Levi yavaş adımlarla, onu dinlediğini belli etmeyecek şekilde tekrardan mutfağa yöneldi. Sanki mutfakta birşeyler yapıyormuş gibi gözükmeye çalıştı. Birkaç dakika sonra ise yanına Petra gelmişti. Bu onu sorguya çekmesi için iyi bir zamanlamaydı.
"Hah? Burda ne yapıyorsunuz."
"Seni göremeyince merak etmiştim. Mutfağa geldim ama seni göremedim. Ben de sen gelene kadar buraları biraz toparlayayım dedim."
"Uhm anladım...
Peki beni neden aramıştınız?"Petra zeki bir kızdı. Oğlanın ona ne soracağını az buçuk tahmin etmişti. O yüzden kendini kasmasına gerek yoktu.
"Ş-şey Eren ile ilgili bazı şeyler..."
"(İçinden) Tam tahmin ettiğim gibi."
"Merak ettiğiniz herşeyi sorabilirsiniz. Size yardımcı olmak için buradayım."Levi derin bir nefes aldı ve sözüne başladı.
"Eren... Nasıl bu hale geldi biliyor musunuz?"
Petra bu sorunun eninde sonunda geleceğini biliyordu. Onun Eren hakkında herşeyi bilmesini istiyordu. Belki olayları öğrenirse ona karşı bakış açısı değişirdi.
"Efendim çocuk yaşta intikam peşinden koşan bir katildi. Ayrıca krallığın gelecek varisiydi. Ancak hiçbir halk kralının bir katil olmasını istemez..."
"S-sonra ne oldu peki?"
"Herkes onu dışlardı. Doğru dürüst konuştuğu tek yakın dostları ve annesi vardı. Babası onun taç giyme töreninden bir gün önce krallıktan ayrıldı. Neden gittiğini veya nereye gittiğini bilmiyoruz."
Mutfaktaki küçük daire masanın etrafına konulmuş sandalyelerden birisini çekti ve oturdu. Daha sonra sözüne kaldığı yerden devam etti.
"Taç giyme töreninde fırtınalı bir hava vardı. Bazıları töreni ertelemeyi istedi fakat Eren buna karşı çıktı. Tören devam etti. Fırtına ve sağanak yağış birbirine karışmıştı adeta. Yanlış hatırlamıyorsam taç töreni bittikten hemen sonra odasına gitmiştim."
Petra'nın yavaştan gözleri dolmaya başlamıştı fakat bunun bitirmesi gereken bir hikaye olduğunun da farkındaydı.
"O zaman böyle bir görünüşe bürünmüştü. Türlü türlü büyücülere gittik. Hepsi de bunun bir lanet olduğunu söyleyip duruyordu. Ancak kimseye bu durumdan bahsedilmedi. Halka onun aynı babası gibi krallıktan kaçırıldığı haberini yaydılar."
"Böyle bir hikaye beklemiyordum. Peki seni zorlamayacaksa bir soru daha sorabilir miyim?"
"Tabi ki de."
"Onun... bu durumdan kurtulmasının bir yolu yok mu?"
"Aslında bir yolu var. Kehanete göre lanet 13 yıl sürermiş. Bu süre zarfında kendisini birine aşık etmesi gerekirmiş. 13 yıl sonra kimseyi kendine aşık edemezse... maalesef ölücek."
Levi Petra'nın dediklerini idrak etmeye çalışıyor bir yandan da ağzı açık onu dinliyordu. Şimdi Mikasa'yı neden bu kadar bırakmak istemeyişini anlıyordu. Çünkü burası çok uğranmayan bir yerdi ve böyle bir yere bir kızın gelmiş olması onun kurtuluşu olabilirdi.
"Özür dilerim... Hiç bu tür sorunları olabileceğini düşünemedim."
"Sizin suçunuz değil kimse böyle olduğunu bilemezdi."
Şimdi ise Levi aklına takılan son sorusunu sormaya çalışıyordu.
"P-peki siz Eren'in nesi oluyorsunuz?"
Kız güleryüzle karşısındaki adama cevap verdi.
"(Gülümseyerek) Dadısı"
—gece yarısı saat 01.46—
Levi'ı hala uyku tutmamıştı. İlginç bir şekilde Eren'i düşünüyordu. Nasıl kurtulabileceğini düşünüp duruyordu. Öleceği düşüncesi aklına geldikçe gözleri doluyor ve kafasını yastığa basıyordu.
Bir süre sonra kapısı çalındı. Gelen kişiyi tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Gelen kişi ya Eren'di ya da Petra'ydı. Ve tahmin ettiği gibi odasına Eren gelmişti.
Levi hızla kapıyı kapatmaya çalıştı fakat Eren koca ayağını araya koyarak içeri geçmek için yer açtı kendine.
"(Ağlamaklı bir ses ile)N-neden geldin yatıyordum."
"Levi...Yatmadığını biliyorum. Ne oldu anlatacak mısın?"
Levi yatağına geçip oturmuş, Eren ise onun yanına oturmuştu. Levi ani bir refleksle o küçük kollarını hızla Eren'e sarmış kafasını göğsüne gömmüştü. Eren bu hareketine ne kadar şaşırsa da o da refleks olarak ellerini Levi'a sardı ve tüm vücudunu kapladı. Fakat Levi Eren'i çok sıkıyordu. Eren ise buna bir anlam verememişti.
"L-Levi sen iyi misin? Herşey yolunda mı?"
"B-ben çok üzgünüm Eren! Böyle bir durumun olduğunu bilmiyordum. B-bilseydim Mikasa'yı bırakmazdım. B-ben gerçekten çok üzgünüm Eren!"
Bir süre Eren'den ses gelmedi. Levi merakla kafasını kaldırdı ve yüzüne baktı. Eren ona gülümsüyordu.
"Dert ettiğin şey bu muydu?"
Eren Levi'ı tekrardan göğüsüne bastırdı. Levi de ona daha sıkı sarılıyordu. Fakat gözlerinin dolmasına engel olamıyordu.
"Sorun değil..."
Eren Levi'nin saçlarına eğildi ve onu kendine çeken muhteşem parfüm kokusunu içine çekti.
"Ben...
Seni seviyorum Levi."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Beauty and the Titan」
RomanceEren, varlıklı bir ailenin oğludur. Fakat kendisi ailesi kadar kibar ve saygılı değildir. O ailesinin aksine bir katildir. Geçmişte sayısız kişi öldürmüştür. Böylesine bir çirkinlik ise sadece ona verilen küçük bir cezadır. 13 yıl gibi uzun bir za...