#12 beauty and the titan

964 73 73
                                    

Yha e-posta onaylamayı bir türlü yapamadım hiç bir yoruma cevap veremiyorum.
Çıldırıyorum!

Levi odanın ortasında 2 saattir dönüyordu. Eren'in dün ona dediklerini unutamıyordu. Her hatırladığında utancından kıpkırmızı oluyor ve kalbi var gücüyle çarpıyordu.

"Seni seviyorum Levi..."

Utancından kafasını yastığa gömmüştü tekrardan. Fakat elinde sonunda yemek için aşağı inmesi gerekiyordu. Belki de sırf kendini üzmemesi için böyle söylemişti. Belki de farklı anlayıp yanlış düşüncelere kapılmamalıydı. Sonuçta ne o bir canavarı sevebilir ne de bir canavar ona aşık olabilirdi.

Aşağıya inerken gözü tekrardan kilitli odaya ilişti. İçeride ne olduğunu çok merak ediyordu. Bir gün Eren'den o anahtarı mutlaka alıp o odaya bakacaktı. Ama şimdilik bunu es geçmeliydi.

Aşağıya indi. Eren aşağıdaki masada oturmuş onu bekliyordu. Kısa bir selamlaşmanın ardından Levi de masanın diğer ucuna oturmuştu.

Levi yemeğini yemeye başlamış aynı zamanda göz ucuyla da Eren'e bakıyordu. O da yemeğini yiyordu. Ama ona her baktığında dün gece dedikleri aklına geliyordu.

Levi kahvaltısını bitirmiş odasına çıkıyorken arkasından ona gelen Eren'i fark etti. Eren Levi'nın kolundan tutmuş ve gitmesini engellemişti.

"Levi seni götürmek istediğim bir yer var."

Levi de itiraz etmemiş ve onun arkasından yürümeye başlamıştı. Sonunda bir odanın önüne geldiler. Eski bir odanın. Levi buranın kullanılmayan bir yer olduğunu düşünmüştü ilk başta. Fakat Eren kapıyı açınca buranın devasa bir kütüphane olduğunu görmüş ve gözlerini olabildiğince açmıştı. Yukarı raflara bakmaya çalışırken kafasını kaldırıyor ve uzun raflar boynunu ağrımasına neden oluyordu.

"(Kısık bir sesle) Burası büyüleyici..."

"(Kıkırdayarak) Değil mi? Uzun zamandır sana burayı göstermeyi planlıyordum.

Levi hemen kütüphanenin içine girmiş ve raflardaki kitapları incelemeye başlamıştı. Hepsi bir birinden güzeldi. Onları incelerken bile kaybediyordu kendini. Eren de kütüphanenin içindeki bir masaya oturmuş onu izliyordu. Onun böylesine bir durumda ne kadar tatlı olduğunu da düşünmeden edemiyordu.

Levi en az 1 saattir alt raflardaki kitapları inceliyordu. Şimdi ise incelemeyi bitirmiş ve Eren'in yanına doğru gitmişti. Daire masada onun karşısına oturmuştu.

"Burası harika Eren. Burda günlerce vakit geçirebilirim."

"(İçinden)Keşke onun yerine benimle vakit geçirsen Levi."

"İstediğin zaman buraya gelebilirsin."

Levi yavaş yavaş kilitli odanın da konusunu açmak istiyordu. Eren'in keyfi yerindeydi ve ne olduğunu öğrenmesi için tek şansı bu olabilirdi. Aksi takdirde o anahtarı ondan gizlice almak zorunda kalıcaktı.

"Uhm. Geçen gün malzeme ararken kilitli bir oda görmüştüm. Boynundaki anahtar o odanın olmalı galiba."

"Aynen, öyle"

"Bu evde sadece biz varız değil mi?"

"Evet... sanırım. Levi neden böyle garip sorular soruyorsun."

"H-hiç birgün bana o odayı da gösterir misin?"

Eren kendisine yalvaran gözlerle bakan Levi'yi geri çevirmekte her ne kadar zorlansada yapmak zorundaydı. Ona o odada ne olduğunu gösteremezdi.

"Olmaz."

"Yha neden ama?!"

"Levi ikiletme şu lafımı."

Levi bıkkınlıkla sandalyesinde geriye yaslanmış ve derin bir 'of' çekmişti. Eren bu koca evde onun sıkıntısını anlayabiliyor fakat elinden bir şey gelmiyordu.

Levi yavaşça ayağa kalktı ve raflara doğru ilerlemeye başladı. Raflarda gezindi ve günlerdir okumak istediği kitabı eline aldı. Eren'den bu kitabı okumak için izin isteyip kütüphaneden yavaş adımlarla çıktı.

—Geceyarısı saat 14.56—
Levi Eren'den aldığı yeni kitabı alıp okumuş ve okurken uykuya dalmıştı. Onu bu uykusundan kaldıran da dışarıdaki fırtına ve gök gürlemeleri olmuştu. Levi'nin korktuğu çok az şey vardı ve gök gürültüsü de onlardan biriydi.

Aniden çakan şimşekle yorganın altına girmiş fırtınanın bitmesini beklemeye başlamıştı. Ama nafile. Levi ne yapacağını nasıl yatacağını düşünürken aklına Eren geldi. Ama aklıma gelen bu fikri utanıp zihninden silmeye çalıştı.

Fakat en mantıklı çözüm yolu olarak bu gelmişti aklına. Çünkü evdeyken böyle bir durum olsa Mikasa ile beraber rahatlıkla yatabilirdi.

Yastığını aldı ve yavaş adımlarla Eren'in kapısının önüne geldi. Derin bir nefes aldı ve kapısını açtı. Eren yatıyordu. Yavaşça yanına gitti ve onu hafifçe dürttü. O da yavaştan gözlerini açmış karşısında bir adet Levi görmüştü. O ona soru sorar gözlerle bakarken Levi de o gözleri sözleriyle tamamlıyordu.

"Ş-şey... yatamadım da."

Eren bu tatlılık karşısında onu yememek için kendini zor tutarken onun ne kadar komik olduğunu düşünüyordu.

"Sakın bana karanlıktan korktuğunu söyleme."

"Hayır!... gök gürültüsünden... korkuyorum."

"Ve? Benden ne istiyorsun fırtınayı durdurmamı mı?"

"(İçinden) Salak!"

"H-hayır... uhm... yanında yatabilir miyim?...(sesi kısılarak) diyecektim..."

Eren başta şaşırmış sonra yorganı açarak Levi'ye gel işareti yapmıştı. Levi utanarak yanına gitmiş ve yorganın içine girmişti. Eren şuan gerçekten bu duruma çok zor dayanabiliyordu. Yanında resmen minnacık bir bebek uzanıyordu ona göre.

(Levi 1.60 Eren 2 metre
Acı ama gerçek)

Aniden kopan şimşekle Levi kafasını hızla Eren'in göğüsüne gömmüştü. Eren de onu teselli etmek amacıyla kollarını sımsıkı Levi'ye sarmış ve kulağına eğilmişti.

"(Fısıldayarak) Biraz böyle kalalım."

「Beauty and the Titan」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin