Toprak'tan
" Alo Emir"
" Buyur Toprak'ım"
" Ben olduğumu nasıl bildin ya" durumu teyit etmeliydim.
" Sesinden tanıdım ayrıca bana Emir diyebilen başka kimse yok "
" Hadi ya kendimi önemli hissettim şimdi"
" Önemlisin hem de çok"
...
" Niye sustun paşam, utandın mı bakıyım, dün gece..."
" Ha şeyy Şükrü abi yanımda, sağ olsun yardımcı oldu bana." Şükrü abinin kulakları bendeydi arabadaydık ve Emir' in sesi duyuluyordu. Toparlamam lazımdı. Sıcak bastı Emir' in sözleriyle.
" Biliyorum hayırlı olsun yeni evin"
" Şimdi tuttuk nerden bili.."
" Kuşlar söyledi, senle ilgili her şeyden anında haberim olması lazım."
Allah'ım şuracıkta canımı teslim edeceğim. Bu adam nasıl bi şey ya. Kendimi korunması gereken minicik bi prenses gibi hissettirdiği kesin. Kaç yaşında herifim ya ben. Heyecandan şekilden şekle giresim var. Sesim de bi tuhaf çıkmaya başlamasın diye boğazımı temizler gibi yaptım.
" Nerdesin sen Ağam, buluşalım mı müsaitsen"
" Ağam yoktu hani"
" Paşama ağam biliyorsun sen onu:)"
" Tamam cancağazım, bizde senin sözün geçecek anlaşıldı:) Şirketteyim yarım saate işim biter. Şükrü yanıma getirsin seni"
" Peki, yemek yiyelim birlikte, bendensin bu sefer tamam mı madem sözüm geçiyor itiraz yok Emircim"
" Tamam Toprakçım bekliyorum"
Telefonu kapattım Şükrü abi yandan sırıtışıyla bana bakıyordu. Nasıl saklayayım kendimi ki, halim ayan beyan ortadaydı. Bi şey deneme kalmadan
" Ben sizi şirkete götüreyim Toprak Hoca:)"
" Ya evet gidelim, aç bıraktın zaten beni gidelim de Emir' e söyleyim." Alenen dalga geçen Şükrü abiyle uğraşmasam olmazdı.
" Aman deyin Emir Hocam "
" Tamam tamam şaka yaptım abi:)"
" Kalbime inecekti Toprak hocam, ben doyurcaktım zaten seni yaa aşk olsun"
" Biliyorum abi yedircektin ben planı bozdum, hem sen çok mu korkuyorsun ağandan"
" Ağamdan korkarım elbet ama en çok da sever sayarım, büyük ağamdan emanettir bana."
" Anlamadım tam da çok soru sorulmuyor sana onu anladım abi" zamanla kendim tanıyacağım Emir' i kimseye sormama gerek yok aslında. Aklıma bi şeyler geliyordu ama susmayı tercih ettim.
" Eyvallah hocam çok yaşa"
Şirket dediği yer kocaman camlı çok katlı bi binaydı. Asansörde 20. kata bastı. Nezih bi girişi olan katta sessizlik vardı.Biz içeri girerken sekreteri olduğunu düşündüğüm orta yaşlı bi bayan
" Hoş geldiniz Toprak Bey, sizi patronumuzun odasına alalım.Kendisi şu an toplantıda 10 dakikaya biter. İçecek bi şey alır mıydınız?" yakasında Selma Ertürk yazıyordu.
" Hoş buldum Selma Hanım, teşekkür ederim mümkünse bi su yeterlidir."
Tüm gün oradan oraya dolanmaktan su içmeyi unuttum iyi mi. Şükrü abi odaya gelmedi. Emir' in odasında camdan manzarayı izliyordum. Tüm Diyarbakır ayağımın altındaydı sanki. Koskocaman bi şehirmiş meğer. Beklediğimden daha düzenli ve gelişmiş bi şehirdi. Bu düşüncelere dalmıştım ki kapının açıldığını fark etmemişim. Arkamdan sarılan bi Emir yanağını yanağıma yasladı." Ne düşünüyorsun bakalım böyle dalmış gitmişsin " ne güzel bi sesi var, ne de güzel sarıldı. Bulutların üstünde miyim ne:)
" Diyarbakır epey büyükmüş ilk kez geldim ben, gerçi pek İzmir' den çıkmışlığım da yok. Sevdim burayı." Hala sarılıyordu.
" Hımm sadece burayı mı sevdin " dün gecenin teyidini yapıyordu. Nefesindeki kahve kokusunu duyabiliyordum. Pozisyonu bozmadım kollarında saatlerce kalabilirdim.
" Aileni de sevdim"
" Başkaa"
" Okulumu da sevdim"
" Başka"
" Kasabayı da sevdim"
" Başka"
" Şükrü abileri de sevdim"
...
" Sen sevdin mi"
" Şükrü' yü mü"
" Yaa onu değil"
" Ailemi mi"
" Emiiir"
" Hem de çok sevdim"
" Kimi"
" İnatçı keçinin birini"
" Yaaa keçi miyim ben aşk olsun"
" Aşk olsun cancağazım hep aşk olsun:)"