Dudaklarımız ayrıldığında sıcacık bir gülümseme sunarak şaşkına çevirmişti beni.
Bu onunla yaşadığım en romantik andı.
Dudaklarıma bir öpücük daha kondurarak ayağa kalkmış ve kolumdan tutarak beni de kaldırmıştı yerimden. Tuttuğu elimi sıkarken arabasına doğru ilerliyorduk.
Düşünmek istemedim.
Seviştikten sonra yine yanımdan kalkıp gideceğini düşünmek istemedim. Dışarda beni tanımayacak olmasını düşünmek istemedim. Sözde bile olsa bir sevgilisinin olduğunu ya da bir mafya olduğunu düşünmek istemedim.
Sadece bu anımıza odaklanmak istedim. Yarın yatağıma yattığımda gün doğarken beni öptüğünü düşünmek istedim. Ya da bana her zaman sevgilisi gibi davranacağını düşünmek istedim ve düşündüm.
Bu düşüncelerin beni hayal kırıklığına uğratacağını bile bile bunları düşündüm sadece.
Önümden giderken kenetlenmiş ellerimizin ne kadar uyumlu olduğunu düşündüm. Sarılırken birbirimize ne kadar yakıştığımızı ya da güzel gözlerinin bana bir anda olsa soğuk halinden kurtulup derin derin baktığını düşündüm.
Beni ön koltuğa oturttuğunda hala elimi tutan elini izliyordum. Evet bana bir çok kez dokunmuştu ama ilk defa bugün şehvetten arınmış bir biçimde hatta sevgiyle dokunmuştu.
Arabayı çalıştırdığında ister istemez dönerek onu izlemeye başladım. Sıkılı çenesi, çatılmış kaşlarıyla benim huzurlu ve sevgi dolu halimin tersine sinirli duruyordu. Nedenini anlamasam da daha fazla sinirlendirmemek ve anın tadını kaçırmamak adına sesimi çıkarmadan yol boyu onu izlemeyi sürdürdüm.
Kısa bir süre sonra geldiğimiz evin önünde durup benim çıkmama yardımcı oldu. Az önceki gibi elimi kavramış olsa da o sıcaklık gitmişti. Daha çok sert bir biçimde sürüklüyordu beni.
Bu ani duygu değişimlerine anlam veremezken etrafta gözlerimi gezdirmeye başladım. Burası az önceki sahilden biraz daha yüksekte, kayalıklarla kaplı bir alandı. Üstünde ise evler kurulmuştu bir kaç tane. Bizse bunların içinden bembeyaz boyanmış tatlı bir eve doğru ilerliyorduk.
Hani kitaplarda olurdu ya pembe panjurlu ev diye hah işte o evlere benziyordu burası da. Tek katlı minik denize kıyısı olan hayalimdeki evler gibiydi.
Kapıya geldiğimizde hızla açıp içeri girdi Mavi Mafya. Ardından da beni sokarak sağ ön taraftaki odaya doğru ilerletti.
"Duşunu al işimizi yapıp gideceğiz" dediğinde bütün huzurum afedersiniz ama götüme kaçmıştı.
Bunun siniriyle ilk defa diklenmiştim karşımdaki mafyaya.
"Köpeğin miyim lan ben senin? Gel Gündüz, git Gündüz, yanımda uyuyamazsın çünkü saçma sapan kurallarım var Gündüz, dur sana iyi davranıyım iki dakika sonra da köpek gibi davranırım ama sen sesini çıkarma Gündüz!" Diye sinirle elimi göğsüne koyarak ittirdim. Gözlerimden yaşlar sicim gibi akarken sinirle elimin tersini kullanarak silip mavilere odaklandım.
Haksızdım aslında. Her seferinde bana aşırı nazik davranıyordu ki onu geçtim bunları kabul ederek girmiştim ben bu işe. Şimdiyse ani bir sinirle patlamıştım ona.
Mavilerin anlık olarak titrediğini gördüğümde yutkunarak çektim mavi gözlerden gözlerimi. Cevap vermesine izin vermeyerek elimi banyonun kapısına atıp konuştum.
"Hazırlanıp geliyorum" dedikten sonra içeri girip kapıyı arkamdan kilitlemiştim. Başımı dayadığım kapıdan derin bir nefes vererek ayrıldım ve soyunmaya başladım.
Sakinleşmem gerekiyordu ve duş bunun için gerçekten güzel bir çözümdü. Yukardan vücuduma akan sıcak suyla rahatlarken yaptığım şeyleri düşünmemeye çalışıyordum.
Tamam haksız olabilirdim ama bir iyi bir kötü davranması da onun suçuydu. Bu düşüncelerle sinirlenip şampuanlı saçlarımı savurmuştum ellerimle.
Sakin ol Gündüz sakin ol bebeğim.
En sonunda sakinleştiğimi anlayınca tüm işlerimi halledip dolapta bulduğum beyaz havluyu belime sararak dışarı çıktım.
Geldiğimde sinirimden ve şokumdan inceleyemediğim evde gezdirdim gözlerimi. Dışarısı gibi içerisi de küçüktü. Bu odanın haricinde başka oda yoktu ve tek yatak vardı. Hemen karşısında bir mutfak tezgahı varken önündeki pencereden masmavi deniz parlıyordu.
Kafamı yatağın yanındaki koltukta oturan esmer bedene çevirince her zamanki gibi üzerindeki tişörtü çıkardığını gördüm. Başını koltuğa yaslamış, adem elmasını gözlerimin önüne sermişti. Esmer bedeni yeni doğmuş güneşin ışığında enfes bir görüntü sunarken bu yakışıklılığına yutkunarak baktım.
Kapalı gözlerini açıp mavilerini bana diktiğinde düz tutmaya çalıştığım ifademle ona doğru adımladım. Tam önünde durduğumda ellerimi omuzlarına koyarak dizlerimi kırıp kucağına oturdum.
Altımdaki havlu hafifçe açılırken kendimi tam penisinin üzerine yerleştirip elimin tekini omzundan sürüyerek adem elmasının tam üstüne konumlandırdım.
Ben hafifçe sivri adem elmasını okşarken o ise baygın bakışlarıyla yüzümü izliyordu. Diğer elimi yüzüne götürerek her zaman sabit düzeyde tuttuğu sakallarını okşayıp yavaşça dudaklarına doğru eğildim.
Dolgun mor dudaklara dudaklarımı bastırdığımda içimdeki ağlama isteğini göz ardı etmeye çalışarak alt dudağını dudaklarımın arasına alıp yavaş hareketlerle emmeye başladım. O da bana ayak uydurmuş ve üst dudağımı yakalamıştı.
Şehvetten uzak sakin bir öpüşmeydi. Bu sakinlik içimdeki ağlama isteğini körüklemeye devam ederken dudaklarımı ayırarak az önce gözlerimi alamadığım adem elmasına yönelip küçük bir öpücük kondurdum.
Bu hareketimle altımda inleyen beden elini havlunun üstünden kalçama atıp yavaş yavaş okşamaya başladı. Bense elinin verdiği hisle dudaklarımı şekilli çıkıntıya tam olarak sarmış emerken, kulaklarıma bir inleme daha ulaşmıştı.
Elimin birini aralık dudaklarına götürerek okşarken, diğerini göğsüne indirip kaslarında gezdirmeye başladım.
Tam kendimi kaptırmıştım ki belimden tutarak geri çekip bedeninden ayrılmama neden oldu. Yaptığıyla kaşlarımı çatarak bakarken o bana zoraki olduğunu belli eden bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Hadi uyu sen şimdi yoruldun" demesiyle kaşlarım alnımın ortasında kocaman bir çizgi olacak kadar çatılmıştı.
"Yorulmadım ben" diyerek kucağında ilerlemeye çalışsam da belimden sıkıca tutarak buna izin vermemişti. Benim söylediğim laflara alınacağını düşünmüyordum ve ne yaptığını bir türlü anlayamamıştım. Hüzünlü halim yerini sinire bırakırken konuştu otoriter sesiyle.
"Uyu Gündüz"
Gözlerimi devirerek ayağa kalktım sinirle. Hafif kayan havlumu tutarak sertçe mavilere baktım.
"Ne giyeceğim?" Dediğimde çenesiyle yatağın kenarındaki pijamaları gösterdi.
Hızla havluyu çıkarıp baksırı geçirdikten sonra alt pijamayı da giyip yatağın içine girerek Mavi Mafya'ya kıçımı dönecek şekilde yattım. Sinirle solurken ağlamamak için kendimi kassam da gözyaşlarım beni dinlemeden yastığı ıslatmaya başlamıştı bile.
Bir müddet sessizce ağladıktan sonra dünün iş yoğunluğu ve sabaha kadar oturmanın verdiği yorgunlukla uykuya dalmıştım.
Uyumadan önce saçımda hissettiğim dudaklarınsa benim hayal gücümün bir ürünü olduğunu biliyordum.
Ben Gündüz kuzumu yerim ama.
Umarım beğenmişsinizdir bölümü çiçeklerim. Hepinizi öpüyorum, hatalarım varsa affedin beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASİYER / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir mafya ve kasiyerin aşkı. Eğlenceli bir kurgu olmasını umuyorum. *Küfür, cinsellik, şiddet ve argo içerir.