#13 beauty and the titan

910 75 39
                                    

Eren sabah kalktığında yanında Levi'yi görememişti. Korkuyla yatağında doğruldu ve hızla aşağı kata indi. Mutfağa baktı, içeriye, salona baktı ama onu bir türlü bulamadı.
Üst katı gezerken kilitli odanın açık olduğunu görmüş ve telaşla boynundaki kolyeyi yoklamıştı.

Kolye ve Levi ortada yoktu. Eren aniden yaslı olan kapıdan içeri girmiş ve yerde dizlerinin üstüne çöküp ağlayan bir Levi görmüştü.

"(İçinden)Bu hiç iyi olmadı."

Eren yavaş adımlarla Levi'nin yanına gitmiş ve omuzuna dokunmuştu. Levi onu görür görmez korkmuş ve odanın diğer tarafına sürüklenerek kaçmıştı.

Tabi odada tabutun içinde önü çiçeklerle dolu bir ceset görmeyi beklemiyordu. Solmuş buz gibi teni ve çürümeye yüz tutmuş bedeni.

"D-dokunma bana!"

Eren sakinliğini korudu ve karşısına geçerek oturdu. Ayaklarını uzattı. Bir süre sessiz bir ortam oluşmuştu. Levi istemsiz bir biçimde titriyordu. Eren de onun bu halini gördükçe rahatsız oluyordu.

Uzun sessizliği bozan Eren'in gür sesi olmuştu.

"İlk canavara dönüştüğüm gece...
Kendimi kontrol edemedim ve annemi boğazlayarak öldürdüm..."

Levi sesini çıkarmadan Eren'i dinliyor ama hala korku dolu bakışlarını saklayamıyordu.

"Bu dünyada en çok değer verdiğim kişiyi kendi ellerimle öldürdüm..."

Eren'in boğazı düğümlendi konuşamadı bir süre. Gözleri dolmuş ve önünü göremez hale gelmişti.

"Belki şimdiye kadar onlarca insan öldürmüş olabilirim... Ama ben bunu istememiştim...Bu bambaşka..."

Eren akmaya engel olamadığı gözyaşlarını sildi ve devam etti.

"B-ben hala bir bebek gibiyim! Onu öldürdüm ama o olmadan burada tek başıma kalamıyorum... (hıçkırır) hepsi benim suçum..."

Levi'nin korkusu az da olsa dinmişti. Kendisini de öldüreceğini düşündüğü için korkmuştu fakat şimdi istemeyerek öldürdüğünü anlamıştı.

Ayağa kalktı ve yavaş adımlarla yanına yanaştı. Boynuna asmış olduğu çarşafın ucunu tuttu ve ağızından şu sözler döküldü.

"Bu... benim annemin elbisesinin bir parçası..."

Eren sulu gözlerini Levi'nin elindeki çarşafa çevirdi.

"Ben de onu kurtaramadım..."

Levi gülümseyerek Eren'e baktı. Eren de aynı şekilde ona bakıyordu. Gözlerini bir saniye bile olsun ayırmıyorlardı birbirlerinden. En son Levi'nin ağızından döküldü sözler.

"Eren... sen aslında iyi birisin değil mi?"

—Akşam saat 19.01—

Eren bir yandan yemeğin başına oturmuş Levi'yi bekliyor, bir yandan da sabah ona dediklerini düşünüyordu.

"Sen aslında iyi birisin değil mi?"

Onu bu düşüncelerden ayıran sandalyenin sürtülme sesi olmuştu. Levi karşısına oturmuş yemeğini yemeye başlamıştı. Fakat Eren henüz hiçbir şeye elini dahi sürmemişti. Bu durum Levi'nin tuhafına gitmişti. Normalde o sofraya oturduğu anda yemeklere saldırır, tüm yemekleri anında silip süpürürdü.

Konuyu tabiki de kapatmak istiyordu. Hala gördüklerini unutmuş değildi. Hala korkuyordu ama onun bunu bilerek yapmadığının da farkındaydı. O yüzden Eren'den korkmuyordu.

"Yaz... Yazları ne yapıyorsun?..."

Eren gözlerini önündeki yemekten çevirip kendisine bakmıştı. Bitkin ve bezmiş bir şekilde cevap verdi.

"Hiçbirşey..."

Yemeğini yemeye devam etti.

"Hiç bahçeyi temizlemeyi düşündün mü? Yazın evin en güzel köşesi orası."

"Bahçenin temizliğini yapmak çok zahmetli. Belki bir hayırsever gelip de temizler belli mi olur?"

"Eren ben şaka yapmıyorum."

"Bende öyle."

"Neden Petra temizlemiyor?"

"Petra'ya söyledim ama çıkmamam gerektiğini tekrarlayıp duruyor. Birisi beni görmemeliymiş."

"Anladım."

"Ama eski günlerde sarayın önünde arkadaşlarımla birlikte oynayıp gülüp eğlendiğimi hatırlayınca... o kadar da kötü fikir değilmiş."

Levi çayından bir yudum alırken göz ucuyla Eren'e bakmıştı. Eren pencereye doğru bahçeye bakıyordu. O gülümsüyordu. Onu nadiren böyle görüyordu. Hiç olmadığı kadar huzurlu görünüyordu.

Bir süre sonra yemekleri bitmiş ve Levi odasında bıraktığı kitabını alıp içerde okumaya başlamıştı. Artık Eren'den kaçma gibi bir niyeti yoktu. Her ne kadar burada yeni olsa da ona ısınmaya başlamıştı.

「Beauty and the Titan」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin