"DÖRT: MUTLU AİLE TABLOSU."
'Mutluyum ama birazdan geçer.'Dört tarafı çevreleyen duvar, küçük bir su birikintisi. Etraf kapkaranlıktı, önümü göremiyor ayaklarımı hareket ettiremiyordum. Gözlerimi birkaç kez kapatıp açtım bu sefer öyle çok ışık vardı ki. İleride uçsuz bucaksız görünen bir yol vardı. Arkamdan gelen çıtırtılar ile omzumun üstünden ardıma baktım.
O adam buradaydı.
"Küçük güzel Ayza. Gel bakalım!" Kollarını bana doğru uzatacak iken önüme dönüp koşmaya başladım. Bu olamazdı. Olmamalıydı. O bana yeniden dokunacaktı. Adımlarımı önümdeki uçurum ile yavaşlatmak istedim lakin duramıyordum. Koşuşum hızlanırken kurtuluşum olmadığını anlayıp sıkıca yumdum gözlerimi. Havada savrulan bedenim çok geçmeden yumuşak bir zemine düşünce araladım gözlerimi.
Bir yatağın üstünde uzanıyordum. Başımı hafifçe sağa çevirince yanımdaki beden ve yüzündeki pis sırıtma ile yutkundum. Üstüm hep olduğu gibi çırılçıplaktı. Yoksa öz ailem tarafından bulunmam bir rüya mıydı? Doğrulmaya çalıştıkça bana yaklaşan bedene bağırdım. "Yaklaşma! Git buradan, git! Dokunma bana!" O beden kayboldu. Etraf kapkaranlık oldu yeniden. Kulağıma dolan kısık ses ile gözlerim doldu.
"Ayza' m uyan güzelim, basit bir kabus görüyorsun."
Açamıyorum gözlerimi, her yer hala kapkaranlıktı. "Ayza uyan!" Bağırtısı öyle desibelliydi ki sıçrayarak yerimden doğruldum. Titreyerek ağlıyordum. Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Abim? İyi misin?" Çağan'ın sesi beni biraz yatıştırmıştı. Öne atılıp kollarımı boynuna doladım ve kendimi tutmadım. Sesli hıçkırıklarıma karşın bir elini belime sarıp diğeri ile saçlarımı okşamaya başladı. "Çok korkuyorum." Fısıltım ile daha sıkı sarıldı bana, başımı boynuna koyup yorgunca gözlerimi yumdum. "Beni lütfen bırakma, o adamdan çok korkuyorum." Son konuşmam bu olurken yarım bıraktığım korkulu kâbusun aksine biraz daha huzurlu bir uykuya dalmıştım.
--- ---
"Günaydın güzelim," gözlerimi açar açmaz duyduğum ses Çağan abimden başkası değildi. Kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Gördüğüm kâbus gözlerimin önüne gelince sertçe yutkundum. "Günaydın abi," gülümseyerek yanağımdan öptü. "Saat kaç?" Sorduğum soru ile yan dönüp komodinden telefonunu aldı ve saate baktı. "Sekiz olmak üzere, biraz daha uyu istersen. Bitkin görünüyorsun." Başımı sağa sola sallayıp doğruldum. "Ben duş alabilir miyim?" Başını sallayarak onayladı beni. Eli ile kendi banyosunu gösterdi. "Asil'e söylerim sana kıyafet getirir. Gir duşunu al sen," dediklerine uyup ayağa kalktım ve onun banyosunda girdim. Üstümü hemencecik çıkardım. Suyu ayarlamaya gerek duymadan buz gibi suyun altına bırakmıştım kendimi. Gördüğüm o kâbusun etkisinden kurtulmam lazımdı."Cildin buz gibi, donuyorsun kızım!" Asil kolumdaki elini çekerken Çağan'ın dolabında ince bir hırka çıkardı. "Giyinmek istemiyorum." Ters bakışları yüzüme değdi. "Hava sıcak zaten, lütfen." Dudaklarımı büzerek konuşmam onu güldürmüştü. Hırkayı yerine bırakıp yanıma geldi. "Saçlarını kurut bari," yine reddettim onu. İstemiyordum. Diretmeyip odadan çıktı. Ben de peşinden çıkıp alt kata indim. "Günaydın!" Mutfağa girerken neşe ile söylenmiştim. Hızlıca Ayaz'ın yanına oturup karnımı ovuşturdum. "Çok acıkmışım," Annem bu halime gülerken babam da mutfağa girmişti. İçimden söylemek ne kadar kolaydı öyle, babam. Dile getirecek gücü bulamıyordum. "Günaydın güzel ailem." Masanın başına oturan babama tebessümle baktım. Bana göz kırptığında tebessümüm daha da büyümüştü. "Hadi kızım başla, çok acıktığını söylüyordun." Annemi dinleyip sofrada gözlerimi gezdirdim. Ne alacağım konusunda kararsızken Ayaz tabağını alıp doldurmaya başlamıştı. "Hey, ben yapardım." Yandan bir bakış atıp gülünce kıkırdadım ve tabağı doldurmasını bekledim.