Kapının sesiyle elimdeki kalemi masaya bıraktım."Gel."
İçeri giren evin yardımcısıyla yerimde dikleştim. Akşam akşam ne olmuş olabilirdi ki?
"Bu mektup size gelmiş."
Yine mi bir mektup faciası?
Bana uzattığı beyaz zarfı elime alıp onun odadan çıkmasını bekledim. Zarfı incelediğimde sadece evin adresi ve benim adım yazılıydı. Sakin kalmaya çalışarak zarfı yırtıp içindeki mektubu çıkardım. Mektup çok eskimişti. Buruşmuş ve yer yer sararmış olan kağıdı açtım. Eski bir el yazısıyla yazılmıştı.
Benim el yazıma benziyordu..
Yavaşça gözlerimi yazılarda gezdirdim. Her öğrendiğim şeyle kalbim sıkışıyordu.
Sevgili Alya;
Eğer bu mektup eline geçtiyse ya ben ölmüşüm demektir ya da ölmeyi denemişimdir. O yüzden burada yazılanları dikkatle okumanı ve yaşamın boyunca asla aklından çıkarmamanı temenni ediyorum.
Ben Melis Sarsılmaz. Kendi kızı yüzünden hayatı mahvolan bir anne. Kendi kocası tarafından akıl hastanesine yatırılan bir eş. Ailesi tarafından terk edilen bir evlat. Ve şimdilerde ruhu ölmüş bir kadın.
Tanıdın mı beni?
Seni kendi elleriyle başkasına veren anneni özledin mi?
Ah! Doğru. O günden sonra beni bir daha göremedin de mi? Sen şimdi anneni ne kadar çok merak ediyorsundur kızım.
15 yıldır dört duvar arasında ölmeyi bekliyorum. Kimin yüzünden? Her gün farklı ilaçlar ve serumlar.. O da yetmezmiş gibi delilerle uğraşıyorum. Peki tüm bu olanlar kimin suçu? SENİN!
Herşey senin suçun. Senden nefret ediyorum. Anladın mı beni senden nefret ediyorum. Keşke seni daha doğmadan öldürebilseydim. O zaman oğullarım ve kocamla güzel bir hayat yaşardık. Ama şimdi şu olanlara bak! Benim oğullarım annesiz kaldı. Ve bunun tek sorumlusu sensin. Hayatımı ellerimden aldın. Umarım seninde bir hayatın olmaz.
Sevgilerle senden nefret eden annen Melis Sarsılmaz.
Gözümden akan yaşları titreyen ellerimle sildim. Mektubu tekrar zarfa koyup çöpe attım. Oturduğum sandalyede bir süre çalışma masamı izledim.
Benden nefret ediyordu. Bir bebeğin ölmesini isteyecek kadar hastalıklı bir kişiliğe sahipti. Ben ona hiç birşey yapmamıştım. Aksine Eğer birisi vicdan azabı çekecekse o kesinlikle ben değildim.
Masamdan bir kağıt ve kalem aldım. Her ne kadar yazdıklarımı anlayamayacak kadar düşüncesiz bir varlık olsada. İçimdeki tüm öfkeyi yazmaya başladım.
Yazarın anlatımından;
Beyaz kıyafetler içinde yatağında oturmuş pencereden dışarıyı izleyen kadın arkasında onu izleyen kızından ve eski kocasından bir haberdi. Kapının açılıp kapanmasını umursamadan zihninde dolanan sinsi seslere biraz daha dikkat kesildi. Taki hemşire ona bir mektup uzatasıya kadar. Kadın garipsedi. İlaçın vermiş olduğu etkiyle titreyen elleri zarfı yavaşça aldı. Durdu. Sanki kızına yazmış olduğu mektubun aynısı gibiydi.
Yine aynı yavaşlıkla açtı zarfı çıkardı içindeki beyaz kağıdı. Gördüğü bembeyaz kağıtla yutkundu. Kızı ona mektup mu yazmıştı? Okumaya başladı. Herbir satırda ellerinin titremesi artıyor, ileri geri sallanıyordu. Herşeyi okumasının ardından büyük bir çığlık ve sonrasında gelen sinir krizi..
Sevgili Melis;
Sana Melis Sarsılmaz olarak hitap edemezdim. Çünkü duyduğuma göre babamla uzun bir zaman önce boşanmışsınız. Vah ne çok üzüldüm!
Abilerime seni her sorduğumda konuyu kapatmalarından senin şuan gerçek evinde olduğunu bilmiyordum. Bu durum için beni mazur gör.
Herneyse..
Mert'in üvey kızı olduğumu öğrendiğimde hep gerçek bir aile istemiştim. Sonra kendi kendime 'boşuna hayal kurma. Eğer seni seven bir ailen olsaydı seni bırakmazlardı.'diye hatırlattım kendime her defasında. Kızdım kendime 'ya beni bırakmak zorunda kaldılarsa?' diye düşündüğüm her an. Sonra bir gün birşey oldu. Onları. Gerçek ailemi bulmak istedim. Dedim hadi bu sefer kalbimi dinleyeyim bakalım ne olacak. O hanım hanımcık kız kimliğinden çıkayım, gerçekleri öğreneyim. Belki o zaman içimdeki ses susar ve huzurlu yaşarım diye.
Ama. Hiçbirşey beklediğim gibi gitmedi. Bir grup adam çıktı karşıma. Dediler ben senin abinim - babanım. Bir kaç gün geçti. Hemen Sarsılmazlara alıştım. Bazen içimdeki ses diyor ki 'Neden hemen onları benimsedin? Ya kötülerse? Ya sana birşey yaparlarsa?' İşte o an hep buruk bir gülümseme peydah oldu yüzümde.
Üvey babam bir koyun eğitir gibi beni eğitiyordu.
Daha ne olabilir ki?
Sanki şekermiş gibi antidepresan ilaçları içiyordum. Kusuyor, herzaman uyuyor ve çoğu zaman hissizleşiyordum. Belki gerçek kişiliğim budur diye dolanıyordum ortalıklarda.
Daha ne olabilir ki?
Fakat oldu. Bir kadın daha doğmamış bebeğine kin besledi. Onu öldürmek istedi. Keza hâlâ öyle...
Şuan karşında olsam beni öldürmek için elinden geleni yaparsın de mi?
Sonuçta yapmadığın şey değil.
Ama bak Allah'ın sevdiği kuluymuşum. Sen orada çürümeye mahkumken ben olmam gereken yerdeyim.
Yaklaşık ondört yıldır bu anı hayal ettim. Ama hiç gerçekleşmedi. Oysaki ben gülmeyi çok isterdim. Gülümsemeyi. Ne biliyim sevgilimin, arkadaşlarımın olmasını isterdim. Hissetmeyi; ağlamayı, gülmeyi, korkmayı, acıyı. Bir yerimin acımasını çok isterdim. O acıya dayanamayıp ağlamayı. Acım bitince, ağlamam dinince 'ya ben ne kadar küçük bir olaya ağlamışım?' diyip bu halime gülmeyi çok isterdim.
Ve sana sözüm olsun. Ben bana sunulan bu hayatı yaşayacağım. Annesiz bir şekilde. Şükrederek. Senin aksine çevremdeki her canlıya saygı duyarak gülümsememi yüzümden silmiyeceğim.
Unutma ha bu dediklerimi! Orada kaldığın sürece çıkarma aklından bunları. Olurda hayatına başka insanlar girerse yakma canlarını. Bak sonra ahı senden çıkıyor. Bu da kızın olarak sana son iyiliğim olsun.
Sevgilerle hiç annesi olamadığın güzeller güzeli kızın Alya Sarsılmaz.
Genç kız karşısında şekilden şekile giren kadını görünce babasının elini biraz daha sıktı. Babası anladı durumu. Kızının elinden sıkıca tuttu ve çıkardı o iğrenç binadan. Kızının daha fazla üzülmesini istemediği için getirmişti onu buraya.
Ama iyi ki getirdim diye düşündü. Atmıştı içindeki tüm yükü. Keyifle kolunu kızının omzuna koydu. Tamamdı. İşte herşey yerli yerine oturmuş cezasız kimse kalmamıştı. Bunun rahatlığıyla geldiler eve. Mutfağa girdiklerinde yemek masasında gülüşerek kahvaltı yapan ev ahalisine katıldılar. Bir gün daha öyle böyle geçmişti. Yarın ne olurdu bilemiyorlardı ama birliktelerdi.
Zaten önemli olanda buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavanta Esintisi
Teen FictionAlya sarsılmaz... Hayatına kukla gibi devam eden bir kızın aslında tüm bu yaşadıklarının sebebi hiç görmediği annesi olursa ne mi olur? Oynat bakalım...