Okuldan çıkmış evime doğru gidiyordum. Sonra Emir ile buluşup damatlık bakacaktık. Davetiyeler çoktan dağıtılmıştı ve sanırım tüm Diyarbakır geliyordu. Üç gün sonra nikahımız vardı. Emir ile evleneceğim duyulduğundan öğrencilerim bile ağam diye seslenir oldu. Haftada bikaç gün sahne aldığım yere ara vermek zorunda kaldım. Bakışlara, ilgiye alışmak çok zor oldu. Ünlü biri gibiydim. Annem ise halinden çok memnun, her şey onun için çok iyiydi. Emir' i çok sevmiş, bana olan aşkına inanmıştı. Babamdan sonra aşka güveni kalmamış olan annem bile bizi destekledi. Tüm ailenin de başından beri beni sarıp sarmalaması da kolay ikna olmasında etkendi.
O kadar mutluydum ki etrafıma örülen koruma çemberini göremeyecek kadar hem de. Artık hiçbir yere yalnız gitmiyordum, korumalarım vardı. Çok yoğun çalışan Emir düğüne kadar önemli işlerini bitirmeye çalışıyordu, yüzünü gören cennetlik yani. Düğün hazırlıkları ve tüm aileyle tek kalmış gibi hissetsem de Emir' in sesini kısa da olsa duymamla tüm sıkıntılarım yok oluyordu.
Okul çıkışında korumalar yoktu yoğunluktan gelmemişlerdir diye düşündüm, hiçbir şeyden şüphelenmedim. Dedim ya etrafımdaki tuhaflıkları anlamayacak kadar aşk sarhoşuydum.
Bana da bi nefes olacaktı bu durum Düldülümle son ses müzik dinleyerek gitmeyi özledim. Kasabadan yeni çıkmıştım ki iki araç kaza yapmış gibi görünüyor yerde bi adam yatıyordu. Biraz ileride ise siyah bi araç yolun ortasında duruyordu. Yardım etmek için durup indim, yerde yatan adama yaklaşmıştım ki burnumun ucuna silah dayadı. Pis pis sırıtıyordu." Ben de seni bekliyordum Hocaa"
" Noluyor lan burada, kimsin sen"
" Arabaya bin bakalım, tanışacağız nasılsa acele etme"
" Bırakın lan beni itoğluitler" karşı koymaya çalışıyordum ama iki tane insa azmanı herif kollarından tuttuğu gibi siyah transportera zorla bindirdi. Bana silah doğrultan yavşak karşıma geçip oturdu.
" Telefonunu verin Hoca'nın, bakalım Emir Ağa ne diye kayıtlıymış " telefonunu karıştırmaya başlamıştı, galeriye, mesajlara girip pis pis sırıtoyordu.
" Hmm 'Emir' yazıyor, kocacığım aşkım sevgilim niye yazmadın, romantik birisin halbuki"
" Sen benim hakkımda ne biliyorsun ki yavşak, bırak beni yoksa pişman olursun"
" Vayy cesursun sevdim"
" Sen benle taşak mı geçiyon it"
" Hakkındaki her şeyi biliyordum da küfür edebildiğini bilmiyordum, senin gibi bir eğitimciye yakışmıyor hiç cık cık cık"
" Seni sike sike eğitecem dur sen gavat puşt"
" Bakalım beni sikmene Emir Ağa ne diyor, arayalım dimi müstakbel kocanı" ağzımı kapatmışlardı yanımdaki yarmalar, telefonun hoparlörünü açmıştı. Bi kez çalmaya açtı. Normalde aşkım diye cevapladığı telefonda sesi öfkeli geliyordu, anlamış başıma gelenleri demek ki karşımdaki puşta hitap etti.
" Senin belanı sikecem Mustafa. Toprak' ı tuttuğun her saniye için bin pişman edeceğim seni "
" Tehdit etmen çok yersiz farkındaysan, o işi ben yapacaktım. Malum yanımda çook yakışıklı biri var. Ona neler yapabileceğimi hayal bile edemezsin."
" Saçının bi teline zarar verirsen seni yaşatmam lan, nerdesin ne istiyorsun çabuk söyle"
" Aslında istediğim şey belli ama Hoca'nın da tadına baksam hiç fena olmayacak"
" Şimdi beni iyi dinle Mustafa, kızkardeşin şu anda emrimdeki keskin nişancının namlusunun ucunda. Seç bakalım anan mı ölsün bacın mı?Boş yapma da bırak Toprak'ı"
İşler değişmiş Mustafa denilen adamın bakışında korku peydah olmuştu. Emir yarım saatin içinde nasıl başarmıştı kızkardeşini rehin almayı." Arayacam seni Emir Ağa bekleyeceksin" telefonu kapatıp pencereden dışarı attı.Yanındaki adamın telefonu çaldı. Emir' in sesini duyunca telefonu Musatafa' ya verdi.
" Mustafa hemen bırak Toprak' ı yoksa bacının cenazesini bulursun evinde"" Ne belli doğru dediğin, nerden bulacan sen benim evimi, asıl boş yapan sensin"
" Bacın kırmızı bi elbise giymiş, ananın üstünde krem bi elbise var bide lacivert yelek giymiş, daha sayıyım mı yoksa evden çıkmadan ne girdiklerini hatırlamıyor musun. Şimdi ona kadar sayıyorum Toprak' ı bırak hemen. Bir...iki...üç...dört..." Mustafa kapana sıkılmış gibiydi. Sinirden ve gerilimden alnında ter birikmişti. Çok fena Faka basmıştı. Emir'in sesinde tereddüt yoktu. Adam elini kaldırdı ani bi fren yaptı araba. Emir hala sayıyordu.
" Yedi...Sekiz.."
" Onlara dokunmayacağını ne
bilecem "" Ben senin gibi kalleş değilim, Toprak' bırakırsan dokunmam onlara, bunu zaten biliyorsun"
" Tamam bırakıyorum onu, eski çevre yolundan gel al"
" Telefonu Toprak'a ver siktir olup git"
Elimi ağzımı çözüp arabadan indirdiler, telefonu verip hemen uzaklaştılar. Bomboş yolda elimde telefon öylece kalmıştım. Dakikalar içinde neler yaşamıştım. Tozu dumana katarak uzaklaşan aracın arkasından bakarken hala açık olan telefondan Emir' in sesi geliyordu. Kulağıma dayadım.
" Alo Emir"
" Toprak korkma geliyorum hemen telefonu kapatma birazdan ordayım güzelim."
" İyiyim merak etme tamam bekliyorum"
" Bi şey yaptı mı sana o şerefsiz"
" yok yapmadı fırsatı olmadı zaten"
" özür dilerim Toprak koruyamadım seni "
" Özür dilencek bi şey yok korudun ayrıca. Kimdi bu adam senden ne istiyordu Emir"
" Hepsini anlatacağım, gördüm seni yaklaştık"
Telefonu kapattım, en önde Emir' in jipi vardı,ardından dört araç daha geliyordu hızla. Yolun ortasına doğru ilerledim. Arabadan koşarak indi ve sımsıkı sarıldı bana. Diğer arabalardan da bi sürü silahlı koruma indi etrafımızı sardı. İnsanların yanında elimi bile tutmayan Emir sımsıkı satılıyordu, ardından kimseyi umursamadan dudaklarımdan öptü.
" Çok korktum aşkım sana bi şey olacak diye çok korktum"
" Bi şeyim yok hayatım sakin ol" Elleri titriyordu, gözleri dolu doluydu hala belime sarılıyordu bana hüzünle bakarken. Ben ise onu sakinleştirmeye çalışıyordum, tam tersi olmalıydı halbuki. Tekrar dudaklarıma yapıştığında ben de kimseyi umursamıştım artık.
(Mrb. Değerli okuyucularım, uzunca bi bölümle karşınızdayım. Ağa olur da düşmanı olmaz mı, kaos olmaz mı, bi bölümcük de olsa yazdım işte.
Birazcık destek bekliyorum, yazabilmem için motive lazım, beğenmediyseniz de canınız sağ olsun. Keyifli okumalar:))