HALAM

254 258 47
                                    

Çok düşündüğümden mi bu çaresiz kalışlarım?
Yoksa herkese aynı değeri verdiğimden mi çok düşünürüm?

Çelişkide kalıyorum hep bir şeyler arasında.
Yapsam pişman oluyorum yapmazsam daha çok pişman oluyorum.
Nasıl devam etmeliyim bu güçsüz bedenimle kötü insanların olduğu zor dünyada.
Güvenecek kimsem kalmadı artık gülsem eğlensem de arada dalıyorum neden böyle oldum diye.
Bakmayın kimseye belli etmediğime insanlar güçsüz yanımı arıyorlar ve ben bu kadar samimiyetsiz insanlara tahammül edemiyorum.
Sevdiğim insanları o kadar kırdı ki beni sonradan dedikleri lafları algılayamıyorum aklım sadece orada kalıyor beni üzdükleri yerde.

Mutlu olamıyorum artık küçük şeylerden bilmiyorum belki de olurum ama kimse mutlu olmam için küçük bir şey bile yapmadı.
Her hayal kurduğumda başıma yıkılmasından yoruldum.
Bu yaşta her şeyden bıkmak neden? Ben birilerini mutlu etmeye çalıştıkça insanlar beni mutsuz ediyor.
Gecenin zifiri karanlığında kendine soruyor insan, neden hep kaybeden ben oluyorum?
İnan cevabını ben bile veremiyorum. Düşünüyorumda neden böyle düşündüğümü bulamıyorum.

Galiba, deliriyorum.

Hiç çığlık atmak isteyip kendinizi susturduğunuz oldu mu?
Bu dünyanın adaletine sövdüğünüz?
Hiç sevdiğinizi kaybettiniz mi?
Kalp acısıyla tutuştuğunuz?

Toprak tam o andaydı.
En sevdiğini kaybettiği anda.
Kahverengi irislerinin etrafını kızaran damarları çevrelerken o kulağındaki telefondan bir şeyler anlamaya çalışıyordu.
Kısık, titreyen sesi karşı tarafa ulaşsın diye biraz daha yükseltti sesini.

"Kim öldü Güneş?"

Sesi henüz kendi kulağına ulaşmadan bu sefer bağırarak sordu sorusunu.

"Kim öldü diyorum Güneş cevap ver?!"

Alacağı cevap onu korkutuyordu.
Bağırma sesini duyan doktoru odasından çıkmış yanında dikilmişti.
Gözleri merakla genç adamı izlerken sorduğu soruya bir cevap bekliyordu oda.

Güneş duyduğu soruyla gözyaşlarına boğulurken ağzını zar zor araladı.

"Melek abla. Onu kaybettik."

Ağzından çıkan cümleyle ağlama sesleri daha da yükselirken Toprak donmuş gibiydi.
Elindeki telefon aşağıya düşerken o ağır hareketlerle dizlerinin üzerine çöktü.
İşaret ve orta parmağını sıkıp ağzına koyarken çığlık atmamaya çalışıyordu.

Gözlerinden yaşlar durmaksızın akarken doktoru onunla beraber yere oturmuş bir eli omzunda sıvazlamaya başlamıştı.

"Melek abla."

Devamını getirememişti.
Derin bir nefes alırken kalbine ağrılar giriyordu.

"Melek abla melek olmuş."

Cümlesiyle omzunu sıvazlayan el düştü, yere kapaklanan bir çift dizin sahibi de onunla beraber ağlamaya başladı.

Hıçkırıkları boş koridoru doldururken koridorda bulunan bir kaç kişi ona odaklandı.

17 yılının kaç yılı istediği gibi gitmişti?

Henüz kapanmamış telefondan zar zor konuşan Güneş'in sesi yükseldi.

"Toprak Doğa Hastahanesindeyiz. Sen neredesin?"

Sorusuyla aklı nerede olduğunu düşünmeye koyuldu.
Neredeydi?

"Bizde buradayız. Hangi kattasınız?"

Doktorun sesiyle Güneş kim olduğunu sorgulamadan bulundukları katı söyledi.

B'A'L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin