Son konuşmamızın üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti ve içim içimi yiyordu. O sesinindeki çaresizlik kulaklarımda çınlarken kendimi gerçekten berbat hissediyordum.
Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilemez halde tüm haftamı eve kapanarak geçirmiştim.
Okulların açılmasına az bir zaman kaldığı için işi de bırakmıştım zaten şimdiyse kafayı yememe ramak kalmıştı, Sütlaç olmasaydı eğer muhtemelen yerdim de.
Pencerimin önünde dışarıyı izleyen minik ev arkadaşıma bakıp derin bir iç çektim.
Mavi Mafya son iki gündür kapımın önünde yatıyordu resmen. Bir haftadır yanımdan ayrılmamış, her gün Sütlaç ya da benim için kapımın önüne bir şeyler bırakmıştı. Konuşmak istemediğimi bildiğinden dolayı özellikle konuşmaya çalışmıyor olsa da ilgisini hiç esirgemiyordu.
Bense kapıya bıraktıklarını almasam da içten içe bu ilgisine mutlu oluyordum.
Normalde asla ve asla bu kadar çabuk yumuşamazdım ama gösterdiği çaba ve bana olan bu saygısı sakinleşmem için bir neden veriyordu bana. Tamam haksızdı belki ama onun için değerli olduğumu da hissettirmişti.
Kim umursamadığı biri için iki gün boyunca arabanın içinde yatardı ki?
Dün gidip eve almamak için kendimi zor tutmuştum. İki gündür hiç ayrılmadan orada yatıp kalkmasından dolayı ben de uyuyamıyordum. Muhtemelen şimdi beli ağrıyordu, ayrıca ne yiyor ne içiyordu onu da bilemiyordum.
Kedimin yanına giderek perdeyi aralayıp aşağıdaki alıştığım siyah arabaya baktım.
Galiba aşık olmak çok kötü bir şeydi. Ne yaparsa yapsın içiniz onun için yanıyor, haksız olsa bile hala onu düşünüyordunuz. Kısacası tamamen aptal bir insana dönüşüyordunuz.
Sütlaç minik pembe patisini pencereye koyarak miyavlayınca benim dayanma sınırım da son bulmuştu artık.
Tamam kızgındım, kırgındım ama seviyordum. Kolay kolay affetmeyecek olsam bile en azından bir konuşma yapmamamızın vakti gelmişti.
Sütlaç'ın kafasına bir öpücük kondurarak kucaklayıp kanepeye koyduktan sonra kapıya doğru adımlamaya başladım.
Hava sabahları hala sıcaklığını korusa da akşam vakitlerinde soğuk soğuk esmeye başlamıştı, bu nedenle kapının hemen yanındaki ince ceketi düz mavi pijamamın üzerine geçirerek anahtarıma uzandım. Eksik bir şeyimin kalmadığına kanaat getirince de kapıyı çekerek evden çıkmıştım.
Uzun süredir 'inanın bana bir hafta çok uzun bir süreydi' uzak kaldığım adamı göreceğim için kalbim heyecanla atmaya başlamıştı bile. O derin bakan mavilerini bile o kadar özlemiştim ki gidip gözlerinden öpesim vardı ama tabiki yapmayacaktım.
Kapıyı açtığımda gördüğüm arabayla nefesim kesilirken kendimi toparlamaya çalışmış ve arabaya doğru ilerlemiştim tüm cesaretimle.
Tam ön camının önünde durduğumda derin bir nefes alarak camı tıklattım.
Muhtemelen uyuyordu, geldiğimi görseydi eğer fırlardı hemen. İyi biliyordum çünkü çöp atmaya her çıktığımda kapının önünde sigara içiyor numarası yapıyordu.
Ne kadar o hallerini yemek istesem de, asla taviz vermiyordum.
Arabadan duyduğum düşme sesiyle irkilsem de bir adım geriye çekilerek kapının açılmasını bekledim.
Şaşkın şaşkın arabadan çıkıp kızarmış gözlerini dikti bana. Uykudan yeni kalkmış olduğunu belli eden dağılmış saçları ve kırışık tişörtüyle çok tatlı duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASİYER / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir mafya ve kasiyerin aşkı. Eğlenceli bir kurgu olmasını umuyorum. *Küfür, cinsellik, şiddet ve argo içerir.