ÖZEL BÖLÜM-2

9.8K 594 55
                                    

Akşam yemeği için sevdiğimiz bir dürümcüye gittikten sonra, eve dönme vaktimiz geldiğinde, ellerimizi birbirinize kenetleyip soğuk havayı içimize çeke çeke yürümeye başlamıştık.

"Buz gibi hava buz" diyerek beni yanına çekip kafasındaki beresini düzelten adamın soğuktan daha da morarmış olan dudaklarına bakıp gülümsedim.

"Üşüdün mü bebeğim?" diyerek omzumla hafifçe vurup yana kaymasını sağladım. İri bedeni hafifçe yalpalarken kaşlarını çatıp beni durdurdu ve yüzlerimiz birbirimize dönecek şekilde çevirdi.

"Sen kaşınıyorsun ama" diyip yanaklarımı tutup kendine çekerek derin bir öpücük kondurdu dudaklarıma.

Ara sokakta olduğumuz için umursamadan ona ayak uydurup buz gibi olmuş alt dudağını sıcak ağzıma alarak çekiştirdim ve usul usul emmeye başladım.

Eldivenli eli yavaşça yanaklarımdan kayıp belime doğru ilerlediğinde kollarımı boynuna sarıp kendime çekerek biraz daha yakınlaşmasını sağladım bedenlerimizin.

Belindeki ellerinden biri kalçama ilerlediğinde dudaklarımdan bir inleme kopup havaya karışmıştı.

Tam bu sırada burnuma konan bir kar tanesiyle gülümseyerek dudaklarımızı ayırdım.

"Kar yağıyor" diye neşeyle konuştuğumda kahkaha atmış ve kafasını yukarı kaldırmıştı.

"Buraya kar yağar mıydı ya?" Diye kendi kendine konuşurken kafasını kaldırmasından dolayı açılan adem elmasına minik bir öpücük bıraktım.

"Yağıyormuş demek ki bebeğim" diyerek elimi beresine atıp kızaran kulaklarını örttüm.

"Üşüyen mafya da hala çok saçma geliyor kulağa" dememle kahkaha atmış ve burnumu ısırmıştı.

"Yazın bile ceketle dolaşıyoruz biz gülüm ne bekliyordun?" dediğinde gülüşüne eşlik etmiş ve dudağını öpüp geri çekilmiştim.

"Sen Bahadır ile fazla takılma ya hemen kapıyorsun kelimelerini" diyerek yüzümü buruşturmamamla omuzlarını kendine çekerek bilmiyorum demişti.

"Hadi arabamıza gidelim bebeğim" dedikten sonra elimi tekrar tutup ara sokağın sağ tarafına sapmış ve beni hızla sürüklemeye başlamıştı.

Tam o sırada kulağıma dolan ağlama sesiyle kaşlarımı çatarak önümden giden bedenin elinden tutup durmasını sağlamıştım.

"Bebeğim dur" dememle mavi gözlerini bana dikmiş ve ne var anlamında kırpmıştı.

"Dinle" diyerek kendimi sol tarafa doğru yanaştırıp ağlama sesini daha fazla almaya çalıştım. Kesik kesik gelen ses bir anda arttığında dayanamayarak eşimin elini hızla çekip sola doğru yürümeye başladım.

"Yavrum hala duyamıyorum bir şey"

"Bebek ağlıyor" diyerek açıklama yaptıktan sonra ilerlemeye devam etmiş ve hemen sonra tekrar sola sapmıştım.

Hafif hafif karların yağmaya başladığı yerde gördüğüm minik bir battaniyeye sarılmış bedenle birlikte anında ağlamaya başlamıştım.

Yumruk yaptığı ellerini etrafa savurup, çığlık atar gibi dişsiz ağzını açarak kesik kesik ağlıyordu.

"Kuzum benim!" Diye ağlamaya devam ederek hemen yerdeki minik bedeni kucağıma aldım.

Küçücük yaşta terk edilmiş olan çocuk kalbimden bir parçayı koparırken, anında hissettiğim bağ ile onu sıkı sıkı sarıp göğsüme bastırdım.

"Bebeğim!" Diyerek yaşlı gözlerimi mavilere diktiğimde onun da benden bir farkı olmadığını görmüştüm.

"Küçücük ama bu" diye şaşkınlıkla söyleyip sol gözünden bir damla gözyaşı akmış ve çocuğun yanağına eldivenini çıkarıp parmağını götürmüştü.

"Buz gibi olmuş bu, hemen hastaneye götürelim" dediğinde ona ayak uydurup koşar adımlarla arabaya binmiştik.

Yolda klimayı son sıcaklıkta açarken, arabada bulduğum bir kazağı hala ağlamakta olan bebeğe sarmıştım.

Yavrum bu halde bile hala buz gibiydi.

"Barış hızlan" diyerek burnumu çekip sallamaya devam ettim küçük bebeği.

Ellerimin arasında minicik kalan beden aynı benim gibi olan simsiyah gözlerini etrafa dikip şaşkınlıkla baktıktan sonra ağlamayı kesip parmağını bana doğru uzattı.

Şaşkın bakışlarıyla burnumu yakaladıktan sonra hafifçe gülüp yanağını öperek ısınmasına yardımcı olmuştum.

"Geldik bebeğim"

~~~~~~~~~~~~

Yaklaşık bir altı saat sonra gecenin üçünde eve dönebilmiştik kucağımızda bebekle.

Çocuğu tedavi ettikten sonra bizim onun ebeveynleri olmamamız sorun çıkartmış, polisler gelmiş ve bayağı saçma saatler geçirmiştik.

En sonunda ise nasıl olduğunu bilmeden, Barış tüm her şeyi halletmiş ve kucağımızda bebekle eve dönmüştük.

"Bebeğim o sırada soramadım ama istediğini bildiğim için böyle bir şey yaptım, hata yapmadım değil mi?" Diye bir bana bir de kucağımdaki bebeğe beklentiyle baktığını gördüğümde yüzüme tatlı bir gülümseme kondurmuştum.

"Tabiki de hata yapmadın salak herif" dememle rahat bir nefes vermiş ve mutlulukla kucağımdaki bebeği almıştı.

"Hadi yıkanıp temizlenelim"

Hemen kendimizi ve bizimle birlikte gülerek banyo yapan minik bebeği yatağa yatırıp aramıza alarak uyumasını izlemeye başlamıştık.

"Daha küçücük ama ne kadar fazla gülüyor değil mi?" Dediğimde beni onaylayıp işaret parmağının tersiyle yumuşak yanağını okşamıştı.

"Öyle kuzum bir de, şey ben o an telaşla bu çocuğun adını da koydum"

Söylediği cümle benim kahkaha atmamı sağlarken kafamı sallayıp ne koyduğunu sorunca gülerek cevaplamıştı beni.

"Akın"

Ağağağağa çığlık çığlık sjfjsjcksc.

Of uzun süredir bu bölümün hayalini kuruyordum, sonunda yazdım ya. Bebiş Akın ile de tanıştığımıza göre çığlık atma vakti tekrar sjdjsdj.

Çiçeklerim bu bebişin hikayesini okumak isteyenler hemen Bizimki kurguma bakabilirler, bu arada kurgu [BxBxB] okumak isteyenlere duyrulur.

Hadi bakalım hepinizi seviyorum ve kocaman kocaman öpüyorum. Görüşürüzz.

KASİYER / GAY  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin