Keyifli Okumalar...
Devir, yaşam tarzları, insan, mekân ne varsa değişir. Dünya üzerinde birçok şey değişime açıktır. İyi ya da kötü değişimler yaşanır ve insanlar genelde kendileri içlerinde olduklarından bu değişimleri fark etmezler. Oysa kısacık ömürlerini biri kaleme alsa ve daha sonra okutsa kendileri de o kısa ömürlerine sığdırdıklarına şaşırır ve değişimleri fark ederdi. Hem kendilerindeki hem de toplumdaki... Pınar, elinde süpürgeyle durmuş dakikalar önce temizlediği oturma odasına bakarken sanki kendi yaşamının kitabını okuyordu.
Belki mekânı değişmemişti ama kendisi değişmişti. Bunu her durumda net bir şekilde fark ediyordu. Dillere pelesenk olmuş bir söz duyardı: 'Hapishane insanı değiştirir.' Ondaki bu değişimlerin sebebi de bu muydu? Büyümüş, olgunlaşmıştı. Yaşama bambaşka bir pencereden bakmaya başlamıştı. Çocuksu hayallerini bir kenara itmiş gerçekliğin eteğine sarılmıştı.
Elindeki süpürgeyi duvarın kenarına bıraktıktan sonra bakışları duvardaki saate kaydı. Yarım saate kalmaz Savaş'ın geleceğini düşünüyordu. Adımları mutfağa doğru yöneldi. Demliğin içinde kalmış çay otunu boşalttıktan sonra ocağın üstüne çay yapmak için su koydu ve yere çöküp çekmecedeki poşeti çıkardı. Poşetin içinde biriktirilmiş tarifleri halının üzerine döktüğünde bakışları hafızasında kalan o tanıdık kâğıt parçasını aramaya başlamıştı bile. Annesinin en sevdiği şeylerden birisi de nerede tarif bulsa itinayla biriktirmesiydi. Bazen birisinden yeni bir tarif duyar ve onları Pınar'a düzenli bir şekilde yazdırırdı.
Birkaç dakikalık aramadan sonra parmakları sararmış kâğıt parçasıyla buluştu. Dudaklarında hüzünlü bir tebessüm kendine yer edinmiş annesinin yaptığı sıcak kekin kokusu burun deliklerinden içeri dolmuştu. Hatıraların kokusu olur muydu? O kokuyu yıllar geçse de duyumsamak mümkün müydü?
Sesli bir şekilde içini çekerek dağıttığı tarifleri hızla poşetin içine topladı ve çöktüğü yerden kalktı. Kek için gerekli olan malzemeleri dolaptan çıkardıktan sonra malzemeleri karıştırmak için derin bir kap alarak kekin hamurunu yapmaya başladı. On beş dakika sonra keki fırına vermiş ve çıkan bulaşıkları halletmiş durumdaydı. Elinde Savaş'tan aldığı kitabıyla mutfağın köşesine tünemiş bakışları fırından kitaba gidip geliyordu.
Kitapta olan dikkati elinin sızıyla sık sık dağılıyordu. Savaş'ın sabah yaptığı pansuman ıslanmıştı. Ağrı kesici içmek için elindeki kitabı bırakıp ayağa kalkmıştı ki kapının sesiyle ilaç içmeyi bir süre erteleyip kapıya yöneldi. Zar zor tutan kapıyı açtığında Savaş ve iki adam karşısında duruyordu.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk, ev müsait mi? Girelim mi?"
"Müsait." Pınar, kapının önünde durmayıp yana doğru çekildiğinde adamlar içeri girdi.
"Bu kapı değişecek bir de oturma odasının penceresi." Savaş adamlarla konuşmaya başladığında Pınar sessizce yanlarından ayrılıp mutfağa gitti ve fırını kapattı. Fırının kapağını açıp iki bezle kek kalıbını kavrayarak dikkatli bir şekilde tezgâhın üzerine çıkarmıştı ki Savaş mutfaktan içeri girdi.
"Çok güzel kokuyor ve görünüyor. Umarım bir dilim yeme hakkım vardır."
"Var tabii ki. Hatta çay bile yaptım, adamların işleri uzun sürer mi?"
"Bir saate kalmaz bitermiş."
"Yorgun halinle bir de benim için uğraşıyorsun."
"Ben gayet iyiyim."
"Yüzün pek öyle söylemiyor."
"Ne söylüyormuş?"
"Ben yorgunum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIM
General FictionHapisten yeni çıkmış bir kız... Köyde sınıf öğretmenliği yapan bir adam... Birbirinden farklı bu iki insanın bir araya gelmesinin hikâyesi.