9. BÖLÜM

4.2K 198 6
                                    

"Herşeyini aldıysan çıkalım yola?"

"Evet aldım."

Toprak abinin arabasına binip yola koyulduk.

"Müzik açabilir miyim?"

"Sorman hata."

Radyoyu biraz karıştırıp bir şarkı seçtim. Rüzgar abi ikizlerle, Bora abi kendi kardeşleriyle ve Atakan abide yine kendi kardeşleriyle geliyordu.

Gideceğimiz ormanda birçok aile kamp yapabiliyormuş. Hata orada bir büfe bile varmış. Atakan abi ballandıra ballandıra övmeyi bitirememişti. Umarım onun anlattığı kadar güzelldir.

"Çıkmadın aklımdan birgün." Hem şarkıyı söylüyor hem de yolu izliyordum.

Yan tarafımdan gelen sesle gözlerim büyüdü.

"Yüzün hem gözümün ucunda."

"Abi sen şarkı söylüyor musun?"

"Evet. Neden sordun söyleyemez miyim?"

"Yani o tip sende hiç yok."

Sırıttı. "Sen yinede kimseye söyleme şarkı söylediğimi."

"Tamam bu aramızda küçük bir sır."

"O zaman bana eşlik etmeye ne dersiniz küçük hanım?"

"Seve seve eşlik ederim."

"Kendimi bir duvar gibi ördün karşıma."

"Bulursun, ararsan hata."

"Hep ölçer, biçersen cefa."

"Unutlur gidersin."

"Kardırırlar rafa."

Yol boyunca kaç şarkı söyledik sayamamıştım. Toprak abiyi her geçen gün daha iyi tanıyordum. Aslında herkesi daha iyi tanıyordum.

Ormana geldiğimizde gişe gibi bir yerden geçtik. Arabaları açık otoparka koyup yola yayan devam ettik. Birçok aile bizim gibi kamp yapıyordu. Çadırlarımızı büfeye ve nehire yakın bir yere kurmaya kararvermiştik.

"Güzelim sen bize yardım et sonra senin çadırını kurarız."

Çadırlar iki kişilikti. Çadırlarda Rüzgar abi ve Toprak abi, Araf ve Aras, Atakan abi ve Bora abi, Mert ve Meriç, emre abi ve Emir olarak kalacaklardı.

Onlara çadırlarını kurmakda yardım etmeye başladım onların çadırı kurulduktan sonra Rüzgar abi ve Toprak abi benim çadırımı kurmak için çadırın kurulması gereken yere geldiler.

"Hani güzelim çadırın nerede?"

Toprak abiye çadır takımını verdim. Çantayı açıp içindekileri çıkarmaya başladı.

"Güzelim şuraya bak! O da ne?!"

Heyecanla Rüzgar abinin gösterdiği yere baktım. Ama hiç birşey yoktu.

"Abi hiç birşey yok ki?"

"Bak bak şurada."

Birşeyin yırtılma sesiyle Toprak abiye döndüm.

"Abi ne oldu?"

"Aaa tüh çadırında koca bir delik oluştu."

Rüzgar abi sahte bir şaşkınlıkla "İnanmıyorum. Şimdi gece o çadır hep sineklerle dolar. Nasıl yatacaksın ki?"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni ya saf ya da kendilerini zeki zannediyorlardı. Onların oyununu bozmak istemiyordum. Daha doğrusu ne yapacaklarını merak ediyordum.

"Tüh! Artık idare edeceğim."

"Yok yok!" Toprak abi bir anda yükselmişti.

"Yani bizim yanımızda yat. Şimdi babam senin vücudunu sinek ısrıklarıyla dolu görürse çok kızar bana."

"Aynen ya bizim çadırımız büyük zaten."

Demek karın ağrıları buymuş. Biraz düşünüyormuş gibi yaptım.

"Eh yapacak başka birşey yok. Sizinle kalayım bari."

İkisi birbirine bakıp sırıttı. Bu hallerine dayanamayıp güldüm.

Aras ve Araf büfeye yiyecek birşey alamaya gitmişti. Diğerleride kendi alemlerinde takılıyorlardı. Bende çevremdeki güzellikleri çekmeye başladım.

Hava kararmaya başlayınca ateş yaktık. Yemek olarak rus salatası ve sandviç yemiştik.

"Evet millet! Hadi korku hikayesi zamanı."

Heyecanla "Korku hikayesi mi anlatacaksınız?"

"Evet. Buraya her geldiğimizde anlatırız."

Toprak abi "Ama bu sefer Alya var o yüzden olmaz." dediğinde yüzüm düşmüştü.

"Ben korkmamki aksine çok severim."

Kararsızca yüzüme baktı.

"Hem gece sizle kalmıyacak mıydım?"

Gözleri parladı. "Hadi anlat." Dedi Emir'e hitaben.

Emir derin bir nefes aldı.

"Genç bir kızın ailesi gece dışarı çıkıyordu. Hâlâ genç olmasına rağmen çocuk bakıcısı için çok yaşlı olduğunu düşünüyorlardı. Genç kız, ebeveynleri çok geç çıkacak olsa da evde yalnız kalmasına izin verilmesi için yalvarıyordu. Normal yatma saatinde yatağa gireceğine söz verdi ve geceye yatmadan hemen önce ailesini cep telefonundan arayarak onlara iyi olduğunu ve eve geldiklerinde onu uyandırmamalarını söyledi.

Damlayan sesler duyduğunda neredeyse uykuya dalmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıp yağmadığını görmek için ayağa kalktı ama yıldız ve ay pırıl pırıl parlıyordu. Yatağa geri döndü ve gözlerini kapattığında damlayan sesi tekrar duydu. Eli yataktan dışarı sarkıyor ve ıslak bir dilin onu yaladığını hissettiğinde rahatlamaya başlamıştı. Köpeğinin yatağının altında olduğunu bilmek rahatlatmıştı. Damlayan ses devam ediyor ve sonunda ne olduğunu bilmesi gerektiğine karar veriyor.

Genç kız ayağa kalkar ve ışığı yakar. Gürültü devam ediyor ve kaynağı aramaya devam ediyor. Lavobo ve mutfaktaki muslukları kontrol etti. Lakin hiç bir yerde sorunun kaynağını bulamadı. En son biraz daha dinlediğinde bu sesin dolabından geldiğini fark etti. Oraya doğru yaklaşmaya başladı.

"Tıp tıp tıp..."

Her yaklaştığında sesin artığına şahit oluyor ve bu onun kalbinin daha da hızlı atmasını sağlamaya başlıyor.

Dolabın kapağını yavaşça açıyor, kan damlıyor, köpeğinin dolaba asılmış cansız bedenine öyle baka kalıyor.

Ensesinde nefes hissediyor ve bir ses duyuluyor:

'İnsanlar da yalıyor.' "

Hayal kırıklığıyla " Bu muydu korku hikayesi dediğin şey?"

Emir hayretle "Çok biliyorsan sen anlat küçük hanım." Dedi.

"Anlatırım tabi!"

Rüzgar abi kolunu omzuma atıp "Yarın anlatırsın güzelim. Şimdi uyku vakti." Dedi.

Usulca başımı salladım. Zaten benimde uykum gelmişti. Herkes birbirine iyi geceler dedikten sonra çadırlara dağıldık.

Rüzgar abi ve Toprak abinin ortasına yatıp ikisini de yanağından öptüm. "İyi geceler abiler."

"İyi geceler Alya'm"

"İyi geceler Alya'm"

°

°

°

1k olmuşuz (hatta geçmişiz bile)🎉🎉🎉

Bunun için teşekkür ederim. Nice okunmalara artık.

Bu arada dün bölüm gelemedi. Bu yüzden akşama bir bölüm daha yayınlamayı düşünüyorum.

İyi okumalar:)


Lavanta EsintisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin