Keyifli Okumalar...🕊️🕊️
Ellerinin altındaki sıcaklığa sıkı sıkı tutunmak istiyordu. Burnuna dolup ciğerlerine nüfuz eden kokuya, sırtında ve saçında gezinen parmakların varlığına kendini bırakmak istiyordu.
Derin bir nefes alıp titreyen dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Boğazına koca bir yumru çökmüş, gözleri yaşlarla dolmuştu. İçine çökereklenen amansız hüznün varlığını ağlayarak atmak istese de kendisini tutmaya devam etti. Savaş, yavaşça kendisinden uzaklaştığında Pınar dolu dolu olan bakışlarını ondan kaçırıp kucağına indirdi.
"Hastaneye gitmek ister misin?"
Islak mendille yavaşça, incitmekten korkarcasına ellerini silen Savaş'ın sorusuna karşılık derin bir nefes aldı.
"Hayır, iyiyim ben."
Değildi. Peki neden dudakları her seferinde iyiyim kelimesini kolayca dillendiriyordu? Canım yanıyor, iyi olmaktan çok uzağım demek neden bu kadar zordu? Neden hâlâ bir şeyleri söylemekten imtina ediyordu?
"Pınar, iyi olmadığını görebiliyorum. Bana lütfen doğruyu söyle. Ciddi bir yaran yahut ağrın varsa hastaneye gidelim."
"Hastaneye gitmemi gerektirecek bir yaram yok. Sadece her yerim ağrıyor. Tek istediğim eve gitmek ve battaniyeme sarılıp çay içmek." Söyledikleri üzerine Savaş bir süre ciddiyetini ölçmek istercesine bakışlarını yüzünde gezdirdiğinde Pınar da gözlerini kaçırmadan ona baktı. Acıkmıştı, üşümüştü ve canı acıyordu. Şuan da ona cazip gelen bir şey varsa o da battaniye ve çay ikilisi olabilirdi.
"Tamam o zaman gidelim."
Savaş, Pınar'ın ellerini sildikten sonra doğrularak sessizce kendisine bakan kıza baktı. Bir cam parçası diye düşündü. Dağılıp parçalanan, parçalandıkça hem kendini hem yanındakilerini kanatan... Dağılmış saçlarına, çamur içinde kalmış kıyafetlerine, yara bere içindeki vücuduna bakmak göğsünün ortasında bir kayanın büyümesine sebep oluyordu. Endişeyle, korkuyla yoğrulmuş koca bir kaya...
Elleri zihninden bağımsızcasına hareket edip Pınar'ın saçlarını buldu ve onun yüzüne dökülen saçlarını yavaşça omzundan arkaya attı. Eğilerek onunla yüz yüze geldiğinde Pınar'ın şaşkın bakışlarla kendisine baktığını gördü. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bekliyordu. Ve Savaş ne kadar itiraf etmek istemese de Pınar korkuyordu. Bu gece gördüğü net bir şey varsa o da Pınar'ın gözlerini kaplayan korkuydu. Savaş bu korkunun sebebini tam olarak anlamamıştı ama sebebi her ne olursa olsun onun gözlerinde korku görmek canını sıkıyordu. Sadece bakıyordu ve Savaş'ı kanlar içinde bırakıyordu.
Konuşmak ve üzerindeki bu etkisini Pınar'a söylemek istiyordu. Kendine iyi bak ki ben de iyi olayım diye haykırmak istiyordu. Dilinin ucunda onlarca söylenecek cümle duruyordu fakat bütün kelimeler bir anda ona sırtını dönüp geri gitmeye başlamıştı. Zamanı değildi. Pınar bu kadar dağılmış dururken kendinden bahsetmesinin zamanı değildi. Yaralandı diye kızmasının zamanı değildi. Hiçbir şey söylemeden Pınar'ın şaşkın bakışları eşliğinde geri çekildi ve o koltuğa yerleşince arabanın kapısını kapattı.
Sürücü tarafına geçtiğinde arabaya binmeden önce bir eli arabanın soğuk yüzeyine dayandı. O an ciddi ciddi fark etti ki Savaş çok pis esir olmuştu. Esaretin en büyüğüne... Esir olmaktan memnun bir adamdı o artık. Kendi hâline güldü. Pınar farkında bile değildi ama istese kendisini parmağında oynatabilirdi ve Savaş buna sesini dahi çıkarmazdı.
Derin bir nefes alıp arabanın kapısını açtı ve sürücü koltuğuna oturdu. Kemerini bağlayıp arabayı çalıştırmadan önce yan koltukta sessizce oturmuş bakışlarını temizlenen ellerine dikmiş Pınar'a baktı. Bu haliyle bile güzel diye düşündü. Bir kadın nasıl olurda bu haliyle güzel olabilirdi? Pınar'ın arabanın içine dolan kokusunu içine çekerken bakışlarını ondan uzaklaştırdı ve yola çevirdi. Eve gidip Pınar'ı iyileştirmeliydi. Şimdi onun parçalarını bir araya getirme vaktiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/239789975-288-k746463.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIM
Ficción GeneralHapisten yeni çıkmış bir kız... Köyde sınıf öğretmenliği yapan bir adam... Birbirinden farklı bu iki insanın bir araya gelmesinin hikâyesi.