Keyifli okumalar... 💫💫
Köyün toprak yollarındaki adımları evinin önüne geldiğinde dursada eve girmeden önce kapının önüne çöktü. Sırtını kapıya yaslayıp serin havanın yüzündeki yaraları sızlatmasına izin verdi. Bakışları hemen karşısında çoğu yanıp küle dönmüş olan eve takıldığında aklının bir köşesine tahtını kuran Pınar'ı düşündü.
Şimdi ne yapacaklardı? Düşüncelerinin içinde kaybolacak noktaya gelmiş gibiydi. Korkuyordu, her ne kadar kendisine itiraf etmek zor olsa da Savaş deli gibi korkuyordu. Uçurumun kenarında yürüyen Pınar'ın bu yaşanan son olayla adımlarının aksamasından korkuyordu. Tek bir adım onlarca şeyi değiştirdi. Pınar'ın bir adımı bütün hayatlarını değiştirirdi.
En çok da annesinin durumuna düşmesinden korkuyordu. Annesi de son zamanlarda hiçbir şeyinin kalmadığından, her şeyin anlamsız olduğundan yakınıp durmuş ve sonunu ilmik ilmik hazırlamıştı. Hemen yanında duran Savaş ise onun için hiçbir şey ifade etmemişti. Dayanması için gereksiz bir nesne gibiydi oğlu. Gerçi oğlu olmuş muydu, orası da tartışılır. Pınar için de gereksiz bir nesne konumuna düşer miydi? Arkasında bırakıp öylece gidebileceği biri olur muydu?
Bakışları yaralı eline çevrildiğinde utançla gözlerini kapattı. Pınar'ın karşısına bu şekilde çıkmaya utanıyordu. Uzun zamandır eski olduğu o huysuz, kavgacı adamdan kaçmaya çalışıyordu ancak bugün kendisini tutamamıştı. Pınar'ın gözündeki imajını zedeleyecek olması içindeki sıkıntıyı kat kat arttırıyordu. Eski Savaş'ı sevmezdi, Pınar. Zaten eski Savaş da sevmeyi bilmezdi.
Hayatının bir döneminde, özellikle annesinden sonra ipleri tamamen kopmuştu. İlk olarak küçükken gittiği her yerde katilin oğlu damgasıyla yaftalanması ile kendisini korumak için kavga etmeye başlamıştı. Zamanla da kendisi büyüdükçe kavgaların dozu da büyümüştü. Hiçbir zaman hapishaneye düşecek kadar ileri gitmese de birkaç günlük nezarethane ziyaretleri olmuştu. İnsanlar onun hırçın, kavgacı tavırlarından yaka silker hâle gelmişti. Oysa sadece kaybolmuştu, yolunu bulamadığı için de etrafa sataşıp duruyordu. Fakat insanlar onun kayboluşunu hiçbir zaman anlamamış sadece ailesi olmayan bir serseri olduğunu söyleyip kenara çekilmişlerdi. Böylesi her zaman için insanların daha kolayına gelirdi zaten.
Sonra bir gün girdiği kavgada ciddi bir şekilde yara alınca aklı başına gelmişti. Ya sokaklardan birinde ölüp gidecekti ya da bir şekilde hayatını düzene sokacaktı. Kendi hayatını kendisi değiştirmişti. En başından iplerini tutmuş ve yoluna karar vererek bu noktaya kadar gelmişti. Kolay kolay devrilmezdi, Savaş. Sorunlar onu sarsar ama deviremezdi. Ama şimdi... Şimdi, yalnız değildi.
Alışkanlık, sevgiden de beter bir illettir. İnsan alışınca çok zor bırakır. Savaş, Pınar'ı seviyordu ve onun varlığına alışmıştı. Yıllardır yalnız olan ruhu Pınar'a hemen alışmış ve onu kabullenmişti. Pınar giderse Savaş devrilirdi. O zaman sıkı sıkı tuttuğu hayatının iplerini de bırakırdı.
Bakışları tekrardan yanan evi bulduğunda derin bir nefes alıp çöktüğü yerden kalktı. Her şeye en başından başlayabilirlerdi. Savaş, Pınar'a ev olurdu.
Pınar isterse onun ailesi de olurdu. Yeter ki Pınar, ona bir şeyler yapması için izin versindi. Savaş en baştan Pınar'ın hayatını inşa ederdi. Şu hayatta öğrendiği bir şey varsa insan yaşadığı müddetçe her şey mümkündü.
Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtıktan sonra eve girdi ve ses çıkarmamak için yavaşça kapıyı kapattı. Karanlığa alışan gözleri ezberlediği evinin içinde rahatça hareket etmesine olanak sağladığından parmak uçlarında odasına yöneldi. Odaya girdiğinde bakışları hemen hâlâ uyuyan Pınar'ı buldu. Bıraktığı gibi uyuduğunu görünce hafifçe tebessüm etmekten kendini alamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIM
General FictionHapisten yeni çıkmış bir kız... Köyde sınıf öğretmenliği yapan bir adam... Birbirinden farklı bu iki insanın bir araya gelmesinin hikâyesi.