17 🐺

5K 297 11
                                    

Keyifli okumalar.

_____

Gözlerimi yavaşça açıp karşıma baktım. Pars şaşkınlıkla arkama bakıyordu. Kafamı çevirip baktığımda aynı şaşkınlık bende de oluşmuştu, yerde yatan Kora ve onu vuran Ateşti. "Siz..?" Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. "Komutanım yeri ve zamanı değil ama izniniz var mı?" Tam neyden bahsettiğini soracaktım ki bir anda sıkıca sarıldı. "Her şeyi hatırlamasam da sizi hatırlıyorum komutanım, seni hatırlıyorum Asena."

Gözlerimi sıkıca kapattım. "Tamam, güzel. Hadi şimdi burdan defolup gidelim." Boğazımı temizleyip öne geçtim. Sonra yerimde durup diğerlerinin ilerlemesini bekledim. Onlar yanımdan geçip gittiklerinde ben de arkalarından ilerlemeye devam ettim. Cebimden bombaların kumandasını çıkarıp düğmeye bastım. Herkes arkasına dönüp baktığında yüzümde zafer gülüşü vardı. Bir kez daha kazanmıştık.

"E hadi beyler. Hadi." Gülüşüp daha hızlı adımlar atmaya başladılar. Yüzümdeki bu şeylerden acilen kurtulmalıyım... "Nasıl anladınız? Ne zaman fark ettiniz? Nasıl fark ettiniz?" Sorularımı sıralarken etrafı kontrol ediyordum. "Komutanım sizi ilk meydanda kaçarken gördüğümüzde minik bir şüphe oluşmuştu fakat bunu üstelemedik, daha sonraki karşılaşmalarda şüphemiz daha da arttı. Kayra'nın bu taraflara gelmesi ve sizi görmesi tamamen tesadüftü, kampa gelip uzaktan izlediğimiz sırada Kayra bizimle iletişime geçti ve gördüğü kişilerin siz olduğunu söyledi.

O sırada biz de kampta sizi gördük, bugün de işte buradayız." Ellerimi saçlarıma geçirdim. "Kayra'yı gördüğüm yerde hem döveceğim hem tebrik edeceğim. Hâlâ burada, değil mi?" Olumsuz anlamda kafalarını salladılar. "Tamam... Biraz daha sonra görüşeceğiz demek ki." Gülmeye çalıştım. "Komutanım görevimiz bitti, buluşma noktasına gidiyoruz."

"Tamam Atlas. Bir saniye! Allahını seven su falan bir şey atsın, üzerimizi değiştiremesek de ben şu yüzümdekilerden bir kurtulayım. Yemin ederim cilt kanseri olacağım." Timdekiler yeni fark etmiş gibi şaşırarak saçıma baktılar. "Komutanım saçınız..." Emir'e döndüm. "Beğenmedin mi asker?" Hemen kendini toparlayıp öksürdü. "Yok estağfurullah komutanım. Çok yakışmış size, de kısa görmeye alışık olmadığımız için..." Arkasından Selçuk Emir'i dürtüp bir şeyler dedi.

"Komutanım boş verin siz onun dediğini. Çok yakışmış saçınız." Gülümsedim. "Teşekkürler." İlerlerken aklımda bir soru belirdi. "O kimdi?" Anlamsızca bana baktılar. "Terörist gibi giyinmişti, sizinle konuşuyordu. Ayrıca Kazakistanlı aileyi kurtaran kimdi?" Hakan konuştu. "Bize çalışıyorlar." Anladığımı belirten bir ses çıkardım. "Köstebek yani. İyiymiş." Daha kimse bir şey dememişti, sessizce ilerledik birkaç dakika boyunca, bu sessizliği bozan her zamanki gibi Mert oldu. "Biraz ilerde su var komutanım." Başımı salladım. "Bir tek bana mı tuhaf geldi bu sessizlik?" Fırat cevapladı. "Aynen öyle komutanım. Gereğinden fazla sessiz." Daha temkinli adımlarla ilerliyorduk. Suyun başına gelince durduk, diğerleri etrafı kontrol ederken ben de yüzümü yıkıyordum.

Biraz oyalandıktan sonra yolumuza devam ettik. "Ne kadar kaldı?" Atlas haritayı çıkarıp yanıma geldi. "Komutanım en kestirme yol şu taraf, fakat pusu riski yüksek bir bölge." Bir süre düşündüm. "Buradan gidersek yol biraz daha uzar, yine de fazla risk olmaz."

"Emredersiniz." Haritayı alıp yerine geçti. Hepsine teker teker baktım. Bana emanetlerdi, eğer birinin bile tırnağı kırılsa tüm sorumluluk benimdi. Kötü düşünme Asena... Hiçbirine zarar gelmeyecek. Yol boyunca biz olmadan ne kadar sıkıldıklarından yakınıp durdular. "Oğlum kendinize gelin lan. Ananız babanız mıyız biz? Ha varız ha yokuz, ne bu kadar duygusallık?" Herkesin yüzü düşünce bir anda, Pars'ın koluna vurdum.

Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin