Levi sabahın köründe eşyalarını toplamış ve kaçmak için plan yapmaya başlamıştı. Aslında plana gerek yoktu çünkü Petra bodrum katında kalıyordu. Kapıya çok yakındı. O yüzden ona yakalanma olasılığı yüksekti. Eren'i önemsemiyordu bile çünkü horlamasından kendisinin çekip gittiğini farketmeyecek kadar dikkatsizdi.
Levi pencereyi açtı ve ilk bavulunu alıp aşağıdaki uzun çimlere atıverdi. Kırılgan eşyalarını ise yanına almadı. Ne olur ne olmaz diye yanına mutfaktan bulduğu bir bıçağı da almıştı.
Bavullarını çalılıklara attıktan sonra pencereden kendisi atladı ve çalıların arasında kayboldu. Filimlerdeki gibi pencereden perde sarkıtmasına gerek kalmamıştı çünkü ev iki katlıydı. O yüzden kendine zarar vermeden atlayabilmişti.
Bavulunu aldı ve ormana doğru ilerlemeye başladı. Kimse evden çıkarken onu farketmemişti. Bu onun için iyi olmuştu ve kaçmasını kolaylaştırmıştı. Fakat kendisi bile bu kadar kolay olabileceğini düşünmezdi.
'Belki de o evde o kadar da istenmiyorumdur.' diye kendi kendine düşünmeye başladı. Bu bir nebze de olsa üzmüştü onu.Fakat şuan odaklanması gereken başka şeyler vardı. Çünkü evinin yokunun nerde olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ormanın içinden gitmeye karar verdi. Çünkü kendi evlerinin yolu da ormanın içinden geçiyordu.
Doğru yolda olduğunu düşünmüştü ama çalılıklar artmaya başlamıştı. Ağaçlar gitgide sıklaşmış ve güneş görünemez hale gelmişti. Karanlıktan korkmuyordu fakat bazı hayvan sesleri ve ağaçlara konan kargaların çıkardığı gaklama sesi (burda türkçemize yeni bir kelime katmış bulunuyorum.)onun ürkmesine neden olmuştu.
Bir süre sonra bu yolun evine giden bir yol olmadığını anlamıştı. O yüzden bir ağacın dibine oturmuş ve kendini derin bir uykuya bırakmıştı. Biraz dinlenmeye ve kafasını toparlamaya ihtiyacı vardı.
—4 saat sonra—
4 saatin sonunda gözlerini zoraki olarak açmıştı. Çünkü ağacın dalında duran kuş tam kendi alnının ortasına pislemişti. Levi ise alnında duran sıcak akışkan sıvıyla uykusundan sıçrayarak uyanmıştı.Bir yandan yanında peçete olmamasına üzülüyor diğer taraftan da kuşa küfürler saydırıyordu.
Biraz daha bilmediği bu ormanda yürümeye başladı. Bilmem kaç saattir yürüyordu ve bu artık onu çok yormaya başlamıştı. Hava kararmış ve orman kurt ulamalarıyla dolmuştu.
Az da olsa korkuyordu fakat geri dönmeye hiç de niyetli değildi. Yine onun altında yaşamayı istemiyordu. Sadece birkaç gün geçmişti belki ama onu bir türlü sevememişti.
-ya da o öyle düşünüyordu.-Bir anda arkasında büyük sivri dişli bir kurt belirmişti. Levi önce sakin kalmaya çalışmış fakat titremekte olan bacakları yüzünden bunu başaramamıştı. Kurt ona daha fazla yaklaşmaya başlayınca Levi arka cebindeki bıçağı kurta fırlatmış ve var gücüyle koşmaya başlamıştı. Aynı zamanda arkasına bakıyor ve kurtun bacağını yaraladığı için gelemeyeceğini düşündüğünden rahatlıyordu.
Fakat çok geçmeden Levi'nin önüne kurtlardan daha fazlası belirmişti. Ne yapacağını bilemeden var gücüyle ters yöne arkasına bakmadan koşmaya başladı. Bir anda ormanın içinden gelen derin bir kükremeyle hem o hem de kurtlar bir süre durmuş sesin kaynağını arıyordu.
Bir süre sonra Levi daha fazla dayanamamış ve sanki 'işim bitti buraya kadar' dercesine dizlerinin üstüne çökmüştü. Gözyaşları yanaklarından hızla süzülüp çenesinde birleşirken çalılardan ne çıkacağına bakıyordu merakla. Gördüğü kişi karşısında kendisi de çok şaşırmıştı.
"E-Eren..."
Eren hızla Levi'nin yanına gelmiş ve onu kendine yaslamıştı. Levi ise ona karşılık vermişti. Kafasını onun geniş omzunun içine gömmüştü.
(Merak etmeyin tabiki kurtlar onları izlemek için burada değiller :D)
Bir anda arkalarındaki kurtlar atağa geçmiş ve biri Eren'in bacağından diğeri ise kolundan ısırmışlardı. Eren ise buna şiddetli bir haykırma ile karşılık veriyordu. Bir yandan elini sallayıp elini ısıran kurtu ağaca savururken diğer eliyle de bacağındaki kurtu tuttuğu gibi diğer kurtların üstüne fırlatıveriyordu. Bir süre sonra kurtlar derin bir ulama çekmiş ve oradan ayrılmışlardı.
Meydanda sadece acıdan kıvranan bir Eren ve hala olayların sokunu atlatamamış be gözleri yaşlı bir Levi vardı. Levi yaptığı şeyin farkına vardıkça tekrar tekrar gözleri doluyor Eren ise her seferinde onu göğüsüne daha sıkı bastırıyordu.
Fakat Levi ne kadar hıçkırsa da hıçkırıklarının arasındasından Eren'in sesi çok rahat duyulabiliyordu.
"Hadi evimize dönelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Beauty and the Titan」
RomanceEren, varlıklı bir ailenin oğludur. Fakat kendisi ailesi kadar kibar ve saygılı değildir. O ailesinin aksine bir katildir. Geçmişte sayısız kişi öldürmüştür. Böylesine bir çirkinlik ise sadece ona verilen küçük bir cezadır. 13 yıl gibi uzun bir za...