Keyifli okumalar... 💫💫
Zaman her zamanki gibi bütün hızıyla akıp gitmiş geride de hüznün, mutluluğun ve daha onlarca duygunun tortusunu bırakmıştı. Zaman insanlara yeni hatıralar getirir, bir yandan da o hatıraları unuttururdu. Geçen birkaç haftada da Pınar onlarca hatıra edinmişti.
Bitirdiği elbiseleri teslim etmiş ve ilk parasını almıştı. Hemen ardından yeni bir iş ve kumaş almıştı. Oldukça sıkı bir şekilde çalışıyor ve para biriktiyordu. Cebine giren iki kuruş bile mutlu olması için yeterliydi. Kendi emeğiyle kazandığı paranın verdiği mutluluğu neyle kıyaslayabilirdi ki?
İki gündür dikmek için uğraştığı elbiseleri astığı askıları sıkıca kavrayıp bir köşeye kaldırdı. Bunları akşama doğru Savaş'ın evine götürecekti, daha sonra da diğer elbiseler bitince birlikte merkeze geçip teslim ederlerdi.
Günün geri kalanında evin işlerini hallettikten sonra odasında bir köşeye koyduğu Savaş'ın evinin anahtarını alarak hırkasının cebine koydu. Bitirdiği kıyafetleri de alarak evden çıktı ve karşıdaki eve geçti. Kapıyı açıp elindeki elbiseleri kapının girişindeki askılığa astıktan sonra dönüp evine gideceği sırada vazgeçti ve aklına gelen fikirle mutfağa doğru ilerledi.
Savaş'ın bugün okuldaki işleri akşama kadar uzayacaktı, onun için yemek yapabilirdi. Belki beraber yerlerdi. Aklına gelen düşüncelerle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Savaş ile yemek yeme düşüncesi bile mutlu olması için yeterli oluyordu. Mutluluk, eskiden düşündüğü kadar zor ulaşılabilir bir şey değildi.
Mutfak kapısının arkasına asılı olan mutfak önlüğünü alıp üzerine geçirdikten sonra oturma odasından radyoyu getirip tezgâhın bir köşesine koydu. Savaş'ın hep dinlediği frekansı açıp mutfağın içine dolacak türkülere yer açtı. Yer yer bildiği, yer yer de bilmediği türkülere elinden geldiğince eşlik ederek mercimek çorbasını yapmaya başladı.
Dakikalar sonra mercimek çorbasını pişmesi için ocağın üzerine koyduğunda bir eli dolap kapağında bir eli belinde buzdolabının içindeki malzemeleri gözden geçiriyordu. Sebzelikte gördüğü patlıcanları eline aldığında çoktan yapacağa şeye karar vermişti.
İki buçuk saatin ardından yapması gereken her şeyi bitirdiğinde yorgunluktan tükenmek üzereydi. Sırtını buzdolabının kapağına yaslayıp bedenini yere bıraktı. Elleri üzerindeki önlükte, başı önüne düşmüş öylece dururken kendisine dinlenmek için birkaç dakikayı hediye etti. Akşam için hazırladığı menü tamamlanmıştı. Çorba, karnıyarık ve pilav... Savaş'ı bilemeyecekti ama kendisi her geçen gün yemek konusunda daha iyiye gidiyordu. Mutfağa girmekten zevk de almaya başlamıştı. Aklı dağılıyor, düşünceleri birkaç saatliğine de olsa kendisini rahat bırakıyordu. Düşündüğü tek şey yemeğe katılacak malzemeler oluyordu.
Aheste hareketlerle üzerindeki önlüğü çıkardıktan sonra yerden destek alarak kendisini toparladı ve ayağa kalktı. Kulaklarına dolan sözlerle bakışları radyoya kaydı.
"Seni de beni de yormuş bu dünya güzel kız
Hayallerimizde olduğu gibi
Kaçıp gitmek ister beynimin odaları
Sevmeyi seninle unuttuğu gibi"Şarkının sözlerinin de melodisi gibi hoşuna gittiğini fark edince radyoyu kapatmak yerine tezgâhın üzerinden aldı. Elindeki önlüğü kapının arkasına astıktan sonra diğer elindeki radyoyla birlikte salona ilerledi.
Hâlâ elinde tuttuğu radyoyu Savaş'ın söz vermesine rağmen toplamadığı masanın üzerindeki kitap yığının üzerine bırakırken bedenini de koltuğa bıraktı. Eve gitmesi ve kalan işlerine devam etmesi gerekiyordu ancak yorulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIM
General FictionHapisten yeni çıkmış bir kız... Köyde sınıf öğretmenliği yapan bir adam... Birbirinden farklı bu iki insanın bir araya gelmesinin hikâyesi.