"ÜÇ: AİLE SEVGİSİ."
'Güneşi örten bulutlara düşmanım.'Hayatım boyunca bir kez babama sarılmamıştım. Annem beni hiçbir zaman önemsememişti. O zamanlar çok üzülürdüm. İnsan kendi çocuğuna neden bunu yapardı ki? Neden zarar verirdi? Öğrendiğim gerçek tüm sorularımın cevabını verse de bu kadar zalim olmaları beni üzüyordu. Kötü olarak adlandırılan her olayı yaşamıştım o evin duvarları arasında. Şimdi sabahları yatağımda bugün acaba ne olacak endişesi olmadan uyanmak benim için lütuftu.
"Bebeğim? Ne düşünüyorsun?" Başımı kahvaltı tabağında kaldırıp bana seslenen Firuze Hanım'a dönderdim. "Hiç.. Hiçbir şey." İnanmasa da gülümseyip başını salladı. "Ablan, sen ve ben bugün alışverişe gidelim diyoruz. Hem senin için ayırdığımız odayı yeniden dizayn etmemiz lazım hem de kıyafet almamız lazım. Sana uyar mı Ayza?" İçime nükseden heyecan ile gülümsedim. "Elbette," cevabımdan tatmin olmuş bir şekilde tabağına döndü. Bugün kahvaltıda o Asil ve ben vardık sadece. Herkes Yekta Bey ile beraber çıkmış ve bir yerlere dağılmıştı. "Asil kız kardeşine giyinmesini konusunda yardımcı ol lütfen." Asil bana bakıp gülümseyerek onayladı. "Çok sevinirim, hiç vakit geçiremediğimiz için üzgünüm zaten." Sözleri aklıma geçen gece salonda olan konuşmalarını getirdi. Gülüşüm donuklaşırken başımı tabağıma eğdim. "Bu arada bebeğim sana güzel bir haberim var. O adam tutuklandı." İçime doluşan umut tanecikleri ile iç çektim. Cezalasını çekecekti işte. Yaptıkları karşılıksız kalmayacaktı. "Gizlemek istersen saygı duyarım lakin onların sana ne yaptığını ben de öğrenebilir miyim?" Asil'in çekingen sesi ile bakışlarım karşımda oturan kadına döndü. O da bana bakıyordu kararsızca. Tüm kardeşler zaten bir gün öğreneceklerdi bu gerçeği. Çok utanıyordum bu durumdan dolayı. Bakışlarım da gezinen utanç ve kararsızlığı anlayan Firuze Hanım sakince sandalyesinden kalkıp yanıma geldi, oturdu. "Bu konuda senin bir suçun yok Ayza, mağdur olan senken utanman doğru değil kızım. Bu gerçek er geç öğrenilecek bu evde yaşayan herkes tarafından. Bunu geciktirmek ortada duran gerçeği değiştirmeyecek, biliyorsun." Haklı konuşmasına tek yaptığım başımı sallamak oldu. Ardından Asil'e döndü. "Bu konuyu konuşacağız Asil, sadece zamanı var." Dedikleri beni sıkmamak içindi lakin içimdeki ferahlık onun sözleri ile gelmişken Asil'e şimdi anlatmalıydık. "Hayır Firuze Hanım, şimdi anlatın lütfen." Onlara Hanım-Bey dememden oldukça şikayetçi görünüyorlardı. Kucağımda duran ellerimden tuttu. "Lütfen anne de Ayza, daha fazla üzme bizi." Büzüşen dudaklarım ile tepkisiz kaldım. Asil'e döndü tekrar. Ellerini çenesine yaslamış bizi izliyordu. "O adamın, yani üvey babamın kardeşi bana dokunuyor... dokunuyordu." Zar zor kurduğum cümle ile boğazımda bir yumru oluştu. Masada duran bardağı alıp içindeki suyu tek nefeste içtim. Hızlıca yerinden kalkan Asil diğer yanıma oturdu. "Sen ciddi olamazsın! Bu kadar senedir... İnanamıyorum Ayza. Neden kimseden yardım istemedin?" Titreyen ses tonu yutkunmama sebep oldu. Başımı sağa sola salladım, kimse benimle konuşmazdı. "Benim kimsem yoktu," dediklerim ile ortamda derin bir sessizlik oluştu. Asil kollarını açınca bana doğru ona sıkıca sarıldım. "Artık biz varız." Biliyordum. Artık tek başıma savaşmak zorunda değildim. Aldığım yaralar gördüğüm tüm eziyetler aklımdaydı fakat onlar bana merhem olacaktı. Hissediyordum.