Bölüm -21- Kavga...

5.1K 576 96
                                    

Keyifli okumalar...

  Karanlık bütün her yeri hâkimiyeti altına almıştı. Hiçbir şey görmüyor, nerede olduğunu idrak edemiyordu. Burnuna dolan keskin, mide bulandırıcı koku ve ellerindeki sıvıdan kaynaklanan sıcaklık dışında hiçbir şey hissetmiyordu. Zihninde korku alarmları yanıp sönsede vücudu herhangi bir korkuyu hissetmeyecek kadar sakindi.

Gözlerinin karanlığa alışmasını beklese de beklentisi onu boşa çıkarmıştı. Etraf dakikalar önceki gibi kapkaranlıktı.

"Savaş." Dudaklarından dökülen yakarış dolu sesi kulaklarına dolduğunda kalp atışları hızlanmaya başlamıştı.

"Pınar." İsmini, duymak istediği kişiden değil de annesinden işittiğinde kaşları çatıldı.

"Anne?"

"Pınar, kızım." Annesinin o yumuşak sesi tekrar karanlıkta yankılanmıştı ki ellerinin üstüne kapanan ellerin varlığını hissetti. Sert, nasır tutmuş ellerin tanıdık varlığı gözlerini yaşlarla doldurduğunda midesinin bulandığını hissetti. Geri çekilmek istiyordu fakat bedeninde hareket edecek gücü bulamıyordu. "Senin için ne kadar çok şey yaptığımı biliyorsun değil mi?" Annesinin endişe dolu sesiyle yalvarmaya başlaması üzerine mide bulantısının daha da şiddetlendiğini hissetti.

"Pınar." Arkasından işittiği sesle hızla başını sesin geldiği yöne çevirdi. Karanlıktan dolayı bir şey göremese bile sesin sahibini tanımaması mümkün değildi. Savaş, huzuru sığdırdı sesiyle ona sesleniyordu.

Mide bulantısı yavaş yavaş dinerken bedeninde hareket etmek için istediği gücü bulabilmişti. Ellerini hızla annesinin elleri arasından çekip geriye doğru birkaç adım attı. Bedeni sert bir bedene çarpmıştı ki kolunu kavrayan parmaklarla etraftaki karanlık yerini aydınlığa bıraktı. Bakışları ilk olarak ellerine çevrildiğinde ellerindeki ıslaklığın ve sıcaklığın gitmiş olduğunu fark etti. Ardından yavaşça yanı başında kolunu tutan elin sahibine döndü. Savaş...

Hiçbir şey söylemeden öylece kendisine bakıyordu. Yanındayım dercesine...

Kapı sesiyle gördüğü rüyadan sıyrıldığında zar zor göz kapaklarını araladı. Kan ter içinde yattığı yerden doğrulmaya çalıştığında vücudunun titrediğini gördü. Nefesi düzensizleşmiş, terlemişti. Kendine birkaç saniye verip sakinleşmek için gözlerini kapattı.

Daha sonra yavaşça gözlerini açarak üzerindeki örtüyü kenara itip ayağa kalktı. Bedenindeki bütün kaslar o kadar gergindi ki vücudu attığı her adımda isyan ediyordu. Odadan çıkmadan önce köşedeki sandalyenin üzerine bıraktığı siyah, kalın hırkasını eline alıp bir kez daha çalan kapıya doğru ilerledi.

Bir kolunu hırkaya geçirirken boşta kalan eliyle kapıyı açtı. Karşısında Savaş'ın gülümseyen yüzünü gördüğünde iç çekmekten kendini alamadı. Üzerinde hâlâ rüyanın etkisi varken onu böyle karşısında görmek daha sarsıcıydı. Aynı rüyadaki gibi gözlerinin içine bakıyordu.

"Günaydın diyeceğim ama sana pek gün aymamış."

Pınar, Savaş'a cevap vermeden önce diğer kolunu da hırkaya sokup üzerini düzeltti. "Günaydın, kapı sesine uyandım."

"İyi misin?"

"İyiyim, sen?"

"Ben iyiyim ama sen pek de iyi durmuyorsun. Rengin çok soluk, terlemişsin. İyi olduğuna emin misin?"

"Kabus gördüm." Sözleri bitmişti ki Savaş koca bir adım atarak kendisine yaklaştı. Bir eli yavaşça alnındaki teri sildiğinde Pınar kesilen nefesiyle onun yakınındaki yüzüne bakakalmıştı. Kirli sakalları, biçimli dudakları ve burnuna dolan parfüm kokusu...

BİR ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin