Bölüm -35- Taşınma...

3.8K 473 91
                                    

Keyifli okumalar... 💫💫

Şehirler... Yüzlerce, binlerce insana ev sahipliği yapan şehirler ve o şehirlere insanların yüklediği anlamlar... Bazı şehirler çok sevilir bazıları nefret edilir, yaşanmışlıkların yön verdiği bir duygu selidir aslında.

Kimi şehirleri ardında bırakır gidersin de gittiğin yerde de yüreğinde taşırsın. Kimisini ise hiç anmaz, anımsamazsın. Kapanmış, kutulanmış eski bir defter gibidir. Göz önünden, zihin süzgecinden uzakta tozlanmaya terk edilmiştir.

Pınar, bir hafta önce Savaş'ın verdiği tayin haberinden sonra sık sık kendisini geçmişini düşünürken buluyordu. Bir türlü kapatıp kaldıramadığı kocaman, ağır bir defterdi geçmişi. Ne zaman kapatmak için kaldırsa kolu kanadı kırılıyor, halsiz kalıyordu. Ve o kitap hep açık, ruhuna acı vermeye devam ediyordu.

Şimdi boşalmış bu eve baktığında içini kaplayan hüzün ve gözlerine dolan yaş onu habersiz yakalamıştı. Kısa bir süre de olsa bu ev Savaş ve ona yuva olmuştu. Birlikte gülmüş, ağlamış, mücadele etmişlerdi. Ancak hepsini zihninin dehlizlerine hapsedip gidiyordu. Yeni bir evi yuva yapmaya, yeni bir şehrin nefesini solumaya...

"Güzelim hazır mısın?"

Savaş'ın sesiyle odalara bakmaya bir son verip yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile oturma odasından çıktı. Savaş dış kapının önünde onu bekliyordu.

"Hazırım, artık gidebiliriz."

"Tamam güzelim ilk mezarlığa uğrayacaktık değil mi?"

"Evet, gitmeden son kez ziyaret etmeliyim."

Evin kapısını bir daha açmamak üzere kapattıklarında Pınar sessizce arabaya bindi. Arabanın bagajı, arka koltukları kendi kişisel eşyaları ile doluydu. Onun haricindeki birkaç eşyayı önceden göndermişlerdi.

Savaş'ın orada yaşayan bir arkadaşı onlar için ev bulmuş ve taşınma işlemlerine yardımcı olmuştu. Pınar, gönderilen onlarca ev fotoğraflarının içerisinde bir eve âşık olmuştu. Savaş'ın çalışacağı okula uzak bir ev olsa dâhi o evi kiralamışlardı. Müstakil, denize beş dakikalık yürüme mesafesinde bir evdi. Yakın çevresinde aynı tarzda evler olduğunu ve kasabanın merkezinde on beş dakikalık yürüme mesafesinde olduğunu öğrenmişlerdi.

"Güzelim, geldik." Savaş'ın uyarısı üzerine bakışları pencereden dışarıya kaydı. Tanıdık mezarlık bu sefer yüreğine bir ağırlık vermemişti. Gitmenin verdiği heyecana karışan ufak bir burukluk o suyu bulandırmaya yetmemişti.

"Sen de gelsene benimle." Bir anda yaptığı bu teklifi Savaş'ın şaşıran yüz ifadesinden beklemediğini anladı.

"Tabii gelirim."

Birlikte arabadan inip sessizce mezarlığa girdiklerinde Pınar dayısı ve annesine ait mezarların yanında durdu. Savaş da hemen yanında sessizce bekliyordu. Pınar, onun bu sessiz desteğine hayrandı. Bir ömür de hayranlık duyacağına emindi.

Derin bir nefes alıp kendini hazır hissettikten sonra konuşmaya başladı. Artık hazırlanmaya, beklemeye, ertelemeye gerek yoktu. Konuşup geçmişi burada arkasında bırakacak ve yola öyle çıkacaktı.

"Dayımı zaten biliyorsun; aksi, huysuz, geçimsiz bir insandı. Annem de bir çocukla genç yaşında terk edilmiş sessiz bir kadın... Yıllar ona çok merhametsiz davranmış ve geçen her bir yılla daha çok ezilmiş. Biliyor musun, hep babamın geri dönmesini beklemiş aslında. Bunu çok sonraları itiraf etmişti bana. Neyse, sonuçta geri gelmedi. Şimdi yanımdan geçecek olsa kendi babamı da tanımam. Konuyu bir türlü toparlayamıyorum, ne zaman geçmişi anlatacak olsam kafamın içi çorbaya dönüyor."

BİR ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin