Bölüm -27- Bıçaklar...

4.6K 549 82
                                    

Keyifli okumalar.... 💫💫

+Bölümler hakkında profilimde sık sık duyuru yapıyorum, lütfen ya ara ara profilime bakın ya da beni takip ederek paylaştığım duyurulardan haberdar olun canlarımmm..

Her ilişkiler kendi seyrinde ilerler. İki kişi arasında yaşanan durum insanlara göre değişir durur. Bazıları yıllar sürer, bazıları birkaç ay... Bazıları yıpratır, bazıları onarır. Ama bir şekilde bütün ilişkiler insanlara bir şeyler öğretir.

Pınar, şimdi Savaş'ın nefesini yüzünde hissedecek kadar ona yakınken ve zeytin karası gözlerine bakarken birkaç dakika önce işittiğine karşılık sessizliğini sürdürmeye devam etti. Onunla olduğu her an yeni bir şeyler öğrenmiş, iyileşmiş, güçlenmişti.

"Erken olduğunu biliyorum, niyetim seni bir şeyler için zorlamak da değil. Sadece belki evlenirsek kendini daha rahat hissedersin diye düşündüm. Yani taşındığımızda aynı evde kalmak konusunda... Saçmalıyorum, en iyisi bu konuşmayı unutalım."

Pınar, Savaş'ın her dakika hüzne bulanan ses tonuna ve endişeyle harmanlanan göz bebeklerine bakarken dudakları içten bir tebessümle kıvrıldı. Bir adam ne kadar güzel sevebilir diye sorsalar onlara Savaş'ı gösterirdi.

Elleri Savaş'ın yanaklarını kavradığında onun çevrede dolanan gözleri hızla gözlerini bulmuştu.

"Aramızda geçen hiçbir konuşmayı unutmak istemem, o yüzden bunu da unutmayalım. Ayrıca ben daha cevap bile verememiştim." Söylediği her kelimeyle kalp atışı daha da hızlanıyor, Savaş'ın yanaklarından parmak uçlarına yayılan sıcaklığa rağmen elleri buz tutuyordu. Sözlerini devam ettirmeden önce sağ elini Savaş'ın yanağından çekerek yavaşça yanağından öptü ve geri çekildi. "Tabii ki de seninle evlenirim. Sadece bir anda teklif edince şaşırdım, biraz da korktum galiba." Sözleri bitmişti ki Savaş'ın gülerek kendisini kavrayıp havaya kaldırması bir olmuştu.

Şok içinde ve düşecek olmanın verdiği korkuyla elleri Savaş'ın omuzlarını kavrarken açık saçları yüzünün iki yanından Savaş'ın yüzüne düşüyordu.

"Savaş düşeceğim ne yapıyorsun?" Kendisini bebek gibi kaldıran adama karşılık sarf ettiği sözleri Savaş pek de umursamamış olacaktı ki bir süre daha onu o şekilde tutup sessizce, gülümseyerek yüzüne bakmaya devam etti.

Sonra Savaş'ın gülümsemeleri eşliğinde eski yerini aldığında bakışları buluştu. Gözlerinin içi gülüyor sözünü hep çok sevmişti ve şimdi bunun canlı örneği tam karşısında kendisine bakıyordu. Savaş'ı böyle mutlu ettiğini görmek bile mutlu olması için yeterliydi.

"Sen muhteşem bir kadınsın ve verdiğin karardan dolayı seni asla pişman etmeyeceğim."

"İçinde senin olduğun bir şeyde pişman olmam mümkün değil ki." Sözlerine karşılık Savaş, Pınar'a öyle bir şekilde bakmaya başlamıştı ki sanki değerli bir mücevhere bakıyordu.

Pınar, bu bakışların etkisiyle sarsıldı. Savaş, ona büyülenmiş gibi bakarken elini ayağını nereye koyacağını bilemiyordu. Hayatında hiçbir zaman hissetmediği kadar kendisini değerli hissediyordu.

Alışmıştı, Pınar. Savaş tarafından korunup kollanmaya, ondan destek almaya, korkularıyla onunla yüzleşmeye ve en çok da ona sırtını dayamaya alışmıştı. En başta onu korkutan bu alışkanlıklar şimdi ona huzur veriyordu. İnsanın yanında sırtını yaslayacağı, zor zamanları birlikte göğüsleyeceği birinin olması paha biçilemez bir hazineymiş bunu ancak bu yaşında anlayabilmişti. İnsanın en çok da insana ihtiyacı vardı.

Çok değil, sadece bir yıl önceki hâlini düşündü. Hapishanede ki kendi kabuğuna sığınmış yara bere içerisindeki Pınar'ı düşündü. Yirmili yaşlarında olmasına rağmen, büyüdüğünü düşünmesine rağmen çocuk olan Pınar'ı düşündü. İnsan, derin acılara sahip olunca büyümesi de zor oluyordu. Büyüdüm sanıyordu ancak bir tarafı acıları yaşayan çocukluğuna, gençliğine yapışmış orada tutuklu kalmış oluyordu. Yarım kalan hâliyle düşe kalka yola devam etmişti uzun bir süre. Taa ki Savaş'a kadar. Savaş, onun çocukluğunu da gençliğini de her gün yavaş yavaş geçmişin tutsaklığından kurtarıyordu.

BİR ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin