyzem evli değildi. Aşka inanmazdı. Sırf çocuk yapmak içinde bir ömür bir adamla geçmez dedi ve evlenmedi. Umarım bir gün aşık olur. Çünkü yaşı daha çok küçük 40.. Küçük yani bence.. En güzel zamanlar..

Biz biraz daha oturduktan sonra akşam yemeği saati gelmişti. Teyzem çok güzel fırında tavuk yapar. Yine bize fırında tavuk yapmıştı. Ama buna bile sevinecek halim yoktu.

Annemin elinde Dolunay'ın tepsisini görünce hemen yanına gittim.

"Ben yedireyim anne. Bana biraz daha yakın sen de açsın çok yıprandın keyfine bak biraz." tepsiyi alıp kocaman güldüm.

"Tamam oğlum git hadi afiyet olsun size sende ye. Fazla fazla koydum."

Yukarı adımladım hemen.

Dolunay yatakta oturmuş. Tavanı inceliyordu.

Neşeli bir sesle "Ben geldim dünyanın en güzel ikizi." yüzü düşmüştü.

"Noldu neden düştü yüzün." anlam veremedim bu hâline.

"Yüzümde çizikler var yanağım ve boynumda morluklar, güzel değilim." abi yemin ediyorum manyak bu kız. Ölümden döndü hâlâ neyi düşünüyor.

"Hmmm ama doktor şöyle dedi eğer yemek yerse bütün yaraları iyileşir." sevimli sesimle konuştum.

"Tamam gel yiyelim." sesizce yemeğimizi yiyorduk.

Dolunay sanki bana bir şey söyleyecekmiş de söyleyemiyormuş gibiydi.

"Noldu niye yandan kaçak bakış atıyorsun bana. Ben senin ikizinim her şeyi anlatabilirsin. Sor hadi."

"O. Yani Mert abim." neee abi mii??

Ohaaa

Ama yuhh yaaaa

İlk Mert abime abi dedi inanamıyorum.

Keşke sesini kaydetseydim.

Aras ve Ayaz abime nispet yapardım.

"Sen abi mi dedin."

"Evet abim değil mi?" yaa bir de tek kaşını kaldırıyor. Yerim ben bunu.

Kocaman bir kahkaha atarak "Evet öyle güzelim."

"Ben kendini suçladığını biliyorum. Suçlamasın. Onun bir hatası yok. Zaten ben onu affetmiştim. Hastanede gördüm ama konuşamadık uyumadan önce yanıma gelmesini isteyebilir misin?" aşırı şaşkındım şu an minik ikizim abimi affetmişti.

"T-tamam." dedim. Odadan hızla çıktım.

BÖLÜM SONUUUU...

OY VE YORUMLARINIZI BEKLIYORUMM...

💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃💃

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin