—O sırada aşağıda—
Levi ve diğerleri tam bir bütün halinde çalışıyorlardı. Her be kadar ona saçma gelse de eşyalarla birlik olması işine yaramış gibi görünüyordu. Yanlız bir problem vardı. Erwin'i etrafta göremiyordu.
Endişelenmiş ve hemen Erwin'i aramaya başlamıştı. Eşyalar da diğer insanların hakkından geliyordu. Hele ki gardrop çok iş yapıyordu. Çoğu kişinin işini bitirmişti bile.
Aklına gelen fikir ile direk üst kata çıktı. Çünkü Erwin'in bu kalabalıkta aralarından geçip görünmeden üst kata çıkması hiç de zor değildi.
Tam merdivenlere yönelmişti ki yüksek sesli bir inleme duydu. Bu inleme Eren'den başkasına ait olamazdı. Merdivenlerden hızla çıkmaya başlamıştı. Adımlarını her basamakta hızlandırıyordu.
Sonunda bitmek bilmeyen merdivenleri çıkmış ve Eren'in olduğu kapının önüne gelmişti. Kapı açıktı ve içeriden sesler geliyordu. Elindeki sopasını arkasına sakladı.
Hızlıca kapıyı açtı. İçeride aşağıya düşmekte olan bir Eren ve ona kılıcını doğrultmuş onu öldürmeye çalışan bir Erwin vardı.
Levi yavaş adımlarla kendisini fark etmeyecek şekilde odanın karanlık tarafından ilerledi. Erwin tam kılıcını Eren'e doğrultmuştu ki Levi elindeki sopayı sert bir hamleyle kafasına indirdi.
Sersemlemiş Erwin dengesini kaybetti ve en yakınındaki dolaba tutundu. Şuan için tam net göremediği gözlerle karşısına baktı. Boynundan vurulmadığı için bayılmamıştı.
Gözlerini yavaşça araladı ve karşısındaki Levi'ye baktı. Başını öne eğdi ve yüzüne alaycı bir tebessüm kondurdu.
"Levi... Bana o canavarı koruduğunu söyleme sakın!"
Levi konuşmadı sadece elindeki sopaya daha sert sarıldı. Bu arada Eren bunu fırsat bilmiş ve kendini üç defa ileri geri sallayarak kendisine çok uzak olmayan karşı balkona atmaya çalıştı. Balkonun kıyısındaki demirliklere zorlukla tutundu ve kendini yukarı çekerek balkonda yerini aldı.
Karşısındaki Levi'a bakıyor ve Erwin'in onu incitebileceği düşüncesi doğuyordu zihninde. Sağ elindeki derin kesiğe baktı ve aslında ne kadar da zayıf olduğunu fark etti.
Levi temkinli adımlarla geriye doğru ilerliyordu. Bir nevi Erwin ile olan mesafesini korumaya çalışıyordu. Öfkeden deliye dönmüş Erwin ise etrafa boş sözler yayıyordu.
"Senin hiç böyle zevklerin olduğunu bilmezdim.
Pardon ama bu lamanın nesinden hoşlandın acaba?"Saçı başı birbirine karışmış, sanki deli hapisanesinden çıkmış bir zanlı edasıyla kendisine yarım yamalak adımlarla ilerliyordu.
"Önemli olan sadece dış görünüş değil Erwin. Sen sadece paradan şımarmış kendini herkesten üstün gören bir ukaladan fazlası değilsin."
Erwin gözünü Eren'e çevirdi. Çıldırmışçasına kılıcını yerden alıp delicesine koşmaya başladı. Kırık cam duvarlardan hızla zıplamış ve karşısındaki balkona ulaşmayı başarmıştı.
(Gören de der sanki Cüneyt :D)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Beauty and the Titan」
RomanceEren, varlıklı bir ailenin oğludur. Fakat kendisi ailesi kadar kibar ve saygılı değildir. O ailesinin aksine bir katildir. Geçmişte sayısız kişi öldürmüştür. Böylesine bir çirkinlik ise sadece ona verilen küçük bir cezadır. 13 yıl gibi uzun bir za...