28 🐺

3.9K 229 12
                                    

Keyifli okumalar.

_____

Zaman kavramı bitmişti benim için. Acıyla gülümsedim. Yine hayal görüyordum, beynim o kadar gerçekçi oynuyordu ki oyunu... Ayağa kalktım. "Sen yine gerçek değilsin. Yine aklımın bir oyunusun bana!" Gözlerini yumdu sıkıca. "Ben gerçeğim Asena." Başımı hızla iki yana salladım. "Hayır! Hayır! Bana bunu yapma! Ya bunu yapma!" Sarılmak için ileri atılınca geri çekildim, ayağım taşa takılınca yere düştüm. "Asena!" Yanıma gelecekken elimle durdurdum. "Sakın... Sakın." Geri çekildi. "Özür dilerim." Ayağa kalktım. "Dileme. Çünkü hiçbir faydası olmayacak."

"Artık gitmeyeceğim." Sinirlenmiştim fakat hiçbir şey yapmadan, demeden duruyordum. "Bir şey söyle Asena. Bağır çağır, vur, ama bir şey yap!" Elinden silahımı alıp belime koydum. "Tek bilmeyen ben miydim?" Sorumla şaşırmış gibiydi. "Biliyordu değil mi hepsi?" Yapma der gibi bakıyordu. "Kayra biliyordu. Pars biliyordu. Akın? O da biliyor muydu?" Başını eğdi. İsterik bir gülüş attım. "Tabii ki biliyordu. Fakat delirdiğimi söylediler, ki artık ben de öyle düşünüyordum." Hiçbir şey söylemedi. Yanından geçerken kolumu tuttu. "Kayra'nın yanına gidiyorsun değil mi? Onların bir suçu yok. Ben söylememeleri için zorladım."

Kolumu ondan kurtarıp mezarlığın dışına çıktım. "Ben götüreyim seni. Bu saatte taksi bulamazsın."

"Ölüler araba kullanamaz." Olduğu yerde durdu. "Asena..." Sözünü kestim. "Ölüler konuşamaz." Bir adım attı. "Seni seviyorum." Bir adım geri gittim. "Ölüler sevemez." Canı yanıyormuş gibi bir ifade vardı yüzünde. Onun canı yandığında benim de canım yanıyordu, hele ki canını yakan bensem kalbim parçalanıyordu. Fakat bu sefer onun yüzünden benim canım yanıyordu. "Ne istiyorsan söyle, hakkın var. Yine de seni burada yalnız bırakmam. Lütfen inat etme." Geri geri adımladım. "Sen beni karanlıkta yalnız bıraktın Alparslan. Şimdi bıraksan da fark etmez."

Bir şey söylemesine fırsat vermeden yola atladım, etrafa bakınırken şansıma bir taksi denk geldi. Ona binip evin adresini verdim. Arkamı dönüp baktığımda yolun ortasında durmuş bakıyordu. Gözümden bir damla yaş düşerken hızla sildim. Eve gelince taksiden indiğim gibi kapıya koştum, sakin bir şekilde kapıyı çalıp açmasını bekledim. "Abla? Hoş geldin de anahtarın yok mu senin?" Hiçbir şey yokmuş gibi nasıl davranabildin? Acı çektiğimi gördüğün halde nasıl yalan söyledin? İçeri girdiğimde var gücümle tokat attım. Yüzü yana dönerken hayretle bana bakıyordu. "Nede-"

"Neden?!" Kaşlarını kaldırdı. Hâlâ anlayamamıştı. "Bana neden yalan söyledin? Eğlendiniz mi bari? Kendi aklımdan şüphe ettirirken eğlendiniz mi? Acı çektiğimi görürken eğlendiniz mi? Yaşadığını kimsenin bilmemesi gerekiyorsa, bilmezdi. Bana söyleseydiniz illa kanlı canlı görmeme gerek yoktu! İyi olduğunu, nefes aldığını bilmem yeterdi!" Ellerime uzandı. "Özür dilerim. Çok özür dilerim. Affet." Güldüm. "Vicdanınız affedecek mi sizi? Kardeşinim ben senin Kayra, kardeşin! Ne durumda olduğumu görmedin mi? Hiç mi canın yanmadı ya? Hiç mi pişman olmadın? Sordum sana..." Gözümden bir damla yaş aktı. "...Son kez soruyorum dedim, eğer aksini söylersen gerçekten delirdiğimi düşünmeye başlayacağım dedim, sen bana ne dedin? Alparslan yaşamıyor dedin." İleri atıldı. "Abla..." Elimi kaldırıp onu durdurdum. "Abla deme bana." Kapıdan hızla biri girdi. Baktığımda Alparslan olduğunu gördüm. "Hah hikayenin ana kahramanı da geldi."

Bir Kayra'nın kızarmış yanağına bir bana baktı. "Lütfen konuşalım."

"Konuşmak istediğimi zannetmiyorum. Eşyalarımı almaya geldim, bir süre koğuşta kalsam daha iyi." Kayra önümü kesti. "Abla lütfen! Bizi dinlemede gidemezsin." Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. "Çekil." Olumsuz anlamda başını salladı. "Sen bilirsin." Kapıya yöneldiğimde Alparslan önüme geçti. "Lan bir çekilin be! Kalbinizi kıracağım kimse onaramayacak." Hiçbir şey söylemeden gözlerimin içine bakıyordu. "Sen benim kalbimi kırmazsın." Güldüm. "Nasıl emin oluyorsun?"

Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin