13 🐺

5.7K 314 15
                                    

Keyifli okumalar.

_____

Karanlık tarafta olduğumuz için bizi göremezdi, yine de az önce göz göze geldiğimiz gerçeğini değiştirmiyordu bu. "Pars, arkasını döndüğü an sessizce gidelim buradan. Hayır işi gücü yok, buraya geleceği mi tutmuş? Burda ne işi var ki?" Sadece omuz silkti. Kayra arkasını döndüğü gibi şalımı yüzüme kapatıp arka kapıdan fark ettirmeden çıktık.

"Oh... Çok şükür. Biraz daha yanımıza gelseydi fark edecekti." Hâlâ sessizliğini koruyordu. "Bir sorun mu var Pars?"

"Hayır. Zaten görse de tanımazdı bizi, boşuna mı kılık değiştirdik?" Derin bir nefes aldım. "Sen kardeşini tanımaz mıydın? Her yerini değiştirse de, sana olan bakışı değişir miydi?" Bir süre durup düşündü. "Haklısın sanırım." Hafifçe güldüm. "Ee bir şeyler alalım bari. Kahvaltı yapamadık." Bu sefer o da güldü. "Senin açlıkla ilgili ciddi problemlerin var."

"Belki." Market gibi bir yerin önünden geçerken Pars'ı durdurdum. "Burada bir şeyler var gibi." Baktığım yere bakınca başıyla onayladı. O içeri girip bir şeyler alacaktı, ben de etrafı seyredecektim. Elimi kaldırıp yüzüme siper ettim, başımı gökyüzüne kaldırdım. Çok fazla sıcaktı hava. "Geldim." Elinde poşetle yanıma yaklaşıyordu. "Ne aldın?" Poşeti alıp elime tutuşturdu.

Bir anda ne oldu buna? Poşeti açıp içine bakmadan herhangi bir şey alıp yemeye başladım. "Pars." Durup bana döndü. "Ne oldu?" Birkaç saniyelik bakışmamız, önüne dönmesiyle son buldu.

"Hiçbir şey." Dediyse kesin bir şey olmuştur. "Bilmeden yanlış bir şey mi söyledim?" Tekrar durdu. "Bir şey olmadığını söyledim sanıyorum?"

"Emin misin?" Gülümsedi. "Elbette." Gülümsemesi bana da bulaşmıştı. "Tamam öyleyse." Saate bakınca heyecanım arttı. "Tam olarak... 10 saatimiz var." Neyden bahsettiğimi anlaması birkaç saniye sürmüştü. "Dakikasını, saniyesini hesaplamamışsın." Alayla konuşmuştu fakat ben ciddi ciddi hesaplayıp söyledim. "10 saat, 600 dakika, 36.050 saniye, 36.001.789 milisaniye kaldı." Şaşkınlığını belli etmemek için yüzünü çevirdi. "Saatle ilgili ne problemi var da milimi milimine hesaplıyor ki? Hayır bunu başarması da ayrı olay." İçinden söylediğini sandığı şeyleri duyuyordum.

"Seni duyuyorum." Durdu. "Duy diye söylüyorum zaten." Bu sefer ben kalmıştım yerimde. İstemsizce güldüm, kesinlikle beklediğim cevap değildi. "Tamam... Bu 10 saat boyunca ne yapacağız peki?"

"Etrafı gezelim." Kaşlarımı kaldırdım. "Etrafı? Askerlerle her an karşılaşabileceğimiz etrafı? Daha kaç dakika önce Kayra'yla karşılaştığımız etrafı? Peki, tamam." Aklına yeni dank etmiş gibi bir anda durup bana döndü. "Ani fren niye yapıyorsun? Çarpacaktım sana." Elini hızla salladı. "Kimliğimiz deşifre olmak üzere." Şaşkınlık ve endişeyle gözlerimi açtım. "Nasıl?" Öyle söyleyince anılar bir bir aklıma dolmaya başladı.

Tesadüf değildi! Kayra'nın burada olması rastlantı değildi. Bir şeyden şüphelenmiştiler ve Kayra o yüzden buraya geldi. "Hay Kayra senin gibi evlada..."

"Şimdi anladın değil mi?"

"Ben kendimi çok mu açık ediyorum?" Derin bir nefes aldı. "Aslında hayır. Öyle olsaydı şu an karşımda bu şekilde duruyor olmazdın. Sadece biraz daha dikkat etmelisin."

"Yüzümde birkaç yeri değiştirsem iyi olacak gibi, herkes bana geliyor anasını satayım ya." Acır gibi yüzüme baktı. "Sakın bana acıyormuş gibi bakma Pars." Ellerini teslim olur gibi kaldırdı. "Yakınlarda lavabo var mı acaba?" Etrafa bakınırken, Pars kolumu tutup bir yere doğru ilerledi. "Burada kimse görmez seni. Al." Çantadan ayna uzatıp verdi. Elinden aynayı alıp karşıma yerleştirdim.

Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin