'24' kendime güvenmiyorum

6.7K 564 91
                                    

| kendime güvenmiyorum

İyi okumalar.

"Yıldızları saymak çok zor."

"Sayamayacağın kadar yıldız var çünkü."

"Ama hyung, o yıldızlardan bir tanesi bizim olsun istiyorum."

"O yıldızlar başkalarına ait."

"Kimlere ait ki? Bir tane bile mi bizim olamaz?"

"Şu an burada olmayan kişiler o yıldızlarda. Ama merak etme, bende bir gün o yıldızlardan biri olacağım."

*******

"Jeongguk, iyi misin?" Demişti Taehyung, çocuğu dürterken. Yatağında kıvranan çocuk ürpererek uyanmıştı. Gözlerini fal taşı gibi açmış ve karşısındaki adama bakakalmıştı.
"T-taehyung?" İsmiyle seslendiğinde Taehyung garipsemiş ama bir şey dememişti. Belli ki rüyasında bir şeyler görmüştü. "Az önce kıvranıyordun. Kötü bir şey mi gördün?" Jeongguk, kendine gelmiş ve başını hayır anlamında sallamıştı. "Kötü değildi, hatta mükemmeldi. Sadece ikimiz vardık." Taehyung, yatağa iyice oturmuş ve dikkatlice çocuğu dinliyordu. "Kumun üzerinde yatıyorduk. Deniz sesleri geliyordu. Bir film gibiydi. Yıldızları seyrediyorduk. Ben yıldızları saymaya çalışıyordum. Çok güzel ve sakindi."

Taehyung, sadece tebessüm etmişti. Daha sonra kaşlarını çatıp "bunda ne var ki?" Demişti. "Senin öleceğini hissettim" dediği anda Taehyung'un kaşları havaya kalkmıştı. "Nasıl?" Diye sormuştu sadece. "Bilmiyorum ama gideceğini hissettim. Bu çok kötü bir histi" demişti sesi kısılırken.

Taehyung, ona daha çok yaklaşıp elini omzuna koydu. "Sadece bir rüya, tamam mı? Freddy Krueger değil sonuçta" demişti ortamı yumuşatmaya çalışırken fakat çocuğun bunu bilmediğini hesaba katmamıştı. Jeongguk şakayı anlamamış ve dediği şeyi idrak etmeye çalışırken "boş ver. Sana daha sonra izletirim filmi" demişti Taehyung, çocuğun daha fazla kafası karışmasın diye. "Aşağı gel hadi. Bir şeyler hazırladım" demiş ve odadan çıkmıştı. Jeongguk, anlamsız suratıyla onu takip ederken ayılmak için elini yüzünü yıkaması gerekti.

Aşağı inip her zaman ki rutinleri gibi masaya oturmuş ve Taehyung'un hazırladığı kahvaltıyı yemeye başladı. Taehyung göz ucuyla ona bakmış ve yerinde kıpırdamıştı. Ona bir şey söylemesi gerekiyordu. Genelde bir şeyi söylemeye çekinmese de bu sefer tıkanmış hissetmişti. Sahte bir öksürükten sonra başını kaldırdı. Jeongguk bir iştahla önündekini yerken Taehyung'un sert ve ciddi sesiyle ismini seslenmesinin ardından far görmüş tavşan gibi kalakalmıştı.

"Ben 1 hafta önce işimden kovuldum" demiş ve derin bir nefes bırakmıştı. Jeongguk için ciddi bir şey olmasa bile Taehyung için önemli ve fazlasıyla ciddiydi. "Hâlâ yetecek kadar paramız var ama iş bulmam gerek bu kısa sürede." Jeongguk başıyla onayladı. Neden bu kadar sert bir tonda konuştuğunu anlamadı. Bir iş bulmak o kadar zor olmamalıydı.

"Önceden bir garson olarak çalışıyordum fakat oraya torpille girmiştim. Şimdi beni o kadar kolay almazlar. Jimin'den yardım isteyip onun çalıştığı yerde çalışabilirim fakat gece yarısına kadar mesai yapıyorlar" deyip duraksamıştı. Arkasına yaslandı.
"Seni o saate kadar evde yalnız bırakmak istemiyorum." Tekrar boğazını temizledi.

Jeongguk bunun hâlâ büyük bir sorun olmadığını düşünmüştü. Yaşadıkları şeyler ağır gelmiş olsa bile Taehyung'un kendisine güvenmesini istiyordu. "Sorun değil. Senin çalışman daha önemli" demiş ve yemeye devam etmişti. "Anlamıyor musun? Sana bir şey olabilir diye korkuyorum."
Jeongguk başını kaldırmış ve bu söze karşılık kalakalmıştı.

Taehyung, fazla ileri gittiğini düşündü ve "bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Gidersem bu sefer yanında olamayacağım" dedi. Jeongguk elindekileri bırakıp ayağa kalktı. "Bunları yaşayan benim, hyung. Ben bile o kadar korkmuyorken sen neden bu kadar endişeli davranıyorsun? Sırf vicdanın rahat etsin diye beni korumak istiyorsun" dediğinde Taehyung hayal kırıklığına uğramış gibi hissetti.

Ayağı kalkmış ve hiçbir şey demeden mutfağa geçmişti. Jeongguk'un gözü seğirmişti. Neden bu şekilde çıkıştığına kendisi bile anlam veremedi. Mutfağın pervazında durup Taehyung'u izledi. Tezgaha dayanmış ve bir elinde sigaranın olduğunu fark etmişti. Dumanı üflerken Jeongguk geri çekilmişti fakat hâlâ görüş açısında o vardı.

"Birkaç yıl önce sevdiğim biri vardı. Senin yaşlarındaydı ama senin kadar saf değildi. Eğlenceliydi, utanmazdı ama tatlıydı. Onu sevmiştim. Bu hayatın eninde sonunda biteceğini söyleyip duruyordu. Bu yüzden dünyayı gezmek istiyordu. Beni de çağırmıştı ama ben gitmek istemiyordum. Sadece onun benimle olmasını istiyordum fakat istediğim olmadı."

Jeongguk, dikkatle onu dinlerken birkaç duyguyu aynı anda yaşamamıştı. Taehyung eğdiği başını kaldırıp ona baktı. "Yani taş kalpli birisi değilim. Bende sevebiliyorum" demiş ve sigarasını söndürmüştü. "Peki, ne oldu?" Dedi Jeongguk bir tereddüt ve merakla. "Onu kaybettim" demişti kısık bir sesle. "Ama seni kaybetmek istemiyorum işte. İster kal ister kalma. Seni zorlayamam artık." Jeongguk o anda anlamıştı. İlk tanıştığı o adam ile bu adamın arasında fark vardı. Değişmişti. Farklı davranıyordu ve artık bir şeyleri umursuyordu. Bazı şeyleri dibine kadar anlayamasa da bir insanın değerini, kişiliğini anlayabiliyordu.

"Beni... o kişinin yerine mi koyuyorsun?" Dedi Jeongguk. Amacı ona hesap sormak değildi. Sadece merak ediyordu ve belki biraz yardım etmeye çalışıyordu. "Seni onun yerine koyamam. Farklısın ve beni yalnız hissettirmiyorsun. Sanırım bu da bir çıkar. Sırf iyi hissedeyim diye seni yanımda istiyorum" dedi burnundan gülerek. Aslında bütün sistem bu kadar basitti. Herkesin bir çıkar için yaşadığını düşünüyordu. Şu zamana kadar yanında olan kişiler hep ondan bir şeyler almıştı. Bu çocuk ise ne alırsa alsın o da Taehyung'a daha önce yaşayamadığı duygular veriyordu ve bu onu tuhaf bir şekilde mutlu hissettiriyordu.

"Bilemiyorum, Jeongguk. Kendime bile bakamazken sana bakmamı bekleme."

"Senden bana bakmanı beklemiyorum. Neden tek başınaymışsın gibi davranıyorsun? İkimizde birbirimize bakalım. Dün akşam çok iyi davranıyorken şimdi vazgeçiyorsun. Böyle davranmanı istemiyorum."

"Kendime güvenmiyorum, tamam mı? Benim gibi bir boktan hiçbir şey olmaz" dedi. Kendisine çok haksızlık yaptığını düşünüyordu, Jeongguk. Birkaç adım attıktan sonra başı eğik Taehyung'a karşı kendisi de yüz hizasına eğilmiş ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştu. Taehyung ilk şaşırsa bile ses çıkarmadı. Ne diyeceğini merak ediyordu.

"Kötü olmadığını biliyorum. Bana, doğum gününü veren sensin. Bana, yeni kıyafetler alan sensin. Bir yerim yaralandığında, bana bakan sensin ve bana "ben iyi biri değilim" diyemezsin. Bazı şeyleri düzeltmek için bazen yanındakilere sarılmalısın." Taehyung, hâlâ ona şaşkın bakarken, bu şaşkınlığı bir tebessüme gitmişti. "Nereden biliyorsun sen bunları?" Dedi.
"Yurttayken bir kitapta okumuştum ama o zamanlar benim sarılacak birilerim yoktu. Belki yaparsak işe yarar" dedi, gerçekten buna inanarak. Böyle şeylerin saçma olduğunu düşünen Taehyung, bir şey demeden kollarını önündeki çocuğa sarmıştı. Başını omzuna gömmüştü, Jeongguk'un da yaptığı gibi.

"Jeongguk," boğuk sesiyle ona seslendiğinde çocuk sadece mırıldanmıştı. "Seni, yıldızları sayabileceğin bir yere götüreceğim.
Kimsenin olmadığı sakin bir yere gideceğiz. Söz veriyorum." Jeongguk boynunu ondan çekti. "İyi hissediyor musun şimdi?" Taehyung, dediği şeyi takmadan böyle bir soruyla girmesi onu tuhaf hissettiriyordu. Başını yukarı aşağı salladı. "Sadece seninle birlikte olayım, yeter" dedi Jeongguk gülümseyerek.

"Böyle şeylere alışık değilim" diyerek Taehyung geri çekildi. "Beni sevmeye alışabilir misin?" Diye karşılık verdi Jeongguk. "Ona alıştım zaten. Senin beni sevmene alışmam gerek. İnanılmaz geliyor hâlâ." Jeongguk buna samimi bir şekilde kıkırdadı.

"İki gün sonra işe gideceğim. Büyük ihtimalle kabul edilirim. Lütfen kendine dikkat et" dedikten sonra çocuğun anlındaki saçı yana attı.
"Dikkat edeceğim. Lütfen sende endişelenme."
Taehyung, çocuğun saçlarına ellerini geçirip karıştırdı. 'Şimdiye kadar neredeydin?' dedi kendi kendine.

*****

Bu fiction'ı uzatmak istemem, final iki bölüm sonra gelebilir ama okuyanlar gerçekten çoğaldı ve çok teşekkür ediyorum^^

𝐕𝐈𝐁𝐄  '' TaeGguk ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin