Park

553 457 474
                                    

Yağmur Kara

Okul koridorunda elimde Cemal Süreya'nın şiir kitabıyla yürüyordum.
Sayfalarını tek tek çevirdiğim kitap belki 20. kere içindeki şiirlerle düşündürüyordu beni.Sadece yüzümdeki gülümsemeyle birkaç cümlelik şiirleri okuyor ve üzerine saatlerce düşünüyordum.
Bunu her yaptığımda mutlu oluyordum.

Zaman lazım sadece,unutacaksın.
Nasıl unuttuysan çocukluğunu,kırılan oyuncaklarını...
Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.

Okuduğum şiir bu sefer farklı bir şey düşündürüyor bana.

Gizli platoniğimi.

Nerden çıktığı belli olmayan biri birden bire girmişti hayatıma işte.
Benim kalbimde başka biri varken o kendi kalbinden bahsetmişti.
Yargılamadan sorgulamadan kabul etmiştim hayatıma girişini.
2,5 yıla yakın bir süredir birini seviyordum. Gizliden gizliye şiir yazıyordum defterine.Takip edip yaptıklarını izliyordum. En sonunda 2 yıl önce gidip sevdiğimi söylemiştim ona.
Beni sevmediğini söylemişti.
Ama ona açıldığımı da kimseye söylememişti.
Doğru kişiye aşık olmuştum ama belki de onun doğrusu ben değildim bilemiyorum.
Şiir kitabını kapatıp işaret parmağımı kaldığım sayfanın arasına koydum.
Kitap elimde koridorda yürürken karşıdan gelen onu görünce kafamı eğerek yanından geçtim ve köşeyi dönüp sınıfıma ilerledim.
Kaçmaya çalışsamda aynı sınıftaydık.
Zil çalıp öğrenciler yerlerine yerleşene kadar kafamı şiir kitabımdan kaldırmamıştım.
Öğretmen geldiği zaman ders başladı.
Edebiyat dersiydi ve çok sevdiğim bir hocası vardı.
Hoca elindeki ders kitabından okuduğu şiirlerin şairlerini teker teker anlatırken tüm dikkat hocayı dinliyordum.

Kafamı çevirip Güneş'e baktım istemsiz bir şekilde.
O sırada ela gözleri gözlerimi buldu.Hemen gözlerimi kaçırarak hocayı dinlemeye çalıştım.
Beni sevmemişti işte.
Neyi zorluyordum ki.
Onu sevdiğim zaman beni sevmesi için sevmemiştim.
Onu sevmek güzeldi.
Çok güzeldi.
Evet belki çok acıtıyordu canımı.
Ama onu sevmeye devam ediyordum.
Şiirlerle seviyordum mesela.
Yağmur yağdığı zamanlar da seviyordum.
Güneş açtığında.
Kar yağdığında.
Yürüdüğümde.
Hatta rüyalarımda bile.
Onu sevmeyi çok benimsemiştim.
Her ne kadar beni sevmesede o çok iyi bir insandı.
Bu yüzden vazgeçemiyordum zaten.
Belki egosu tavan yapmış okulun ukala tiplerinden olsaydı sevgim azalabilirdi.
Belki her önüne gelen kıza yazan abaza erkek tiplerinden olsa unutabilir ondan tiksinebilirdim.
Ama o ne egosu tavan yapmış bir ergendi ne de bir abaza.
Hatta bu zamana kadar hiç sevgili yaptığını bile duymamıştım.
O çok güzeldi işte.
Görünüş olarak demiyordum bunu.
Evet belki çok yakışıklıydı ama karakteri güzeldi onun.

Zil çalıp dersin bittiğini duyurunca yanımda oturan İrem'e dönüp kantine ineceğimi söyledim.
Beraber kantine inerken kafam yine ona takılmıştı.
Öğle arasına girmiştik ve yaklaşık 1,5 saatlik bir aramız vardı.
Önümüzdeki tostları yerken hiç konuşmamıştık İrem'le.
Alışmıştı sessiz sakin hallerime.
Genellikle okulda onunla takılır bazen kantine bazen bahçeye inerdim.
Çoğunlukla kütüphanede geçerdi zamanım.
Oda tam bir roman aşığıydı.
3 günde 1 roman bitirir ve her sayfasını bana anlatmaya bayılırdı.
Lise son sınıf olmuştuk bu sene.
Artık daha da ağırlık vermemiz gereken seneydi ama biz rahattık.
Her sene derslerimizi başarılı bir şekilde geçer konularımızı eksik bırakmazdık.
O yüzden bu senenin bizi zorlamayacağı kesindi.
Çok nadir ders işliyorduk,geri kalan derslerde de soru çözüyorduk.
Dersin başlamasına bir saat vardı.
Tam kütüphaneye çıkmayı düşünürken telefonuma mesaj gelince oturduğum yerden kalkmadım.
Mesaj gizli platoniğimdendi.

0554 *** ****:Merhaba Yağmur.

0554 *** ****:Nasılsın?

Bal'ım:İyiyim sen?

B'A'L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin