Levi o gün Eren'in soğuk cesedinin yanında belki günlerce ağladı. Ama ağlamak işleri düzeltmeyecekti. Tekrardan şu hayatta en çok değer verdiği bir insanı kaybetmenin acısını yaşıyordu.
Neden ona yardım etmemişti? Neden daha önce gelmemişti? Neden Eren'i durdurup hayatına mal olmuştu. Eren öleli çoktan bir haftayı geçmişti. Şuan ise onun yapabileceği tek şey vicdan azabıyla yaşamak olucaktı.
—Şakalar komiklikler her neyse kitabın özüne dönelim—
Levi hıçkırıklar içinde Eren'in buz gibi soğuk bedenine sarılmıştı. Gözlerini sıkıca kapamış ve hıçkırıklarını çoğaltmıştı. Gerçekten de böyle mi olucaktı? Onu öylece bırakıp gidecek miydi? Son sözleri bu mu olucaktı?...
Birden sarıldığı vücudda bir sarsıntı hissetti. Hıçkırıklarını hafifletti ve yumduğu gözlerini yavaşça açarak tekrardan Eren'e baktı. Gördüğü şeyle birlikte gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Eren'in etrafını sarı parlak tozlar kaplamıştı. Eren sarı renk tozların arasında kaybolmuştu. Levi iyice yaklaştı ve neler olduğunu anlamaya başladı. Sarı parlak tozlar hafiften yayılmaya başlayınca gözlerini yerinden çıkacaklarmışçasına açıverdi.
O eski korkunç, çirkin canavar gitmiş, yerini kahverengi uzun saçlı, esmer tenli ve önceki haline göre daha kısa, zayıf bir oğlan geçmişti.
-Aynı zamada eren bu lanetten kurtulmuşken aşağıdaki eşyaların da eski hallerine döndüklerini unutmayalım-
Levi şaşkınlıkla ona bakarken aynı zamanda burada neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Elini nazikçe önündeki oğlanın yanaklarına götürdü. Tenine değdiği zaman vücuduna hafif bir titreme gelmişti.
Fakat aldırmadı. Elleriyle nazikçe yanağını okşadı ve onun duyamayacağı kadar kısık bir şekilde fısıldadı.
"(Fısıldayarak) Eren..."
Önündeki oğlan gözlerini biraz sıktı daha sonra ise gözlerini aralayarak kafasını yana çevirdi. Levi'yi görmesi ile yüzüne bir tebessüm yerleştirdi.
Eren hafiften doğrulmaya çalıştı. Yaraları mucizevi bir şekilde bir anda iyileşivermişti. Önceden giydiği kıyafet ise üstünde çuval misali duruyordu.
Levi Eren'e baktığında ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu. Daha fazla dayanamadı ve kollarını sıkıca Eren'e sardı. Ağladığını görmemesi için kafasını onun boyun girintisine soktu.
Eren ise kendi başını onunkine yaslamıştı. Eski sıkıcı hali gitmiş yerine çok başka biri gelmişti adeta. Sevdiği oğlanın kokusunu bir kez daha içine çekti.
Onlar sarmaş dolaşken merdivenden ayak sesleri duyuldu. Levi yavaşça ayrıldı Eren'den. Olabildiğince yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Her ne kadar şuan bunun sırası olmasa da yüzüne baktıkça yanaklarının kızarmasına engel olamıyordu. Çünkü karşısındaki adam sandığından daha yakışıklıydı.
Kapı aniden açıldı ve Levi'nin daha önce hiç bu evde görmediği kişiler girdi. Fakat Eren'in gözleri onları görünce ışıl ışıl parlayıvermişti. Ayağa kalktı ve koşarak yanlarına gitti.
Var gücüyle kollarını sarı saçlı, mavi gözlü çocuğa, ardından at kuyruklu kıza sarmıştı. Sırayla odaya gelen herkese sarılmıştı.
Eren bir anda Levi'nin de burada olduğunu hatırlarmışçasına yüzünü ona döndü ve karşısında bulunan arkadaşlarını tek tek tanıtmaya başladı.
"Eh tanıştırmayı unuttum. Levi, bunlar Sasha, Jean, Connie, Armin, Marco, Annie ve Reiner. Hepsi benim en yakın arkadaşlarım."
Levi şaşkınlıkla karşısındaki yavancı yüzlere baktı. Şok halinde konuşmaya çalıştı.
"M-memnun oldum."
Sasha sanki ondan şüphelenmişçesine ona doğru yaklaştı. Yüzünü onun yüzünün hizasına indirdi ve çatık kaşlarla ona doğru baktı.
"Peki bu kim Eren?"
Eren yüzüne sinsi bir gülümseme kondurdu ve kısık gözleriyle Levi'ye baktı.
"Kendisi aşık olduğum biri... şuan için
Ama... belki ileride eşim olmayı kabul eder?Soru sorarcasına gözlerini Levi'ye çevirdi. Levi ilk başta dediklerini idrak etmeye çalıştı. İdrak ettiği anda kafasını hızla sağa çevirdi ve kırmızının kırk tonuna bürünmüş yüzünü saklamaya çalıştı.
"Woah demek bizi sen kurtardın!"
Sasha hızla Levi'nin üstüne atladı ve sımsıkı sarıldı. Acıkmışçasına ağızının salyası akmıştı. Levi bundan her ne kadar tiksinse de şuan için önemsemedi.
"Teşekkür ederim! Bir an hep buzdolabı olarak kalıcağımı düşünmüştüm! O etleri yiyememek çok acı olurdu! Tanrım!"
Levi onların aşağıda birlikte dövüştükleri eşyalar olduğunu anlamıştı. Fakat şuan için aklı hala Eren'in söylediği sözdeydi.
Eren onun bu utangaç halini görüp gülmüştü. Onu utandırmak hoşuna gidiyordu. Yavaş adımlarla yanına doğru ilerledi. Tam karşısına çömeldi ve iki elini yanaklarına koyarak Levi'nin saklamaya çalıştığı yüzünü ortaya çıkardı.
Ona her baktığında ona bir kez daha aşık oluyordu. Kendisini baştan çıkaran bir yapısı vardı. Peki o gün Mikasa'yı bıraktığı için mutlu muydu? Kesinlikle!
Yüzlerini biraz daha yaklaştırdı. Nefesleri birbirine karışmıştı. Burunları bir birine değiyor, ikisi de heyecandan kısık kısık nefes alıyordu. Biraz daha yaklaştı. Yüzleri arasındaki mesafe iyice kapanmıştı. Ardından Eren tahrik edici bir sesle konuşmuştu.
"Levi... (kulağına fısıldayarak) Biliyor musun senle tanıştığımdan beri hep bunu yapmak istemiştim."
Levi, Eren'in ne yapacağını anlamışçasına gözlerini sımsıkı yummuştu. Eren ise onun bu haline ufak bir kıkırdamayla karşılık verdi. Biraz daha yaklaştı ve kendi dudaklarını onun sıcak dudaklarına bastırdı. Sonunda hayalindeki o dudaklara kavuşmuştu. Bunlar onların aşklarının bir mührüydü.
Hiç bitmeyecek olan aşklarının...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Beauty and the Titan」
RomanceEren, varlıklı bir ailenin oğludur. Fakat kendisi ailesi kadar kibar ve saygılı değildir. O ailesinin aksine bir katildir. Geçmişte sayısız kişi öldürmüştür. Böylesine bir çirkinlik ise sadece ona verilen küçük bir cezadır. 13 yıl gibi uzun bir za...