22. BÖLÜM

1.7K 129 14
                                    

"Yaa Cesur! Cesur dur valla bir daha yapmayacağım."

Arkamdan koşan Cesur durunca bende durdum ve ellerimi dizime koyup soluklandım. Ona baktığımda kafasını yana eğmiş dik dik bana bakıyordu.

"Ne var yani suyuna tuz koyduysam? Sende benim sandviçimi yedin."

"Yine neyin tartışmasını yapıyorsunuz."

Bahçeye açılan camlı kapıdan dışarı çıkıp yanımıza geldi.

"Yalaz şu köpeğine birşey söyle ya."

Yalaz gözlerini devirdi. "Geçen aranızdaki olaya müdahale etmek istediğimde ikiniz ne yapmıştınız hatırlıyorsun de mi?"

Önce Cesur'a sonra bana baktı. "Beni havuza attınız!!"

"Ehe!"

"Hav!"

"Hiç öyle bakmayın o gün bir karar aldım. Bir daha aranızdaki olaya müdahale etmeyeceğim. Birbirinizi yiyin."

Üzerindeki tişörtü çıkarıp havuza ilerledi. Elindeki tişörtü kenara koyup suya atladı. Hâlâ onu izlediğimi fark edince hemen kendime gelip Cesur'a döndüm.

"Eee ne yapacağız şimdi?"

"Hav havv!"

Gözlerimi devirdim. Ben ne dersem o anlıyordu. Ama ben her havladığında anlıyamıyordum. Arkadaşlığımızın arasındaki en büyük sıkıntı buydu.

Ona boş boş baktığımı görünce elini yüzüne sürtüp gözlerini kapattı.

"Ne var ya?"

Sırıttım. "Ben köpekce bilmiyorum."

Gözlerini devirip açık olan bahçe kapısına yöneldi.

Bir dakika o gözlerini mi devirdi az önce? İçeri girmeden önce bana dönüp kafasıyla içeriyi işaret etti.

Gözlerimi kıstım. Bu köpeğin içine insan girmiş olma olasılığı kaç olabilir?
Onu daha fazla bekletmedin arkasından ilerledim. Burası abimgilin arkadaşlarıyla kaldığı ortak evdi. Dün bu eve kafa dinlemek için gelmiştik. Bir süre burada kalacaktık. Toprak abi, Rüzgar abi ve Bora abi yoktu. Burak, Can abi ve Yalaz vardı. Ha bir de Cesur.
Önümde yürüyen köpeğe baktım. Hâlâ onun insan olduğuyla ilgili şüphelerim vardı.

Mutfağa girdik. Ağzıyla bir dolabın kapağını açtı ve hemen önündeki kremşantiyi yine ağzıyla tutup kapağı kapattı.

"Sen insan mısın ya?"

Beni takmadan ağzındaki hazır kremşantiyle merdivenlere yöneldi. Bende merakla arkasından ilerledim.
Burak'ın odasının kapısında durduk.

"Ne yapacağız ki burada?" Tek kaşımı kaldırmış şüpheyle ona bakıyordum.

"Hav havv!"

"Haaa tamam." Anlamış gibi yapıp gözlerimi kaçırdım. Hayır anlamıyorum ki derdini.

İki ayağının üzerine kalkıp patisiyle kapıyı açtı. Cesur yetenek sizsinizdeki köpeklere taş çıkarırdı. Acaba onu bir yarışmaya mı katsak? En azından bir işe yarardı. Bu konuyu onunla bir ara konuşmalıydım.

Birlikte içeri girdik. Burak mışıl mışıl uyuyordu. Kremşanti şişesini bana uzattı.

Yüzümü buruşturdum. "O salyalı şeyi benim mi tutmamı istiyorsun?"

Bana boş boş bakmaya devam edince iğrenerek şişeyi ağzından aldım.

"Bununla ne yapacağım ki?"

Lavanta EsintisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin