FİNAL

7.1K 241 47
                                    

Keyifli okumalar.

_____

Saat gece 3:47. Sessiz adımlarla karanlığa bürünmüş ilerliyorduk. "Keyifler nasıl tim?" Hepsi gülmüştü. "Çok iyi komutanım."

"Şahane."

"Mükemmel."

"Güzel, güzel! Bu enerjinizi kaybetmeyin çünkü çok işimize yarayacak." Duyduğum sesle durmalarını işaret ettim. "Sesi duydunuz mu?" Herkes sessiz bir şekilde duruyordu. Daha da odaklanınca adım sesleri çoğaldı. Herkes mevzi alırken beklemeye başladık. Çok ters bir yerde denk gelmişlerdi.

Gelenlere baktığımda çok fazla kişinin olmadığını gördüm. İşaretimle sessizce bitirmişlerdi işlerini. "Dahası da olabilir, dikkatli olun."

"Emredersiniz." Dağlık bir alana geldiğimizde daha fazlası olduğunu gördük. "Emir, Atlas, Hakan." Sol tarafı işaret ettim. "Selçuk, Aras, Ateş." Sağ tarafı gösterdim. Onlar giderken Alparslanla ben de ileri doğru gitmiştik. Biraz bekleyip ne yaptıklarını izledik. Hiçbir şeyden haberleri yoktu, acaba bir anda mı dalsak? Yoksa yavaş yavaş mı?

Aklımdaki soruyu duymuş gibi cevap verdi. "Komutanım, buraya gelmelerini beklersek sıkıntı olabilir."

"Biliyorum. Sadece biraz daha bekleyelim." Neyi beklediğimi anlamamışlardı. Karan'ı bekliyordum. İşimi şansa bırakamazdım, diğerlerini indirsek bile o kaçabilirdi. İlk giden o olacaktı. Silahımın dürbünüyle etrafı tararken birinde takılı kaldım, işte oradasın... "Hazır olun." Bir anda öldürmeyecektim. Karnına ateş etmemle silah sesleri havada uçuşmaya başladı. Kaçabileceğini zannetmiyorum.

Herkes bir yerden ateş ediyordu. Havanın karanlık olmasından nerede olduğumuzu göremiyorlardı. Bu bizim için bir avantajdı. "Lan bunlar nerede?!" Bağırışlarını duyuyordum. "Hiçbir şey göremiyorum!" Bir daha da görebileceğini sanmıyorum. Ayağa kalkan birini gördüğümde kafasına ateş ettim. "Beyinsizdin zaten, acımaz." Birkaç kişinin güldüğünü duydum. "Komutanım, sizinle aynı safta yer almayanlar çok şey kaybeder." Gülümsedim. "Mesela hayatlarını." Daha çok kişi güldü.

"Şş sessiz oğlum."

"Özür dilerim komutanım." Saat baya ilerlemişti, hava aydınlanıyordu. Sayıları biraz azalmıştı. "Şaşırtıcı şekilde azalıyorlar mı?"

"Evet komutanım. İlk defa mantar gibi türemek yerine ölüyorlar." Allah Allah... "Herkes iyi değil mi? Mermi sıkıntısı olan var mı?"

"Yok komutanım."

"İyiyiz komutanım..."

🦅

Hepsi gebermişti. Temkinli adımlarla ortaya çıkmıştık. "Karan..." Adını bilerek uzatarak söylemiştim, ses gelmiyordu. "Buralarda bir yerde olduğunu biliyorum, ben öldürmeden ölmedin değil mi?" Etrafa bakarken hareket eden bir ayak gördüm. "Hadi ama... Bu kadar mı korkuyorsun?" Ağır ağır oraya doğru yaklaşıyordum. "Bum!" Bir anda önüne çıkınca nefes nefese geri kaçmaya çalıştı. "Öldürme! Öldürme! Yalvarırım öldürme, canımı bağışla."

Acımasızca güldüm. "Bunu neden yapayım?" Acıyla yüzünü buruşturdu. "Sen... Sen Türk askerisin, beni öldüremezsin."

"Öyle mi?" Korkuyla kaçmaya çalıştığı sırada bacağına sıktım. Acıyla haykırarak yere düştü. "Onca saat geçti sen nasıl ölmedin? Eh gerçi kansızsın. Normal."

"Bırak beni! Ya da öldür!" Ayağımla kurşunun olduğu yere bastım. Kurtulmak için kıvranıyordu. "Bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin. Sana hayatının şokunu yaşatırım." Gözlerinden yaş geliyordu. "Benim elime düşen, kurtulamaz Karan..." Ayaklarımı tuttu. "Yalvarırım... Yalvarırım öldür beni! N'olur..." Bana gelen mesajlar aklıma gelince başımı yana eğdim. "Onları sen mi gönderdin?" Kaşlarını çattı. "Ney?" Gözlerimi kıstım. "Mesajları... Sen mi gönderdin?" Bir anda gülmeye başladı. "Korktun mu? Evet ben gönderdim. Biraz eğlenmek istemiştim." Başımı salladım. "Peki."

Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin