Keyifli okumalar.
_____
3 hafta sonra
"Komutanım vallahi iyiyim." Karargaha gelmiş İbrahim Albaya resmen yalvarıyordum göreve geri dönmek için. "Evladım sen iyi olmadığın zaman da 'iyiyim' diyorsun. Kardeşin ve Akın iyi olduğunu söylemiyor ama." Gavurun tohumları... "Onlar ben iyiyken de, kötüsün diyorlar. Gerçekten iyiyim komutanım!" Sıkıntıyla nefes verdi. "O şerefsizi gördüğün zaman da iyi kalacağına teminat verebilir misin bana?" Bir süre duraksadım. Bunu hiç düşünmedim desem yalan olmaz.
Onu gördüğümde de mantık çerçevesi içinde kalabilecek miyim? İçim ilk defa korkuyla kaplandı, ilk defa yapacağım bir şeyden emin değildim. "Evet komutanım. Söz veriyorum."
"Peki öyleyse. Sözüne güveniyorum, fakat... Ters giden bir durum olursa, mesleğin tehlikeye girer."
"Emredersiniz komutanım." Baş selamı verip odadan çıktım. Direkt olarak bahçeye attım kendimi, neresi olduğu fark etmeden oturdum yere. "Komutanım! İyi misiniz?" Kafamı kaldırıp Emir'e baktım. "İyiyim Emir. Çok iyiyim." Şaşırmış görünüyordu. "Çok tuhafsınız desem ceza alır mıyım komutanım?" Kaşlarımı çattım. "Neden?"
"Yorgunsunuz, bu çok net belli oluyor halinizden fakat sesiniz bir o kadar güçlü çıkıyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?" Biliyor musun? Bunun cevabını ben de merak ediyorum. "Öyle olması gerekiyor. Biz pes edersek o şerefsizler kazanır."
"Anladım komutanım." Hafifçe gülümseyip elimi uzattım. Bir elime bir bana bakarken sonunda anlayıp elimi tutup kaldırdı. "Diğerleri nerede?" Etrafına bakındı. "Şuradaki çardaktalar." Bir şey demeden o tarafa ilerlemeye başladım. Bu ne sürpriz? Akın buradaydı ve Parsla hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. "Selamun aleyküm beyler." Beni görünce sustular. "Hayırdır neden sustunuz?"
"Hiç. Akın beyin her zamanki sorunları işte. Geçen maç oldu ya, onu tartışıyorduk." Ne konuştuğunuzu sormamıştım yalnız? Gözlerimi kısıp ikisi arasında mekik dokudum. "Öyle olsun." Akın abi kenara kayıp bana yer açtı. "Ee aldın mı izin?" Önce suratıma üzgün bir ifade yerleştirip daha sonra gülmeye başladım. "Evet!"
"Güzel. İlk başta alamadın diye korkmuştum." Ben de almaktan korkmuştum. "Bayağı bir ara verdim ama. Paslandım iyice, şu hâlime bak. Sönmüş balona döndüm." İkisi de güldü. "Yok canım. İyisin iyi." Emir buradalar demişti ama sadece Pars ve Akın var. "Diğerleri yok mu?" Soruma kalmadan koşarak yanımıza Hazar geldi. "Komutanım." Baş selamı verdi. "Kurt timi için acil harekat emri geldi." Pars ellerini birbirine vurup ayağa kalktı. "Görüşürüz hanımlar beyler."
"Asena komutan da gelecekmiş, komutanım." İkimiz de aynı anda bakışlarımızı Hazar'a çevirdik. "Ben de mi?" "O da mı?"
"Evet. Ve Kara Albay 10 dakika içerisinde hazır olsunlar dedi." Saatime baktım. "E 5 dakikası gitti, hadi." Hızla yerimizden kalkıp hangara geldik. Herkes buradaydı. "Benim konuyla ilgili herhangi bir bilgim yok. Fikri olan var mı?" Pars cevapladı. "Haris itinin yerini tespit etmişler. Uzun zamandır bekliyorduk, şansa sen de denk geldin." Kalp atışım kısa bir anlık hızlansa da hemen kendimi toparladım. "Güzel."
Helikoptere binmiştik. "Beyler, ben duyamadım ama 'diri' getirin diye bir emir vermedi değil mi?" Hepsi olumsuz anlamda kafasını salladı. "Hayır komutanım." Nefretle gülümsedim. "O zaman eğlence var." Yere inmiş sessizce yürüyorduk. "Bu sessizlik pek hayra alamet gelmedi bana." Pars'ın sesiyle ona baktım. "Al benden de o kadar. İçimden bir ses pusuya adım adım yaklaştığımızı söylüyor."
"İyi düşün diyeceğim ama tesadüfe bak ki ben de aynı şeyi hissediyorum." Daha temkinli adımlarla ilerlemeye devam ettik. Dağlık taşlık bir alana geldiğimizde Pars tüm timi durdurdu, yere çöküp etrafı inceledik. "Temiz gibi görünüyor." Başını olumsuz anlamda salladı. "Temiz değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Kurt -TAMAMLANDI-
ActionBen kim miyim? Ben Türküm! Ben Askerim! Ben Asenayım! İmkansızı başaran, Ülkesiyle Atalarıyla gurur duyan bir Türk'üm. Bakışlarıyla düşmana korku salan, her adımında düşmanı tir tir titreten Türk'üm. Benim hikayem; ne bir yabancıyla başladı, ne...