Keyifli okumalar.
_____
Karşımdaki manzarayla neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kayra, elinde pastayla karşımda duruyordu, yanında da Kurt timi ve birkaç polis arkadaşım vardı. "Neler olduğunu birkaç saniye içerisinde açıklamazsanız, ömür boyu açıklamaya fırsatınız olmaz. Ölüyordum oğlum!" Sinirden ağlayacaktım resmen. Kardeşimin vurulduğunu söylemişlerdi, buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yok fakat geldiğimde manzara aynen buydu.
"Sakin ol abla. Ufak bir şaka yapalım dedik, kendi doğum gününü unutmuşsun ya."
"Senin şakana başlarım Kayra! Ailemden tek kalansın, sana bir şey olursa yaşayamam ben. Geçmiş karşıma ufak bir şaka diyor."
"Vay be! Kızıl kurt dağlara mı kaçmış acaba? Karşımda birazdan ağlayacak olan ufak bir kız var da..." Tek kaşımı kaldırıp Pars Binbaşıya döndüm. "Binbaşım. Tehdit olarak algılamayın, sadece ufak bir uyarı. O ufak kız dediğiniz, sizin ruhunuz bile duymadan kaç leş almış insan. Konu sevdiklerim olunca dünyayı yakacak potansiyele sahip oluyorum. Yine de sevdiğim birinin hayatı söz konusuysa da çekinmeden ağlayacağımı da belirtmek isterim, asker olmam duygusuz biri olacağım anlamına gelmiyor. Öyle değil mi Pars?"
Anlayışla gözlerime baktı. "Elbette. Herkes için gözde bir asker olma sebebini yavaş yavaş anlıyor gibiyim Asena." Ortamı dağıtmak için ellerini şıklattı Kayra. "Evet! Duygusal atışmanız bittiyse mumları üfler misiniz leydim? Pasta mükemmel görünüyor da." İştahla pastaya baktı. "Hiçbir şey olmamış gibi nasıl davranabiliyorsun?" Gözlerini devirdi. "Hiçbir şey olmadı." Kafasına hafifçe vurdum. "Abla... Herkesin içinde ayıp oluyor ama." Sesindeki uyarıyı dikkate almadım. "Evde görüşeceğiz..."
Trip atma işini sonraya bıraktım. Hafifçe gülüp pastaya doğru eğildim. "Teşekkür ederim canım." Tam üfleyeceğim sırada durdurdu. "Dilek tut abla."
"Cidden bunu yapmamı mı istiyorsun?" İnanamazca Kayra'ya baktım. Başıyla onayladı.
Sevdiklerimle beraber huzurlu bir hayat diliyorum.
Hiçbir sevda yarım kalmasın artık.
Hiçbir ailenin ocağına ateş düşmesin.
Hiçbir asker şehit olmasın.
Hiç kimse sevdiğini kaybetmesin.
Mumları üfledim. "Çok güzel! Şimdi pastayı kes de yiyelim." Gözlerimi devirdim. "Nedir bu pasta sevdası? Kaçıran yok ya önünden." Omuz silkti. "Abla, yeri ve zamanı değil sanırım fakat ben yarın gerçekten gidiyorum." Yüzüm düşmüştü bir anda, yine de gülmeye çalıştım. "Koca kazık oldun, hâlâ benim üstümden geçiniyordun. Git de benim cüzdanım dolu kalsın az ya!" Burukça gülümsedi. "Nereye gidiyorsun?"
"Irak'a." Hay böyle işe... "Allah yolunu açık etsin." Pastaları yiyip etrafı toparladık. Herkes dağılınca biz de evin yolunu tuttuk.
Evin sokağına girene kadar aklımda binbir türlü düşünce dönüp durdu. "Abla iyi misin? Bir şeye mi sıkıldı canın?" Hemen gülümsedim. "Yok be oğlum. İyiyim ne olsun?" İnanmazca yüzüme baktı. "Karşındaki kişi çocuk değil sevgili ablacığım, yalan söylediğini anlayabiliyorum." Hafifçe kafasına vurdum. "Hergeleye bak sen! Büyümüşte sorguya çekiyor bizi." Gülümsedi. "Ne sorgusu ya? Ha bu arada kafama vura vura aptal edeceksin beni! Söylediğim şeyi düşünüyorsun değil mi? Sorun yok abla. Başımın çaresine bakacak kadar büyüdüm."
Derin bir nefes aldım. "Sorun da bu zaten. Bana bak, ne olursa olsun, saat kaç olursa olsun, bir şey olursa eğer hemen beni arıyorsun. Hiç düşünmem yanına gelirim." Önümde durup sarıldı. "Endişelenmeni istemiyorum benim için. Kendini düşün sen, görevini düşün, timini düşün. Daha önemli işlerin var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-
AcciónBen kim miyim? Ben Türküm! Ben Askerim! Ben Asenayım! İmkansızı başaran, Ülkesiyle Atalarıyla gurur duyan bir Türk'üm. Bakışlarıyla düşmana korku salan, her adımında düşmanı tir tir titreten Türk'üm. Benim hikayem; ne bir yabancıyla başladı, ne...