'8' İnadına mı yapıyorsun?

11.1K 970 317
                                    

İyi okumalar.

|İnadına mı yapıyorsun?

Gözlerinin içi kan toplamışken her saniye su yutmaya devam ediyordu.
Artık dayanacak gücü kalmamış, yorgunluktan çırpınmayı bırakacaktı.
Suyun içinde büyük bir dalga oluşup boynunda birinin tuttuğunu hissettiği. Havuzun dışına çıkar çıkmaz yere yatıp yuttuğu bütün suyu öksürerek çıkarmaya çalıştı. Bulanık gözleriyle hayal meyal gördüğü, üstünde beliren adama baktı.
Kalbinin teklemesi ve nefesinin kesilmesi ölecekmiş gibi hissettiriyordu.
Önündeki adamın bedenine sarılıp kucağına aldığını hissetmişti.
Kucağında, yüzüne sert rüzgar vurması ve kollarında sekmesiyle koşuşturduğunu anlamıştı. 
Kulaklarını boğan uğultular başını ağrıtıyordu.

En sonunda soğuk ve karanlık bir yere giriş yaptıklarında dışarıya çıktıklarını anlamıştı. Hala kim olduğunu kestiremediği adam, Jeongguk'u kucağından yavaşça indirip köşeye oturttu.
Konuşmalar ve sesler netleştiğinde kim olduğu anlayabilmişti.

"Sikeyim! Bırakmamalıydım işte! Seni orada bırakmamalıydım."
Derin nefesler alıp verirken Taehyung'un olduğunu anlaması içinde bir rahatlığa sebep olmuştu.
Sıcak parmaklarıyla yüzündeki su damlalarını temizliyordu.
"E-efendim..."
Konuşmak için direniyordu ama hiç gücü kalmamıştı.
Yüzünde gezinen ellerin bir tanesini eliyle tutup yanağına bastırdı.
"Jeongguk... gömleğini çıkar."
Baygın gözlerini yukarıya kaldırıp Taehyung'a baktı.
"Hasta olacaksın Jeongguk. Çıkar şunu."
Diyerek gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı bile.
Islak ve vücudunu saran gömleği kollarından sıyırınca daha az soğuk olmaya başlamıştı. Üstünden hala su damlaları süzülürken Taehyung ıslak gömleği elinde buruşturup kendi gömleğini açmaya başlamıştı.
"Al, bunu giy." Diye uzatacak iken Jeongguk'un vücuduna kaymıştı gözleri. Bazı yerlerinde morluk ve kırbaç izleri vardı. Gözlerini aşağı devirip görmemiş gibi yaptı.

Kendi gömleğini Jeongguk'un üzerine atıp, ıslak olan gömleği kendi üzerine geçirmişti.
"S-sen üşüyeceksin."

"Beni düşünme."
Üstündeki gömlekle kasılıp ayağa kalktı. Jeongguk'ta kollarını ısıtmak için sıvazlamıştı. Taehyung etrafa bakınıp taksi geçiyor mu diye kontrol ediyordu.
Genç oğlan yerde onu izlerken ayağa kalkmaya çalışmış ama bacaklarında hiç derman kalmadığını anlamıştı.
"E-efendim-"

"Konuşma Jeon."
Taehyung'un ani sert tavrı Jeongguk'u şaşırtmıştı. Önüne gelen ıslak saçlarını arkaya yapıştırıp gözlerini ona dikti.
Onunla konuşmak istiyordu. Kendisini kimin kurtardığını merak ediyordu. Taehyung'un üstü ıslak olmadığına göre başka birisi kurtarmıştı. O kişiye minnettar olması gerekirdi.
İçeriden koşarak gelen bir beden Taehyung'a arkadan sarılmıştı. Taehyung'da göz devirerek o kişiye dönmüş ve bir şeyler söyleyerek gülmüşlerdi. Yerde oturan saf çocuk ise ne olduğunu anlamadan onları izliyordu. Giyim tarzı şık ve parıltılı olan, saçlarının pembeliği karanlıkta bile belli oluyordu. Yerdeki çocuğa bakıp göz hizasında olmak için eğildi.

"Ucuz atlattın, çocuk. Ben olmasam boğulup gidecektin." Diyerek gülmüştü.
Jeongguk'un gözlerindeki ışıltı büyümüştü. Onu kurtaran adama sarılma isteğini bu sefer içinde tutmadan kollarını boynuna sardı.
O da hala ıslaktı ama sorun değildi. Hayatını kurtarmıştı
"T-tamam ya, o kadar da önemli değildi. Taehyungie çocuğunu al üstümden!"
Jeongguk gülerek geriye çekildi. Kahramanı karşısındayken çok mutlu olduğunu hissetti.
"Aferin çocuk, sen hep böyle gül tamam mı? Bu arada ben Jimin. Memnun oldum."

Jeongguk ismini söylemek için ağzını aralamışken yakasından tutup yukarıya çeken bir el ile dengesini kaybedip onun üzerine düşmüştü.
"Taksi geldi. Biz gidiyoruz." Diyerek Taehyung ilk çocuğu çekiştirerek koltuğa oturttu sonra kendisi geçti.
Islak pantolonuyla koltuğa yayılan ıslaklığı çaktırmamaya çalıştı.
Yanındaki öfkeli adamı daha fazla kızdırmak istemiyordu. Gözlerini ona çevirip bakmaya tırsmıştı. Bu kadar sert ve fazla tepki vermesine anlam veremiyordu. Beş dakika önce elleriyle şefkat gösteren adam, şimdi köpek yavrusu gibi oraya buraya çekiştiriyordu çocuğu. Yol boyunca yoldan geçen arabaların seslerinden başka bir ses yoktu. Geldiklerinde Taehyung parayı verip taksiden indiler. Kapıyı açıp içeriye girer girmez üstündeki ıslak ve üstüne yapış yapış olan gömleği çıkartıp yere fırlattı. Jeongguk irkilerek yerdeki gömleği aldı.
Taehyung'u arkasından takip ederek koltuğa oturmuştu.

"Üstün ıslak. Duş mu alıyorsun, üstünü mü değiştiriyorsun, ne yapıyorsan yap sonra buraya gel."
Taehyung'un sert emrinden sonra ayağa kalkıp yukarıya doğru çıktı.
Kıyafetlerini onun odasında bırakmıştı. Odaya girdiğinde ferahlatıcı lavanta kokusu burnuna doldu tekrar. Yatağın üstünde düzgün bir şekilde duruyorlardı. Gömleği ve dar pantolonunu çıkartmakta zorlansa da ikisinden de güç bela kurtuldu. Yine büyük eşofmanları giydiğinde içi sımsıcak ve kendisini rahat hissettiriyordu. İlk gün ki gibi güvende hissediyordu.

Aşağı inmek için arkasını döndüğünde karşısında Taehyung belirmişti.
Gözlerindeki boş ve baygın bakışları içindeki korkuyu tetiklemeye yetiyordu.
"Şey... aşağı inecektim." Ellerini önünde birleştirerek parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Taehyung bir iki adım daha attığında kollarını Jeongguk'un boynuna sararak başını omzuna yaslamıştı. Islak saçlarına ellerini geçirip okşadı.
Jeongguk, ne olduğunu anlamasa da ellerini onun sırtına atmıştı. Önündeki adamın bir şeyler mırıldandığını işitiyordu.
Konuşuyordu ama bir kulağını omzuna dayadığı için ve diğerini de koluyla kapattığı için doğru düzgün ne dediğini anlamıyordu.
Omuzlarından tutup kendinden uzaklaştırdığında tekrar göz göze gelmişlerdi.
"İçki mi içtin sen?"

"Şey... Efendim-"

"Cevap ver, Jeon. İçki mi içtin?" Kalın sesini yükselttiğinde Jeongguk ister istemez titriyordu. Çoğunlukla da kendisini suçlu görüyordu. Taehyung'u dinlememişti. Başına bu olayların gelmesi itaatsizliğinden kaynaklanıyordu.
"İçtim." Bir cesaret ile konuştuğunda önündeki adam kaşlarını kaldırmıştı

"İnadına mı yapıyorsun Jeon?"
Bir elini beline koyarak bedenini kendine yakınlaştırmıştı.
Hafif dokunuşlarıyla sert hareketleri Jeongguk'un kafasını karıştırmasına yetiyordu bile.
"Neden sözü mü dinlemedin? Senden tek bir şey istedim."
Sertçe yutkunup dilini dudaklarında tur attırdı.
"Bak, olmuyormuş. Benden ne baba, ne bakıcı, ne de abi olmuyormuş."

"Efendim, sizin suçunuz değil. B-ben özür dilerim, sizi dinlemedim."
Anlını önündeki çocuğun anlına bastırdı.
"Sen buraya ait değilsin. Ne bana ne de bu şehre. Benim için fazla safsın sen. Seni burada yaşatacak kişi ben değilim. Daha kendime doğru düzgün bakamıyorum, sana nasıl bakayım?"
Anlını ondan çekip, bir iki adım geriye gitti.
"Gitmek zorundasın."

°°°°°°°°

Diğer bölümde geç gelebilir şimdilik. Yaniii nasıl gidiyor merak ettim.

Nasıl gidiyor?

𝐕𝐈𝐁𝐄  '' TaeGguk ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin