"ON ÜÇ: ACININ SEVGİSİZLİĞİ."
'İnsana sevgi her şeyi yaptırabilir, sevgisizlikte.'
Bazı anlar olurdu hani, öylece silip de hiç yaşanmamış saymak istedikleriniz. Tek bir an değildi bu benim hayatımda. Elimde olsa dün geceden itibaren geçmişe dair her şeyi silip, hiç yaşanmamış saymak istiyordum. Hayatın acı yüzüydü bu, isteyip de yapamadıklarımız.Çok kızıyorum kendime, bu kadar aptal olduğum için. İki güzel bakışa, iki sıcak söze kandığım için. Ne demişti babam sahi? 'Utkan'la konuştum seni yalnız bırakmaması için.' Onun laf arasında kolaylıkla söylediği bu cümle saatlerdir zihnimin derinlerine işlemiş beni kemiriyordu. Ben ufacık bir an da olsa gördüğümü sanmıştım, beni gerçekten sevmek istediğini gözlerinde. Yalandı, kurmacaydı her şey. Babam istemiş diye arkamda durmuş belki de iyi olayım diye bu yalanı atmıştı ortaya. Sahi, aptalmışım.
Sevgiyi bilmeyen biriydim ben, bilmediğim bir şeyi öğretmemi istemişti. Onun bu isteği ise sadece ağızdan çıkmış boş bir cümleydi. Ben kara kara düşünürken bilmediğim bu duyguyu nasıl öğreteceğimi, onun umurunda dahi olmamıştı. Bunca derdimin arasında açmıştım yüreğimi ona. Nereden bilebilirdim ki açtığım yüreğimin daha derin bir yarayla sarsılacağını. Utkan benim yangınımdı. İlk kez yanmıyordum belki ama bu denli cayır cayır ilk kez kavuruyordu ruhumu.
Her şeyden geçmiştim artık, her şey bitmişti benim gözümde. Önce annem kayıp gitmişti sonra kardeşlerim aynı gün içinde. O günün sonunda ise sıkı sıkı bağlandığım aşk bir hiçe dönüşmüştü. Onlara değil kendime kızıyordum. Bilmiyor muydum sanki böyle olacağını, biliyordum. Süregelen o hiçlik bir süre beni bırakmış ardından daha ağır bir şekilde bedenime nüfuz etmişti. Alışmak zorunda olsam da artık alışmak istemiyordum.
Elimde tuttuğum ve saatlerdir izlediğim bıçak sanki binlerce kez battı derime. Lakin henüz bunu yapmamıştım bile. Acıyı anımsamayacak kadar doluydu aklım. Saat sabaha karşı dördü gösteriyordu. Kulağıma değen tek şey sessizliğin yarattığı gürültüydü. Herkes mışıl mışıl uyuyordu şuan. Ben ise kilitli kapılar ardında elimdeki bıçakla ne yapacağımı düşünüyordum. Aklımda yankılanan sözlerin aksine gözüme sadece geçmiş geliyordu.
Aralık, 2020:
"Sevmedin beni. Hiç mi canın yanmadı anne? Babam bana bunca şey yaparken, sen bunları sessizce izlerken hiç mi canın yanmadı?" Ağzımdan akan kan her yerimi batırmıştı ve göz yaşlarım bunu temizleyemiyordu bu sefer. Öyle baktı ki gözlerime yerin dibine girmek istedim. Güldü alayla. Bu halime kahkaha ata ata güldü.
"Hiçbir zaman sevilmedin. Sevilmeyeceksin de. Boş hayaller kurma, canım yanmaz benim." Eliyle saçlarımı kavrayıp yüzümü yüzüne yaklaştırdı hırsla. "Hiçbir zaman, hiç kimse seni sevmeyecek."
Günümüz:
"Sevmediler." Diye fısıldadım acımasızca. "Haklıydın sevmediler, sevilmedim. Mutlu ol, istediğin oluyor işte. Bu sevgisizlik benim sonum oluyor. Sevin." Sanki karşımdaki hayali ete kemiğe bürünmüş gülerek bakıyordu bana. 'Öl' diyordu, 'öl ve kurtulalım senden.' Zorla gülümsedim. O hayalin gözleri bıçağa kaydı. 'Lakin bu istediğimi yapmayacaksın. Acı çektir kendine. Ölme, ölecek kadar acı çek.'