11 🐺

6.2K 328 4
                                    

Keyifli okumalar.

_____

Pars'ı uzunca bir süre sorguladıktan sonra serbest bırakmışlardı, yine de herkesin gözü üzerindeydi. Bu süre zarfında bir kez bile yanıma gelmemişti, yine her zaman yaptığı gibi öldürücü bakışlar atıp önümden geçti. "Onunla birlikte geldin. Sence o hain mi?" Arkamdan gelen sesle irkildim. "Hayır. O hain olamaz. Dediğin gibi, onunla beraber geldik. Türk eskerlerinden sizin kadar nefret ediyor o da, sadece bir anda eline böyle bir fırsat geçtiği için panik yaptı. Fazla duygusal." Havin'in ikna olmuş gibi bir hali vardı.

Telsizden gelen cızırtılı sesle uzaklaştı yanımdan. Çok bir süre geçmeden sinirle bağırıp telsizi fırlattı. "Lanet olsun! Lanet olsun! Çok yaklaşmıştım! Nasıl haberleri oldu? Nasıl o kadar çabuk kaçabildiler? Ah!" Herkes ne olduğunu anlamak için etrafına toplandı. "Havin başkan ne oldu?" Kırmızı görmüş boğa gibi burnundan soluyordu. "Adamların. Yarısı. Ölmüş. O patlayanlar asker değil, bizimkilermiş!" Hepsi şaşkınlıkla bakıyordu, Pars da dahil. Aniden kafasını bana çevirince Havin'e döndüm.

"Nasıl olur Havin? Kendi gözlerimizle gördük, eskerdi onlar." Onaylar şekilde baktı yüzüme. "Buna inanamıyorum ya ben de. Benim adamlarımı öldürmek ha... Sizin canınızı öyle bir yakacağım ki..." Gösterinin bittiğini anlayan herkes etrafa dağılınca, ben de uzaklaşmıştım oradan. Bir anda önüme Pars geçti. "Sen biliyor muydun? Hiç düşünmeden patlattın orayı Rojin."

"Nereden bilebilirim Halit? Onları sen gördün, esker olduklarını onayladın." Başını salladı. "Haklısın. Nereden haberleri oldu acaba?" Derin bir nefes aldım. "Aramızdan biri hain olabilir mi? Havin başkan?" Ne yapıyorsun der gibi bakıyordu. Havin duyduğu şeyle durup bizim olduğumuz tarafa döndü.

"Herkes buraya gelsin!" Sesi duyanlar koşarak dizilmişti karşısına, biz de ağır adımlarla gidip diğerlerinden biraz uzakta durduk. "Aramızda bir hain var. Eğer hemen ortaya çıkmazsa, ben bulduğumda kolay kolay öldürmeyeceğim." Kimseden çıt çıkmıyordu. "İyi. Öyle olsun." Bir işaret yapıp sıraya dizilmiş olan birini aldılar.

Ağacın önüne getirip başına elma koydular, anında yalvarmaya başladı. "Ne olur heval. Ben hain değilim, sen de biliyorsun bunu! Yapma." Onu dinlemeden başının yanına sıktı. Korkuyla yerinden sıçrayınca, yerine bir başkasını koydular. İki üç kişi derken bunun böyle gitmeyeceğini fark etti. "Hepsini dizin sıraya." 60 kişi yan yana geçmiştik. Bir anda bize doğru ateş etmeye başladı, olayı anlamak kolaydı. Korkan kazanır, cesur olan kaybederdi.

Çoğu kişi gibi korkup kendimizi yere attık. Allah'ım kendimden nefret ettim şu an... Yan tarafımdakilere baktığımda birkaç kişinin ayakta kaldığını gördüm, yüzlerine daha dikkatli baktığımda bunları geçen yıl görevdeyken gördüğümü fark ettim. "Ne?" Pars bana döndü. "Ne oldu?" Başımla ayakta duranları işaret ettim. Havin yavaşça üzerlerine doğru gidiyordu. "Geçen yıl görevde görmüştüm bunları. Kazakistanlılar. O zaman gördüğümüz çocuğun ailesi olabilirler, ya da ailesini tanıyan birileri."

Daha dikkatli baktı. "Evet olabilir. Onları bir şekilde kurtarmalıyız. Nasıl? Nasıl? Nasıl?" Havin yanlarına varmış sorular soruyordu. "Kimsiniz? Nereden geldiniz? Askere mi çalışıyorsunuz?" Daha bir sürü soruyu dizmişti peş peşe. "Adımızı biliyorsun. Nereden geldiğimizi de biliyorsun. Ne olursak olalım, nerede olursak olalım, iki elimiz kan da olsa Türk'e yardım ederiz." Bunları duyunca iyice sinirlenmişti.

Silahı kaldırıp kadının kafasına dayadı. "Tanrı Türk'e yâr olsun! Türk'ün özü var olsun!" Kadın bağırınca, ateş etti. Gözlerimi yumdum sıkıca. Diğerlerine de ateş edeceği sırada cephaneliğin orada bomba patladı. Hemen yerden kalkıp kendimi güvenli bir yere aldım. Yan tarafıma baktığımda Pars'ı göremedim. "Şimdi ortadan kaybolmanın sırası mıydı Pars? Neredesin?!"

Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin