Bölüm -25- Öfke...

4.7K 554 84
                                    

Keyifli okumalar... 💫💫

Şu koskoca dünyada binbir türlü insan ve binbir türlü karakter vardı. Her insan acıya, kayba farklı tepkiler verirdi. Pınar'ın ise evini saran yangın aynı şekilde yüreğine sirayet etmişti. Yüreği aynı evi gibi cayır cayır yanıyordu.

Bilinçsiz hareketlerle evine doğru ilerlerken onu durduran bedeninin etrafına dolanan güçlü kollar olmuştu. Pelte kıvamına gelmiş ayakları bedenini daha fazla taşıyamazken Savaş'ın kolları arasında yere çöktü.

Bir eli dudaklarında öylece yanan evine bakıyordu. İnsan bazen ne kadar da aciz bir varlıktı. Sahip olduğu her şeyi o evdeydi, biliyordu. Ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu. Gözlerinden akan yaşlar şiddetini arttırırken sessiz hıçkırıklarla vücudu sarsılmaya başlamıştı. Savaş'ın kolları arasında ağlarken etraftaki insanların sesleri, köye intikal etmiş jandarma ekiplerinin de farkında değildi.

Dakikalar sonra gelen itfaiye aracı yanan evini söndürürken Pınar hâlâ yerde, kulakları dışarıdaki bütün seslere kapanmış evinden geriye kalanlara bakıyordu. Hissizleşmiş gibiydi. Ruhu çekilmiş geriye evi gibi bir enkaz kalmış gibiydi. Aklına ard arda gelen düşünceler ise içindeki bulunduğu çukuru daha da derinleştiriyordu.

Ne yapacaktı? Şimdi ne yapacaktı? Evi, eşyaları... Her şeyi yanmıştı. Yeni aldığı dikiş makinesi, ilk kazandığı para... Her şey yanıp kül olmuştu. Zaten kimsesizdi. Şimdi iyice kolu kanadı kırılmıştı.

"Pınar, güzelim. Ağlama artık, her şeyi halledeceğiz tamam mı?" Savaş'ın dakikalardır kendisini teselli eden sesine tutunarak ağlamaktan kızarmış gözlerini ona çevirdi.

"Neyi halledeceğiz Savaş? Sahip olduğum her şey o evdeydi. Geriye hiçbir şeyim kalmadı." Aklına gelenlerle bir eli saçlarına gitti ve adeta yolarcasına saçlarını çekiştirdi. "Allah'ım gidecek hiçbir yerim bile yok. Tek sığınağım gitti, sanki bir kez daha kimsesiz kalmış gibiyim." Acı bir haykırışla dile getirdiği sözlere karşılık Savaş'ın kaşları çatılmıştı.

İfadesinin aksine yumuşak bir şekilde saçlarını çekiştiren ellerini ellerinin arasına alıp saçlarına verdiği işkenceyi sonlandırırken ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Saçmalama! Ben varım kızım, ben varım. Ne demek gidecek hiçbir yerim yok ne demek kimsesiz kaldım?!. Lanet olası bir ev ya da eşyalar bu kadar ağlamana değmez."

"Dikiş makinesini yeni almıştım, aldığım ilk maaş da evdeydi. Kıyafetlerim de gitti, Savaş. Hiçbir şeyim kalmadı." Pınar'ın sayıklar gibi konuşmasına karşılık Savaş sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Bakışları Pınar'ın toprak zemine değen çıplak ayaklarını bulunca bir eli buz tutmuş ayaklarını kavradı. Kaşları daha da çatılırken hiç düşünmeden Pınar'ı kucağına alıp ayağa kalktı. Pınar ise hâlâ ağlayıp her şeyini kaybettiğini söylemeye devam ediyordu.

"Pınar Öztekin, değil mi? Kendisiyle konuşmamız lazım." Karşısında beliren jandarmanın bakışları kucağındaki Pınar'dan kendisine çevrildiğinde Savaş derin bir nefes aldı.

"Şuan konuşacak durumda değil. Kendisini eve bırakıp geleceğim, benimle konuşun. Biraz toparlayınca da Pınar'ı ifade vermek için karakola getiririm."

Sözlerinin onaylanmasının ardından vakit kaybetmeden eve girip Pınar'ı oturma odasındaki koltuğun üzerine bıraktı. Bir dizini yere koyup önünde yere çöktüğünde onun başı önde sessizce ağladığını gördü. O kadar sessiz ağlıyordu ki sarsılan omuzlarını, yanaklarından süzülen yaşları görmese Savaş onun ağladığını fark bile etmezdi.

İki elini Pınar'ın yanaklarına koyup yavaşça yüzündeki yaşları sildi.

"Pınar. Bana bakar mısın lütfen?" Cümlesini ikinci söyleyişinde Pınar'ın odağını kaybetmiş bakışları gözlerini buldu. "Derin bir nefes al ve yavaşça ver."

BİR ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin