Zihnimin Oyunları

223 232 24
                                    

Bazen bazı şeyler üzerinize yıkılır.
Nefes alamaz, hareket edemez öylece kalakalırsınız.
O yükten kurtulmak istersiniz ama başaramazsınız.
Anlatamaz, kurtulamaz, katlanamaz bir hale gelirsiniz.
Zamanla fark edersiniz ki siz o yüke alışmışsınız.
Nefes aldırmaması umurunuzda olmaz, verdiği acıyı önemsemezsiniz.
O zamana kadar hep o yükle yaşamaya alışmışsınız, o yük olmadan nasıl yaşayacağınız bilmezsiniz..
İnsanoğlu budur çünkü, acıya alışır.
Mutluluğa alışmaktan korkar.
Korkar çünkü devamlı olacağından emin değildir.
Birinin bizi mutlu etmesini bekleriz, kendimiz mutlu olmayı öğrenemedik çünkü.
Bir sürü çünkülerimiz, keşkelerimiz vardır hep.
Bazen sadece bunların bitmesini isteriz.

Üzerini değiştirip hızla odadan çıktı, üç gün bu odada kalmak ona eziyet gibi gelmişti.
Elindeki çantasını sıkı sıkıya kavrayıp doktor ile konuşan arkadaşını bekledi.

İkisi beraber hastahaneden çıktıklarında Toprak'ın evine gitmişlerdi.
Üzerini değiştirip kafeye gitmeye hazırlandı Toprak.
Orya gitmesi gerekiyordu, evde yalnız kalmak korkunçtu onun için.

Kafeye varana kadar konuşmadılar.
Toprak kafasını aşağı eğmiş, beyninde dolaşan düşünceleri umursamamaya çalışarak yürüyordu.
Düşünceleri beynine saplanıyor, saplandığı yeri kanatıyor, başına ağrılar vuruyordu.

Bir an için kafasını vücudundan ayırıp öyle yürümek istedi.
Fark etmeden kafeye vardıklarında Toprak sahne arkasına gitti.
Kafeden arkadaşları onun için epey endişelilerdi.

Sahneye çıkmaya hazırlandı, gitarını almadan çıktı.
Arkada çalan fon müzik onun ruhuna iyi gelmek yerine canını daha çok yakıyordu.

Dudaklarını mikrofona değdiriyordu, son zamanlarda sesi boğuk ve kısıktı hep.
Mikrofon onun duyulmasına yardımcı olan tek şeydi.

"Bir yol bulsam kendime,
Kaçsam geçmişimden yine.
Bu dünyadan uzaklaşsam,
Bir çare olsan derdime.

Derdime, derdime, derdime.
Derdime, derdime, derdime.. "

Derdine çare olabilecek şeyi düşündü.
Aklına ilk Yağmur geldi, yüzünde içtenlikten uzak bir gülümseme belirdi.
Acı dolu bir gülümseme, gerçeklerin farkındaydı çünkü.
Tek çaresi ölümdü, sadece ölüm geliyordu aklına.
Yağmur onu bu bataklıktan kurtarabilecek miydi?
Kalbindeki yaraları sarabilecek miydi?
Kendisi de onun kalbinde bir yara açmamış mıydı?

Olmuyordu, olduramıyordu.
Hayatı istediği gibi gitmiyordu, yaşamak bu değildi ona göre.
Üzerine dertler yıkılıyordu, o sesini çıkaramıyordu.
Tek sığındı şarkılar, birkaç satır şiir bir deri defterdi.

Kimsesi yoktu, bu kalabalıkta yapayalnızdı.

"Önüme bakmamıştım,
Ama düşmemiştim daha.
Ruhuma sapladın kalbini,
Beni öldüremedin ama."

Şarkı sözlerini değiştirerek söylemeye başladı bu sefer.

"Önüme bakmamıştım,
Ama düşmüştüm çoktan.
Ruhuma saplandın yokluğunu,
Beni defalarca öldürdün ama.."

Kafasını geriye doğru attı, gözlerinden yaşlar akmasını umursamadan boğuk sesine tezat olacak şekilde bağırdı.

"Ruhuma sakladın yokluğunu, beni defalarca kez öldürdün."

Kafedeki konukların çoğu alışmıştı, bu şarkılara.
Slow ve rahatlatıcı fon müzik çalınmazdı, genelde acı yüklü şarkılar söylenir gelenleri hüzne boğarlardı.

B'A'L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin